Transfer sezonu bitti ve blogda kaldığım yerden devam edeyim öncelikle. Berbatov'un imzası son günün son dakikasında geldi ancak bunun perde arkasında ise ne kadar önemli ve yerinde bir transfer olduğu göze çarpıyor. 2006'da Leverkusen Berbatov ile yollarını ayırırken devreye giren tek takım Tottenham değildi, Manchester United'ın adı da geçiyordu kendisi için ki Berbatov'un gönlünün hangi takımda olduğu o dönemlerde bile belliydi. Tottenham'a imza atarken gözü Manchester'ın kırmızı formalılarında kalmıştı. Tottenham'da gol anlamında Bundesliga'daki gibi verimli değildi ama takımın en büyük yıldızı olarak yine bir numaralı silah konumundaydı yanında Keane gibi bir isim olmasına rağmen. Neyse bizim konumuz Tottenham günleri değil, Manchester United'ın neden bu kadar istediği ve kadrosuna kattığı. Berbatov'un özelliklerine bakacak olursak, son vuruş ve tek vuruşlarda üst düzey bir isim, bunun yanında 1.89'luk boyu ile de yan toplarda Manchester'daki Tevez ve Rooney'den daha etkili olduğu kesin. Berbatov için hızlı ve dinamik bir orta sahaya sahip 4-5-1 sistemine için aranan yapıda bir tek forvet olduğunu söylemek mümkün.
2001'de Cole ve 2002'de de Yorke gittikten sonra Sir Alex'in ihtiyacı olan şey neydi peki ? Yine onlara benzeyen bir 9 numaraydı ve bu aradığı ismi de bulmuştu : Ruud van Nistelrooy. Ruud ile geçen 5 sezonda Ferguson'un bu konuda bir sıkıntısı yoktu. Cole gittikten sonra Ruud'u getirmişti, O da takıma alışınca Yorke ile de yollar ayrılmıştı. 2006 yazında Real Madrid kendisini alana kadar işler yolunda gidiyordu, tam oyun tarzına uyan bir golcü ile çalışıyordu. Bunun yanında Ruud'a partner olarak 2004'te Rooney ve Saha'yı aldı. Ancak ne Saha ne de Rooney aranan tek adamdı. Wayne Rooney santrfor kimliğinden çok kanatlara ve orta sahaya da destek olan bir forvet görüntüsündeydi. Benzer durum Louis Saha için de geçerliydi, Rooney'e çok daha uygun görünse de o da tam anlamıyla bir santrfor değildi. Sonuçta 2006 yazından sonra Ruud ile yollar ayrıldı ve Manchester United 2 sezondur bildiğimiz 4-6-0 taktiğine geçiş yaptı uygun forvet elde olmadığı için.
Sir Alex Ferguson ilk sezonunda olmasa da ikinci sezonunda rahat uyguladı 4-6-0 taktiğini ve göz kamaştırıcı bir performansla ligi ve avrupayı aynı sezonda kazandı. Euro 2008 sonrası Cristiano Ronaldo'nun sakatlığı ise adeta öldürdü 4-6-0'ı. Takıma tam anlamıyla bir 9 numara lazımdı çünkü iki senedir mecbur kalınan bu farklı taktik diziliş artık sekteye uğramaya başlamıştı. Carlos Tevez ve Wayne Rooney ile 4-5-1 denemleri yapsa bile oradaki "1" için bu iki oyuncunun da uygun olmadığının farkındaydı Ferguson. Üst kısımda da bahsettim, dinamik, güçlü, hızlı bir 5'li orta saha var United'da, bu orta saha için bulunmaz hint kumaşı kıvamındaki Berbatov da gemileri yakmış Manchester için. Bir koca sezon daha bekleyemezdi Sir Alex Ferguson Berbatov'u almak için. Zaten transfer sezonu boyunca Berbatov'un peşindeydiler, önce Keane satılınca umutlar tükendi Kırmızı Şeytanlar adına, transferin bitimine iki gün kala Pavlyucenko Tottenham'a imzayı atınca Berbatov'un gidişi de resmiyet kazanmış oldu Ramos'un "hala kadromuzun oyuncusudur" açıklamalarına rağmen. Araya son gün Real Madrid ve Manchester City girince işler karıştı gibi görünse de gönlü Manchester United'da olan adam için tercih yapmak zor değildi. Daha yüksek teklifler de vardı ancak Berbatov'un inadını kıramadı ikisi de, günün son dakikalarında Berbatov kırmızılılara imzasını atmış oldu. Yıllık ücret konusunda da aklını çelmiş olabilir United ama tam 3 yıllık bir rüyaydı bu hem Ferguson hem de Berbatov için. Bu rüyayı da peri masalına çevirebilmek yine bu ikilinin ellerinde.
Sonuçta Ferguson 2 sezondur mahkum kaldığı 4-6-0'dan kurtulup 4-5-1'i uygulamak için en doğru hamleyi yaptı. Tabii burada 4-5-1 denen taktik 4-3-3 gibi ilerideki 3'lü forvetin ikisinin kanatlardan destek verdiği bir diziliş de olabilir ki ikisi de mantık olarak aynı kapıya çıkıyor. Berbatov'un kalitesini de anlatmaya gerek yok. Klasik bir ya tutarsa hikayesi değil, uğruna sistemlerin değiştirildiği bir oyuncunun transfer hikayesi oldu bu.
Gelelim bir diğer son gün hamlesine. Ne yazık ki bu defa aylar veya yıllar boyu uğraşılmış bir transferden bahsetmeyeceğiz. Son dakikada alan razı-satan razı tadında bir transfer oldu Voronin'in Hertha Berlin'e gidişi. Profesyonel kariyerine direkt olarak Almanya'da başlamıştı Voronin. O toprakları ilk kez terk edip Ada'nın yolunu tuttuğunda da Liverpool'da başarılı olması bekleniyordu ama önce Kuyt sonra Torres kendisini sildi attı Benitez'in aklından. Son olarak da Robbie Keane transferi Voronin'in sonunu getirdi.
- Hertha'nın kadrosuna göz atalım önce, forvet kısmına : Piszczek, Chermiti, Raffael, Pantelic ve son eklenen Voronin.
Piszczek'i kenara koyalım, o bu 5'linin en zayıf halkası şu an. Chermiti 87 doğumlu bir genç yıldız adayı ve şu an için kapalı kutu konumunda yer buluyor Hertha'da, henüz ne yapıp yapamayacağını kestirmek çok güç. Raffael ise santrfor özelliklerinden ziyade forvet özellikleri ile öne çıkıyor, santrfor gibi duran isim Pantelic. Ancak ikisi de temel olarak bir santrfor tanımından uzaktalar golcü de olsalar. Voronin de bu isimlerden farksız yapıda bir oyuncu. Geri gelebilen, oyun kurmaya yardım eden, yer gelince bir partnerleri olmadan işleri zor yürüyen tipte oyuncular. Bu açıdan bakınca Voronin fazlasıyla zorlama bir transfer olarak göze çarpıyor. Onlarca fırsat arasından Hertha Berlin'i seçmesi de tamamen geçmişi ile alakalı. Hertha cephesi "burada iş yapmıştı" diyerek tercih etti, Voronin de "burada parladım, yuvaya döneyim" diyerek Almanya'yı seçti. Bu kadar benzer tipte oyuncu takımdayken Voronin'in buraya gidiş sebebi buydu.
Şöyle bir bakıyorum hepsi aynı tarzda da birbirlerinin eksiklerini kapatırlar mı diye, o konuda da birbirlerini tamamlayan oyuncular olmadıkları ortaya çıkıyor. Hertha'nın hücum hattı da bu sezon merakla takip edeceklerim arasında yerini almış oldu bu transferle.
2.09.2008
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
dediğin gibi voronin hamlesi kötü bayern maçı sonrası "voronin mi? aaa neden olmasın" şeklinde alınmış bi karar sonrası gerçekleşmiş gibi hertha cephesinde.. piszczek biraz daha farklı bi oyuncu, chermiti de ilk onbir oynayacak kapasitede değil gibi henüz.. ama raffael-pantelic-voronin üçlüsünü birarada oynatmak çok kolay olmaz.. bunları oynatsan da kacar'la, stein'la falan toplayamazsın arkasını, yetmez.. favre zürih günlerinden beri takdir ettiğim bi adamdır ama gereksiz şişkin bi kadro var elinde.. raffael eski sevgilisi falan ama ondan vazgeçmesi en doğrusu olur, zaten pantelic'i çıldırtıyor bazen vermediği paslarla..
berbatov konusunda haklısın.. nistelrooy'dan beri beklediği isimdi camiamızın.. hayırlı olsun :)
Yorum Gönder