Öncelikle haftada 5 canlı yayına geçme konusundaki isteğinden ötürü Lig TV'ye ve buna izin veren Hukuk Kuruluna teşekkür etmek lazım. Ligde neler olup bittiğini daha ayrıntılı görme şansıdır bu bizler için, bugün haftada 5'e çıktı, ileride 6-7-8-9 olmaması için bir sebep yok. Bir de şöyle o hafta dikkat çekecek maçlardan da birini yayınlasalar fena olmaz. Mesela zamanı geldiğinde Ankaragücü-Gençlerbirliği gibi yerel derbileri de izlemeliyiz, sürekli olmamak kaydıyla ilgi çekebilecek maçlar konusunda da anlaşılıp o hafta 6. canlı yayın olarak seçilebilir. Hiç olmazsa yayınlanmayan 4 maçı ilerleyen günlerde banttan ekrana getirsinler veya 15-20 dakikalık geniş özetlerini sunsunlar, o da yeter bizlere. Bir kaç saniye bile fazla izlesek kârdır bize.
Gelelim oynanan maça, adı vardı ama adının hakkını verecek kalitede bir maç olmadı. İyi değildi ama çok kötü de denemezdi, hani izlense de izlenmese de bünyenin kazanç-kayıp dengesine etki etmezdi. Takımlara bakınca gördüğümüz şey kazansak iyi ama kaybetmesek daha iyi gibi bir düşünceydi. Aynen de öyle bir maç oldu. İki takım da dönem dönem hücuma kalkıştı ama savunma akıllara daha çok takıldığı için maç genelde pozisyon değil mücadele ile geçti. Bir de zemin faktörü vardı tabii ki, günlerdir Ege ve Akdeniz'i esir alan yağış sahayı fazla yumuşatmıştı ve ilk bakışta gözle görülmese de küçük ama yoğun su birikintileri top sürmeye ve ayağa pas yapmaya çoğu zaman engel oldu. Rakibe engel olmak ağır bastığı için sert müdaheleleri sık izledik, hakem bu sertliğe başlarda prim tanıdı ama ileride ipin ucu biraz kaçtı. Cüneyt Çakır bir noktadan sonra oyuncuların biraz daha sakin olmasını istemeliydi. Özellikle Kayserili oyuncular agresif oldukları gibi dengesiz fauller de yaptılar. Bilal Aziz'in her topa çift dalmasına rağmen tek sarıyla günü kurtarması Cüneyt Çakır için önemli bir hatadır. Kırmızı kart pozisyonunda ise doğru olanı yaptı. Bilica'yı oyundan atması ise doğruydu ve bir Galatasaraylı için de önemliydi, Bilica'nın olmadığı Sivas savunması çift forvetle saldıran Galatasaray'a ne kadar direnebilir onu da 4 şubat günü göreceğiz.
Sivasspor alıştığımız sisteminde maça başlarken ikinci yarıda klasik Balili değişikliği ile çift forvetten taviz vermeyen görüntü değişti bu defa. Sivasspor 3'lü forvete döndü Balili oyuna girdiğinde. Mehmet Yıldız direnciyle Kayseri savunmasının ve özellikle beklerinin ileri çıkışı için risk oluşturuyordu ve oyundan çıkması kayıp olurdu, gözümüzü Kamanan'a dikiyoruz bu durumda ama o da çok iyiydi ve çıkması hoş olmazdı. E Balili de bir şekilde oyuna girmeliydi, bu yüzden de Bülent Uygun sistemini değiştirip Sezer'i kenara alarak forvet sayısını 3'e çıkardı ama Abdullah ve Eren'in mükemmel olduğu Kayseri savunmasını geçmeye yetmedi bu hamle. Mehmet Topuz yine oynar gibi gözüküp boş işler peşinde koştu, Cangele etkili olmaya çalıştı Kayseri'de ama destek göremedi. Aghahowa da Sivas'ın stoperlerinin arasında buhar oldu uçtu.
Maçta iki taraf adına dikkatimi çeken iki önemli isimden bahsetmek istiyorum. İlk isim Sivas'ın yeni transfer Yannick Kamanan. Ali Sami Yen'deki kupa maçında asisti yapan isimdi. Orada kendisi hakkında ilk izlenim iyiydi ama karşısındaki adam Sabri olunca durup düşünmek lazımdı. Bugün gördük ki güçlü ve enerjik Kayseri savunmasını tek başına da olsa zorlayabilirdi. İri yarı görüntüsüne rağmen fazla hızlı bir oyuncu, maçı izlerken bir ara "Usain Bolt gibi adım atıyor" dedim içimden, Kamanan 2 adım atarken O'nu tutan adamın 3 adım atması lazım ki Kamanan'ı tutabilsin. O hızıyla kısa mesafede gerçekten etkileyici bir şekilde geçiyor rakiplerini. Son hızı belki çoğu oyuncudan iyi olmasa da o hıza ulaşma süresi çok daha iyi. Fiziğini etkili kullanınca sonlara doğru iki üç Kayserili kendisini tutuyordu bazı pozisyonlarda.
Bir diğer isme gelelim, Eren Güngör. İsmi yüzünden hep merak ettiğim tek şey var o da Emre Güngör ile olan yakınlık derecesi. Bir alakaları var mı yoksa tesadüf mü bilemiyorum. Eren Altay'da yükselip geldiği Kayseri'de kariyerini oluşturan basamakları koşarak-uçarak çıkıyor adeta. Bu maçta da gördük ki Eren bu hızla giderse ilk kez Avusturya önünde giydiği A Milli Takım formasını uzun süre sırtında taşıyacak. Kariyer yapma adına üç büyüklerin yolunu tutmaktansa Kayseri'deki istikrarlı ve iyi oyununu sürdürüp Milli Takım'daki performansı ile Avrupaya yol alması daha akılcı olur. Avrupalı deli gibi izliyor göz önünde olmayan ligleri bile, o yüzden günümüzde Anadolu takımında oynayıp da ah ben farkedilmezsen ne olur diye hayıflanmak bir çözüm yolu değil. Eren Güngör hakkında daha çok şey yazarız bu formu ve istikrarını sürdürürse. Oyunu çirkinleştirmeyip işine bakması ve maç sonunda sadece futbolu ile akılda kalması da çok çok önemli bir yanı. Sonuçta İsmail Güldüren de genç oyuncuydu bir dönemler, aradaki fark siyahla beyaz gibi....
Kayseri savunma konusunda sadece sayılara bakacak olursak ligin en başarılı takımı, hücumda etkili olma konusunda ise bulunduğu konum itibariyle en kötülerden. Savunma ile bir yere kadar gidilebiliyor, onların gittiği yer de diğer anadolü kulüplerinin önü, büyüklerin, Sivas'ın ve Ankara'nın ardı. Terazide bir tarafa koyacaksak büyüklerin olduğu kefeye atmalıyız Kayseri'yi ama gol gelmeyince olmuyor işte. Bütün bu kısırlığı Gökhan Ünal'a bağlamak Cangele, Aghahowa ve Purovic gibi üç kalburüstü oyuncuya hakaret etmek olur. Ancak birbirlerine uyum konusunda sıkıntı çektikleri açık, bu maçta da gördük ki Cangele ile Aghahowa tamamen ayrı dünyalarda top oynuyorlar. Mehmet Topuz'un overrated listelerinin demirbaşı olduğunu düşündüğüm için kendisine pek bir lafım yok. Purovic'in de başı sakatlıkla belada, onu da kenara koyalım. Elimizde Tevfik Köse kalıyor ki Ankara'dan Kayseri'ye giderken keşke olmasaydı dediğim transferlerden biriydi. Burada bu kadar yabancının arasında kaynayıp gideceği belliydi, belliydi ama Cangele veya Aghahowa'dan biriyle mükemmel bir uyum yakalayıp Kayseri'nin dertlerine derman olma gibi bir ihtimali de var. Tolunay Kafkas elbette deniyordur bu farklı ikilileri antrenmanlarda ama bir de maçta denemek lazım bunu, sezon onlar için büyük ihtimalle bu konumda biteceği için kolay gördükleri maçlarda bu deneyi yapabilir Tolunay Kafkas.
31.01.2009
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
3 yorum:
maçın hemen ardından süper olmuş canım..
Hello,
the rest of the top teams must make use of this result to be closer to the first position.
Regards,
http://saqueneutral.blogspot.com/
(a blog about sport in English and Español)
Kayseri'nin ligde şu ana kadar 18 gol atıp 10 gol yemesine daha bir anlam veriyorsunuz dünkü maçı görünce. Üstelik bu 18 golün 4'ünü 1 maçta Fenerbahçe'ye karşı atmış olduklarını hesaba katarsak 17 maçta 14 gol, maç başına 1 golden az bir istatistik. Sarı-Kırmızılı ekibin futbol anlayışında orta sahann ilerisinde futbol oynamak diye bir kavram olsa da sadece Cangele'ye ve biraz da Mehmet Topuz'un bencilliğinden sıyrıldığı anlara bağlı olan bu durumun takımı gol ve gollere taşıması çok zor. Agahowa'yı dikkat ederseniz saymadım bile, çünkü apaçık bir şekilde yetersiz bir oyuncu. Oyun tarzı ile gol atması, topu ileri taşıması kolay değil. Normal şartlarda bir futbolcunun süratli olması iyidir ama bu hız top ile birleşince bir kontrolsüzlüğe dönüşüyor ise bir reklam sloganında olduğu gibi "Kontrolsüz Güç Güç Değildir" cümlesi çıkıveriyor ağzınızdan. Bir Yaser Yıldız'da bu havada bir oyuncu. Hızlı ama kontrolsüz, dolayısı ile bu tip adamlara gol umutlarını bağlandığı bir takımdan çok fazla bir şey beklememek lazım.
Aslında burada Kayserispor'un transfer anlayışının da eleştirilmesi gerekiyor. Bu sezon yaptıkları yabancı oyunculardan aldıkları verim ciddi manada düşük. Agahowa'dan bahsettik, Puroviç sezon başından beri sakat, Olembe'de çok fazla katkı sağlayabilmiş değil. Çıkıp televizyonda bütçelerini, kurumsal yapılarını anlatan yönetici ya da menejerlerin Kayseri'deki 32000 kişilik stadı doldurmak için de bu takımdaki eksiklikleri görüp ona göre müdahale etmeleri gerekirdi, ama elde var sıfır. Bu şartlar altında da Kayseri'den faklı bir oyun anlayışı beklemek mümkün değil, kısır maçlara gebe yani önümüzdeki dönem onlar açısından
Yorum Gönder