23.10.2008

Şampiyonlar Ligi 2009 : 3. Hafta

Bordeaux 1-0 Cluj : Maç özetleri başlarken spiker Bordeaux'nun isabetli şut sayısını vurguladı, bir önceki maçta kaleyi sadece 2 kere bulduklarını bunun da bir tanesinin gol olduğunu söylemişti. Gerçekten de son vuruş eksikliği göze çarptı, Cluj karşısında tek kale oynayıp gol atamadılar. Atamadılar dedim çünkü golü Cluj kendi kalesine attı. Bu kadar atak oynayıp da son vuruşlarda bu kadar kötü olmak ilerisi için pek parlak bir gelişme değil.

Chelsea 1-0 Roma : Roma haftasonu Inter karşısındaki hezimetten sonra bu maça korkak başladı. Pek atağa çıkmayıp kendi sahalarında kabul ettiler oyunu. Son bir kaç sezonun harika takımı Roma'nın bu hallere düştüğünü görmek üzücü, Spalletti daha ne kadar kötüye gidecek merak ediyorum. Herşeye rağmen ilk yarıda Brighi karşı karşıya pozisyonda golü bulmuş olsa Roma hiç beklemediği bir 3 puana ulaşabilirdi o savunma futbolu ile.

Inter 1-0 Anorthosis : Antrenman maçı nedir sorusunun iki cevabı vardı bu akşam. İlk cevap bu maçtı. Inter çoğu hücumu 3-4 kişiyle yaptı, ileride pek de kalabalık değillerdi yani bu kadar rahat oynarken. Bir de herkesin hücum edip saldırdığı bir Inter düşünüyorum bu maçta... Sanırım Anorthosis sezon başından beri takdir edilen başarısını unutturabilirdi. Çok çaresizlerdi ve rövanş maçı öncesi olası bir sürpriz için pek umut vermedi kimseye.

Panathinaikos 2-2 Werder Bremen : Alıştığımız Werder Bremen maçlarından birini daha izledim ben. İki takımın da bitmek tükenmek bilmeyen atakları, karşılıklı gelen goller ve keyifle izlenen bir maç. Panathinaikos'un kafayla attığı goller enteresandı doğrusu, bir tanesi izlemeye değerdi ama diğeri savunmanın ve kalecinin ortak hatasıyla güzel görünümlü sıradan bir gol oldu.

Basel 0-5 Barcelona : Gecenin diğer antrenman maçı da buydu. Barcelona öyle ataktı ki değil 5, 15 gol bile atsa sürpriz olmazdı. Oynanan oyuna göre farkın 5'te kalması sürprizdi ama bunda kaleci Costanzo'nun payını da göz ardı etmemek lazım. CM 01/02'nin kaledeki efsane Arjantinli yıldızını ilk kez izleme şansım oldu, daha büyük takımda oynasa yetenklerini ortaya çıkaracağını gösterdi aslında. Tabii bu takımla ancak bu kadar olmuş, Costanzo'dan daha iyisini bekleyemezdik bu maçta.

Shakhtar 0-1 S.Lizbon : Haftanın sürprizlerinden biriydi. Lucescu'nun takımının bu maçta 3 puan almasını beklerken tamamen yanıldım.

Atletico Madrid 1-1 Liverpool : Hakemlerin saçma sapan şeyler yaptığı bir maç izledik. Önce Liverpool'un sonra Madrid'in birer golü hakemlerin bayraklarına kurban gitti. Keane golü atınca muhtemelen Aguirre "sonum geldi" diye düşünmeye başlamıştı, Simao'nun 83'teki golü Madrid ve Aguirre için işleri yoluna koydu ve Madrid kazanmak için oynadı son bolümü. Liverpool içerideki maçta rahat bir galibiyet alacak, bu açık ve net olan tek şeydi. Ayrıca Torres'i görememiş olmamız da gecenin tadını kaçıran olaylardandı. Vicente Calderon'da gol atarsa ne olur diye düşünenlerdendim, beklentiler boşa çıkmış oldu.

PSV 2-0 Marsilya : Gecenin merak etmediğim maçlarından biriydi. Özetleri izlerken bile o başarısız ve amatörce yapılan karşılıklı hücumlardan sıkıldım, 90 dakikayı izlesem neler olurdu hiç bilmiyorum.

Manchester United 3-0 Celtic : Celtic bu maçta da gol atamadı. Böyle bir takımın gol atamadan grupların ilk yarısını tamamlamasının mantıklı bir açıklaması yoktur bana göre. Manchester'da Berbatov iki gol attı ama ikisi de ofsayttı. Rooney'in golünde de o kadar oyuncunun o vuruşu yaptırması ve Boruc'un da o yavaş topa bakıp kalması Celtic savunmasını maçın en kötüsü yapmaya yetti.

Villarreal 6-3 Aalborg : Capdevila'nın golünde Hagi'nin Monaco'ya attığı golü anımsadım. Llorente'nin idman maçı yaparcasına attığı goller Aalborg savunmasının halinin kısa bir özetiydi. Ancak attıkları gollerde Villarrealli taraftarlara kabus gibi bir ilk yarı yaşatmayı başardılar. Böyle renkler gerekiyor bu lige ara sıra..

S.Bükreş 3-5 Lyon : Bu maçta söylemek istediğim şey Lyon'un gollerindeki asistler, çok güzel asistlerdi. Grosso'nun ortası en beğendiğimdi. Bir de "Van Basten misin Keita ?" diye sormak lazımdı bu maçta. Keita'nın golünün en kısa ve net anlatımı budur benim için.

Porto 0-1 D.Kiev : Kiev serbest vuruştan attığı tek golle Fenerbahçe'nin 3. sıra için tüm ümitlerini söndürdü. Sahalarında Porto'ya yenilmedikleri sürece Fenerbahçe'nin 3. olması zor.

Fenerbahçe 2-5 Arsenal : Bu maçta olacaklar en başından belliydi. Arsenal rahat ve kolay pozisyonlar bulup gollü bir galibiyeti alıp gidecekti, öyle de oldu. Fenerbahçe'nin çok daha büyük bir hezimetten kurtulduğunu iddia ediyorum, bunu söylemekteki sebebim de Arsenal'de Nasri ve Fabregas'ın normalin çok çok altındaki performansları. Onlar da etkili oynasaydı gol sayısı 5'te kalır mıydı ? Sanmıyorum...

Zenit 1-1 Bate : Fatih'in golü çok iyiydi de, puan kazandırması mesele değil. Bu maçta söylenmesi gereken tek şey Arshavin... Bu adam avrupaya gelmeli artık, unutulmayan bir yıldız olabilmesi için künyesine büyük liglerden birisini yazdırması lazım.

Juventus 2-1 Real Madrid : Del Piero PES'ten çıkma bir gol attı. Tekrar tekrar izleyip Del Piero'ya hayran kalmamak elde değil açıkçası. Amauri'nin attığı şans dolu golde oynamaz, yaşlandı denen Nedved'in hareketli ve ortası alkışı hakediyordu. Artık oynamaması gerektiğini iddia edenler olsa da bu sezona da iyi idare edecek gibi. Bir de Real Madrid'in 2-0'dan sonra o kadar baskılı oynayıp da tek golde kalması Ruud'un ve diğerlerinin şansı mıdır, başarısızlığı mıdır bilemiyorum..

1 yorum:

aşkın dedi ki...

''Kiev serbest vuruştan attığı tek golle Fenerbahçe'nin 3. sıra için tüm ümitlerini söndürdü. Sahalarında Porto'ya yenilmedikleri sürece Fenerbahçe'nin 3. olması zor.''

Tam tersi, sahalarında Porto'ya yenilmemeleri Fener'in 3.lüğünü sağlama alır.Tabii Fenerin Kadıköy'de Porto'yu yenmesi şartıyla.
Tersi olsaydı, grupta Porto - Kiev yer değiştirseydi sonunculuk garantiydi çünkü Kiev deplasmanından asla 3 puan çıkmaz.

  ©Artemio Franchi. Template by Dicas Blogger.

TOPO