Bu maçın ölüm kalım maçı kategorisine girmemesi ve bol bol hata eşliğinde gelen yenilgi büyük bir dersti bizim için. Bir süredir yapılan hataların dozunun final niteliğinde bir maçta değil de bu maçta artması kritik oldu. Eğer birşeylerin farkına varılırsa en azından sahadaki isimler için herşey daha iyiye gidecek. Teknik direktör koltuğundaki isim için iyiye gidecek pek birşeyin olmadığı da açık.
Baros'un bu kadar elle oynamasına anlam veremiyorum. Bunun tek sebebi oyun sırasında vücudunu da kullanan bir isim olması ancak bunu yaparken kollarını da işin içine sokunca başarısız oluyor. Kendisini Ümit Karan'ın son 3 dakikadaki golleriyle 2-2 sonuçlandırdığı Türkiye - Çek Cumhuriyeti maçında tribünden izleme şansı bulmuştum. O gün fiziki olarak bizim savunma oyuncularımızdan çok daha üstün olduğu gözümden kaçmamıştı, topu alırken göğsünü ve omuzlarını da kullanıyordu ara sıra. Bu huyundan vazgeçmediğini ülkemize tekrar geldiğinde yeniden görmüş oldum. İlk bir kaç maçta bunu normal karşıladım, hata yapıyordur dedim ama artık işin suyunu çıkardı kendisi. Her maçta sarı kartla sonuçlanmaya başladı bu amaçsız hileleri. Bu maçta ilk uyarılacak isim kendisi olmalı, formu düşmüşken üstüne bir de bu amaçsız hareketleri iyice gölgeliyor Milan Baros'u.
Bir kritik nokta da Servet Çetin'di dün akşam. Sezon içerisinde savunmada rakibe benzer pozisyonları vermişti. Ya dikkatsiz davranıyordu ya da o gereksiz çalım atma-topla oynama sevdası yüzünden bu pozisyonlar oluşuyordu. Dün de golü zaten kendisi yüzünden yedik. Topu rahatça uzaklaştıracakken gelen iki rakibi farketmeyip tek kale oynadığımız bir anda gol yememize sebep oldu. De Sanctis'in de son vuruştan hemen önce düşmesini de değerlendirmek lazım. Bu adam Udinese'deki günlerine dönmeyi başarırsa bu yaptığı hataları görmezden gelebiliriz ama o günlerin çok uzağında olduğu için en küçük hatası bile konuşuluyor ki dün akşamki sıradan bir basit hata değildi. Yine de kendisinin bu hatalarını bir süre daha şanssızlık olarak görebiliriz. Ancak bu süre git gide daralıyor bunun da farkında olması lazım. Kaldı ki sezon başındaki Aykut Erçetin'den fazlası yok, eksiği de çok.
Ayhan'ın kart görmesi halinde cezalı duruma düşeceğini bile bile maçın ilk kart gören ismi olmasına diyecek birşey bulamıyorum. Ancak milyonlarca Galatasaraylı'nın arasında Ayhan'dan en fazla nefret edenlerden olduğum için de seviniyorum o karta. Hertha maçı benim için çok daha keyifli geçecek. Ve elbette dün akşam Oscar'ı hakeden ismi de unutmuyoruz : Sabri Sarıoğlu. Kendisinin attığı dengesiz, başarısız ve son derece gereksiz şutları başka bir isim attığı zaman seke seke çırpınaraktan adamın üstüne yürümeyi biliyor. Ancak kendisi yaptığı zaman ellerini kaldırıp pardon diyor ve özür diliyor "ben de insanım" dercesine. Diğerleri aynı şutu atarken insan değil mi Sabri ? Sen suçsuzsan diğerleri neden suçlu ? Bu adamın gittiği gün Galatasaray sınıf atlayacak, bu kadar emin ve kesin konuşuyorum bu konuda.
Bir de dün akşamdan kalan şu görüntü var elimizde. Kalli ve Polat selamlaşıyor ama yüz ifadeleri düşündürücü.. Kalli zorla mı geldi diyeceğim, zorla gelmesini gerektirecek bir durum veya olay yok ortada. Adnan Polat istemese zaten Kalli Florya'nın önünden geçemezdi. Ancak Kalli'nin eşi de pek samimi ve mutlu görünüyor fotoğrafta. Bu ikilinin soğuk ve tedirgin duruşlarının arkasında birşeyler aramalı mıyım yoksa fotoğraf çekilirken tesadüfi bir görüntüdür diye geçip gitmeli miyim bilmiyorum..
28.11.2008
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder