
Bu hafta da Fiorentina kalp sağlığımızla oynadı, hayatımızı riske attı.
3-0 geriye düşüp
3-3'lük berabereliği son saniyede yakaladık. Özellikle 3-2'den sonrası heyecan sınırlarını zorladı adeta.
Melo'nun olmadığı orta sahada tercih
Donadel oldu beklendiği gibi. Sağ bekte ise piyango
Comotto'ya vurdu bu hafta. Orta 4'lü
Jovetic - Donadel - Montolivo - Kuzmanovic şeklinde oldu ki bu diziliş
Kuzmanovic'e yaramadı. Sağda oynamaya alışkın olsa da bu maç vasattı. Yani klasik bir
4-4-2 izledik bugün.
İlk yarıda Genoa'nın golü ilk bulan taraf olacağını anlamak hiç de zor değildi. Fiorentina'ya göre daha istekli ve etkili başladılar ve
Motta'nın golü
1-0 yaptı durumu. Daha maç başı olduğu için toparlanıp dengeyi kurarız diye ümitlendim. Golden sonra Fiorentina biraz kendine gelse de kontrol yine Genoa'nın oldu, yine golü daha fazla isteyenler onlardı. Bu arada faullerde insiyatif hep Genoa'dan yana kullanıldı hakem Rizzoli tarafında.
Biava'nın
ikinci sarıdan gelen kırmızı kartı benim gibi maçı izleyen taraftarlarda olduğu kadar takımda da bir rahatlama yaratmış olacak ki Genoa'nın eksik olduğu hiç farkedilmedi, golü de buldular ve
2-0 oldu. O sinirle ilk yarının devamını izlemedim, kapattım maçı.
İkinci yarı da ilk yarı bıraktığıma benzer bir görünüm buldum. Fiorentina bir kişi fazla olmasının avantajını kullanamıyordu ama baskıyı daha fazla kurmaya başlıyordu yavaş yavaş.
Kuzmanovic-Semioli değişikliği hücum anlamında beklemediğim oranda büyük bir katkı sağladı. Genoa maç sonuna doğru iyice seyrekleşecek ataklarından birini yaparken tartışmalı kararla penaltı noktası gösterildi.
Diego Milito golü attı ve o gol dev bir tokat etkisi yarattı Fiorentina'ya. 4 dakika sonra verilen penaltıyı
Mutu gole çevirince takımdaki hareketlenme iyice arttı. Fiorentina tek kaleye döndürdü oyunu.
Semioli'nin oyuna girişiyle hareket kazanan orta sahada
Montolivo ve
Jovetic de kim olduklarını hatırlayınca bir Fiorentina taraftarı için maç yeniden başlamış oluyordu.
Özellikle Jovetic'in 2. yarıdaki performansını tek kelime açıklar : Wonderkid.
3-1'den sonra ayaklanan Fiorentina yüklendikçe yüklendi, sanki
Galatasaray'ı izliyor gibiydim. Solda harika bir genç yıldız
Arda/Jovetic ve ona destek veren etkili bir savunmacı olan
Vargas/Balta, orta sahada ligin ve ülkenin en yetenekli yerli genç oyuncularından biri
Montolivo/Topal. Sağ kanatta yaşı takıma göre daha ileride olan ama her zaman yer bulabilen
Semioli/Şaş. Forvetlerden biri takımın sorunlu ama oynadı mı tam oynayan 10 numaralı ismi
Mutu/Lincoln, diğeri ise ölü geçen bir sezondan sonra kariyerini yeniden en yukarıya taşıdığı sezonunu geçiren
Gilardino/Baros. Bu benzerlik tesadüf olmadı tabii ki, takım o kadar pozisyonu güzel güzel harcayıp tribündeki, televizyondaki ve
justintv başındaki taraftarları delirtiyordu. Bu sırada
Comotto-Bonazzoli değişikliği ile ya hep ya hiç hamlesini de yapmış oldu Prandelli. Daha önce başarısız serbest vuruş girişimleri olan
Mutu yine topun başına geçti
80. dakikada. Kaleci önce baktı, üstüne doğru gelen topa müdahale etti, top sektikten sonra önce içeriye, daha sonra çizginin dışına düştü, yeniden içeriye girdi ve
Gamberini de o sırada topa hamleyi yapmış topla birlikte o da gol olmuştu. Bir-iki dakika golü atan Gamberini mi Mutu mu diye düşünüldü ki tekrar görüntüleri Mutu'nun attığını net şekilde gösterdi. Bundan sonra uzatmalar dahil
13 dakika boyunca her atak sonuçsuz kaldı, son 1 aydır adetten olduğu üzere yine bir penaltımız verilmedi. Genoa'ya verilen şey penaltıysa Jovetic'in formasına asılmalarına penaltı neden verilmez çok merak ediyorum. Neyse.. Maç gitti mi gidecek mi diye dert yanarken son dakikada bir serbest vuruş yakaladık kaleye 40-45 metre mesafede, ceza sahası dışına doğru paslaşıldı. Orta açılmadı hakem maçı bitirecek diye düşünürken zar zor top içeride karambole dönüştürüldü. Karışıklığın arasında
bomboş ve marke edilmeyen tek adam olan Mutu'nun önünde kaldı top. Kaleye vurdu ve topu ağlarda görmemle birlikte fırladım ayağa. Ne golün tekrarını görebildim, ne de takımın gol sevincini. Sadece olduğum yerde iki defa zıplayarak odamın içinde neyi devirdiğimi merak ediyorum, aradım ama bulamadım. Golden sonra maç bitmiş hemen, santra bile yapılmamış. O delirme anında tek gördüğüm tüm takımın yerde kümelendiğiydi.
Maçı çevirmek için tüm oyuncuları değiştirmemek gerektiği, bir tane kritik değişiklikle(Semioli) ve uygun taktikle de maçın değiştirilebildiğini Michael Skibbe'ye de anlatsa keşke birileri.
3-0'dan tarihi sayılabilecek bir geri dönüş, nefret ettiğim adam Mutu'ya ilk defa hayran kalmam ve kendisine tapacak konuma gelmem, yaşanan heyecan, atanlardan daha fazla kaçan goller, bunun yanında Roma'nın yenilmesi ve Juve'nin de berabere kalması... Bir beraberlik bu kadar mutlu edemezdi ama ediyor işte. Dün Galatasaray maçında yaşanamayan sevinç, izlenemeyen futbol, hepsi tamamen terse döndü bu maçta. Hafta içi
Bordeaux ve
Ajax maçlarından sonra burada uzun zaman sonra çifte mutluluk yaşamak istiyorum.. Umuyorum.. Bekliyorum..
4 yorum:
açıkcası yazını okumadığımı belirterek yazıyorum.Bir insanın bu kadar fiorentina hayranı nasıl olduğunu pek anlıyamadım ama benim hoşuma pek gitmeyen bir şey bu güzelim kendi ligimiz dururken
yazılarımı okumadığınız belli.. okusaydınız kendi ligimize italya'dan daha fazla önem verdiğimi ve galatasaraylı olduğumu da anlardınız..
franchi maçı nerde izledin ?
justin.tv den izledim.. mutlaka bir iki tane net goruntulu ve takılmadan izlenebilen bir kanal denk geliyor.. sanslıyım..
Yorum Gönder