30.04.2009
Melo Dönüyor !
yazan:
firat selcuk

Juventus bu kadar kötü giderken Melo da geri dönmüşken 3. sırayı alır mıyız acaba. Gaza gelmenin de böylesi olmamalı da, günden güne bu ihtimal kendini belirginleştiriyor..
Not Defteri #19
yazan:
firat selcuk

- Defteri yine açtım, saçmalayacak şeyler birikti. İlk problemimiz Peri hanımla ilgili, 8 haftalık olmak üzere ve enerji patlaması tavan yapmış durumda. Ellerim 24 saat gül bahçesinde çalışan bir bahçıvan gibi oldu. Küçük küçük diş izleri ve yırtıklarla doldu. Bunu geçirecek krem vardır herhalde, araştırıp bulmak lazım.
- Peri demişken, dişler git gide fazlalaşmaya başladı ama hanımefendi kuru mama yerken mızmızlanıyor, illa ki tavuklu ve balıklı yaş mama yiyecek yanında. Kuru mamayı iyice yumuşatıp veriyordum, gün geçtikte ıslarken suyunu biraz daha azaltıyorum, başka türlü alışmayacak. Bir de ben ne yersem onu yemeye başladı, tavuk yersem anında bacaklarıma tutunup tırmanıyor ve omzuma yerleşiyor, ağzımdan çıkarıp vermemi bekliyor, ben de tabaktan bir parça tavuk alıp elimden yediriyorum. Balık yerken henüz böyle bir girişimi olmadı, sanırım balıklı yaş mamaya alıştığından tavuk değişik geliyor.
- Ayrıca bu salak Peri gitardan korkuyor, müzik dinlerken en ufak bir ses çıkarmıyor ama gitarı alıp çalmaya kalktığım vakit kaçacak delik arıyor. Klasik gitardan kork, sert müziklerin mp3lerini açınca korkma.. Bu ne biçim bir iş..
- Sıkıntıdan Need For Speed Underground 2'ye başladım, ne güzel oyunmuşsun sen be...
- Bir de Fate yükledim, Diablo klonu çok tatlı bir oyun, item peşinde koşup yanımızdaki hayvanımızla birlikte zindanın derinlinklerine iniyoruz. Bir noktadan sonra olta(fishing rode) ile balık avlamak ve havuzların içinden oltayla unique itemlar çıkarmak delice bir haz veriyor insana. Diablo sevip de bu oyunu denememiş olanlar varsa şiddetle tavsiye ediyorum.
- Geçenlerde yemek yapmaya üşenip Domino's'a kucak açmışken aklıma geldi, çoğu yerde okuyoruz yarım saatte asla gelmiyor, çok geç kalıyorlar diye, benim şansımdan mıdır bilmiyorum, bir kere olsun yarım saati bulmadılar. Arkadaşlar olduğunda sipariş fazla olabiliyor, yarım saat garantisi veremiyoruz geç gelebilir diyorlar, 20 dakikada kapıda oluyorlar yine. Ha bazen çileden çıkarıyorlar insanı, siparişi 3-4 tekrarda alan çalışanlar denk gelebiliyor bazen..
- 1 Mayıs sayesinde 3 gün tatil oldu diye seviniyorum ama 2 hafta sonrası için cinnetler geçiresim geliyor. 19 Mayıs salı gününe denk geldi, o gün zaten benim boş günüm.. 23 Nisan da perşembeye denk geldi tam haftanın ortası.. Bu dönemde ilk dönem bol bol tatil yapıp yatmanın bedelini ödedim be resmen.. Yazık oluyor bir gence..
- Gitar konusunda ilerlediğim noktaya şaşırıyorum demiştim, gerçekten de bu kadar hızlı gitmeyi beklemiyordum. Ben çaldım hoca söyledi lan, 8 haftada olacak iş değildi bu.
- Marshmallow satan bir yeri hala aramaktayım, hala bulamadım, koskoca İzmir'de olmalı bir yer. Gidip bulut gibi pamuk yumağı gibi marshmallow alıp dişleyerek yiyebilmeliyim, bunu bana çok görmemeli insanlar. Neden saklanıyorsunuz lan, çıkın satın işte, burda her şeyini tüm birikimini marshmallowa yatıracak bir akılsız var, niye satmıyorsunuz. Satan yer varsa benim niye haberim yok. İkinci kez not defterinin sonunda söylüyorum, böyle bir yer varsa yalvarıyorum söyleyin bana, yaşıma başıma aldırmadan oturup ağlayabilirim bir şekerciye gidip.
World Snooker Championship 2009
yazan:
firat selcuk

Yarı finallere geldik turnuvada, çeyrek finallerdeki 4 eşleşmede turu geçer dediğim 4 oyuncu da elendi, ben hayatımda böyle kötü tahmin yaptığımı hatırlamıyorum. Her maçı baştan sonra takip etme şansım olmadı, parça parça baktım hepsine, en fazla Selby'nin elenmesine üzüldüm. Kalan 8 oyuncu arasında favorimdi ama desteklediğim hiç bir oyuncu bunu beyan ettikten sonra 2 tur bile gidemediği için elenmesine hiç şaşırmadım. Ayrıca Maguire'ın böylesine ağır bir yenilgi alacağını düşünmemiştim, Robertson bu gazla kupaya uzanabilir, rakibinin hataları kadar kendisi de iyi bir oyun çıkardı.
Mark Allen - John Higgins
Shaun Murphy - Neil Robertson
Eşleşmeler böyle, Higgins - Murphy finali ve sonucunda Higgins'in şampiyonluğunu istiyorum kendi çapımda. Bu tahmin değil, gönülden geçen bir istek, turnuva boyunca yaptığım başarısız tahminlerden sonra yeni bir tahmin yapmaya çekiniyorum..
Mutu & Wolfsburg & Barzagli
yazan:
firat selcuk

Bana kalırsa Barzagli düzeyindeki bir oyuncudan farkı yok Mutu'nun, yani bir seviyeden bahsediyorsak kendisinin çok da üzerinde değil. Görünüşe göre Mutu Wolfsburg'a gitme konusunda ikna olduğu vakit bizim yönetim uygun fiyata yollayacak pek de düşünmeden. Gitsin de takımın altında mı üstünde mi yanında mı o zaman kesin karar verelim, durmasın Floransa'da.
Ayrıca Barzagli'nin sene başında Fiorentina değil de Wolfsburg'u seçmesinin sebebi sorulduğunda kendisi şöyle konuşmuş, adı geçmişken o lafı da taşıyalım buraya :
- "Palermo'daki işim bitmişti, gitmeye kesin olarak karar vermiştim, farklı bir kültürü denemek için Almanya'ya gittim. Futbolculuk kariyerim boyunca kariyerim adına tercihler yaptım, duygusal tercihler değil. Fiorentina'nın gerçekten bir stopere ihtiyacı olmadığını düşünüyordum. Almanya'da ilk yılım bitmek üzere, asla pişman olmadım."
Sene başı saçma bulmuştum bize veya Juve'ye değil de Almanya'ya gidişini, bugün bu satırları okuyunca kendisine hak verdim. Dainelli ve Gamberini'nin olduğu, kazma da olsa kulübede Kroldrup'un bulunduğu bir takıma gelmesi pek akıllı bir tercih olmazdı..
Yönetim ve Destek
yazan:
firat selcuk

"Yaşım gençti, kulübüm de bana çok destek verdi. benimle o dönem beş yıllık sözleşme imzaladılar."
Uğur Uçar
Alper Tezcan bana hiç destek olunmadı diye o dergi senin bu gazete benim gezerken Uğur Uçar'ın bu açıklamalarını birileri gösterecek mi merak ediyorum. O sakatlığına rağmen yönetim hem Kopenhag'a götürüyor, hem de ligin son maçında 18 kişilik kadroya kendisini dahil ediyorsa bana destek olunmadı demeyecek hiç kimse. Devamında da destek sürdü ama kulübün desteği kadar oyuncu da kendine bakacak, yoksa kulüp sihirbaz değil ki sakat adamı birden ilk 11'de oynayacak konuma getirsin..
Güle Güle Altın Kafa
yazan:
firat selcuk

Hoşçakal Sedat Balkanlı...
29.04.2009
De Sanctis İle Neden Olmuyor ?
yazan:
firat selcuk

Ancak gördük ki Sevilla'da Palop'un arkasında şans beklemek kendisini beklenmedik ölçüde köreltmiş.. Udinese'deki Morgan De Sanctis gitmiş Seri A'da zar zor forma bulabilecek düzeyde bir kaleci gelmiş yerine. Ölü geçen bir sezon mecazdan çıkıp ciddi anlamda öldürmüş De Sanctis'i.
Son zamanlarda çok ciddi hataları oldu, yan toplarda çıkıp alması gerekeni alamadığı 5-6 maçlık bir seri oldu mesela, "bunu kaç maç üst üste yapacak, sayıyorum" demiştim zaten önceki postlarda da. Bunların dışında çok iyi oynayıp, geçmişinden esintiler verdiği ama yine savunmadan bağımsız olarak kendi zaaflarıyla goller yiyerek puan kaybettirdiği maçlar oldu. Bunlar özellikle Kocaeli maçından sonra ön plana çıkmaya başladı. Orada yediği ilk golü Bordeaux maçında da yedi, daha sonra bu ikisini takip eden 3 maçta da boşa çıkıp alması gereken topu alamayarak tehlikelere sebep oldu. İşin ilginç yanı son seyircisiz oynanan maçta gördük ki sessiz kalıp bu hatalara konuşmadığı için sebebiyet veren bir isim de değil, hem konuşuyor savunmasıyla, hem de organize olamayıp goller yiyor. İşte bu yüzden kendisi suçlu oluyor tüm savunma bir kenarda dururken.
Tek bu huyu değil sorun yapan ama vereceğim örnek açısından gerekliydi bu hata serisini yazmam. De Sanctis bir hata yaptığı zaman üzerine gitmeye çalışıyor, bunu sezon içerisinde dikkatle gözlemledim. Yaptığı hatanın üzerine gidip aynısını tekrar ediyor ki bu da kötü sonuçlar doğurabiliyor. En basitinden bir degaj yapıp kötü yere attığı zaman sonraki pozisyonda hemen eliyle kısa mesafeden oyunu başlatayım veya garanti pasla top benden çıksın demiyor, zorluyor işini. Duran yan toplarda bir tehlike yaşandıysa, savunma kurgusunu değiştiremiyor, adam paylaşımında veya düzende bir eksik veya hata varsa bunu kapatmıyor, yaptığım şey doğru, böyle devam edeyim mantığı güdüyor bir yerde, hal böyle olunca da kendi inadı bizi de yakıyor. Fenerbahçe deplasmanında Selçuk'un golünü hatırlayalım, Fenerbahçe bu organizasyonu hep yapan bir takımken bunu düşünmeyip Selçuk'u ve ön direği ilk pozisyonda hatalı kapatabilirsin, olabilir bu insalık halidir, ülkenin en önemli maçındasın. Ama futbol hemen devamında bir korner daha atılırken bu hatayı telafi etmediğin zaman seni affetmez ve iyi başladığın, yıllar sonra kazanmaya oynadığın derbide golü yersin ve telafisi olmayan bir noktaya ilerlersin.
Kendisi uzaktan gelen toplarda çok başarılı, beklenmedik topları rahat çıkarabiliyor, iyi olduğu konuyu da es geçmemek lazım. Bu kaderimiz mi bilmiyorum ama aldığımız son 3 yabancı da uzaktan yemeyen kalecilerdi, o da arada bir detay olarak kalsın. Tekrar Sanctis'e geri dönelim, hatalarını telafi etmek yerine nasıl doğruyu bulurum demek yerine aynı hatayı nasıl yaptıysa o yoldan giderek telafi etmek istiyor. Bu uzun vadede bir kaleci için hele genç yaştaysa olumlu sonuç doğurabilir de 32'lik olgun bir kaleci için sonuç parlak olmaz, olmadığını hep birlikte görüyoruz. Ben takımımda böyle bir kaleci varken Selçuk'un golünde 15 saniye önceki hatadan ders alıp ön direği kapatan, Taner'in ilk golünde yaptığı hatayı sonraki 4 maç üst üste tekrarlamayan bir kaleci hayal etmiştim hep.. Yaptığın şey hatalıysa ve aynı pozisyonu üst üste yaşayarak giderilebilecek bir şey değilse o pozisyonu yaratacak şeylere engel ol, o pozisyon hiç oluşmasın ve hata da kendini tekrar etmesin.
Sözün kısası, Morgan De Sanctis ölü geçirdiği sezonun bedelini Galatasaray'da kariyerinin en kötü performanslarından birini vererek ödüyor. Galatasaray'da böyle bir risk almanın bedelini 29 haftada üstelik ligin ilk 2 sırasına oturmuş şampiyonluk adaylarıyla daha 1'er maçı olmasına rağmen 33 golü kalesinde görerek ödüyor. Sevilla'daki kaderine razı olup antrenmanlarla forma kalmaya çalışmıştır belki, bu kesin olarak olarak bilinemese de bir varsayımdır. Bu forma kalma çabaları kendisine yeterli olmayacaktı, sahada 90 dakika mücadele etmek ayrı, kendi takım arkadaşlarından kurulu takımların çift kale maçında sahada olmak ayrı tecrübe. Şöyle böyle derken iyice uzattım son kısmı, De Sanctis bu kulüpte efsaneler arasına adını yazdırabilecek seviyede bir oyuncuydu ama bunu Sevilla kulübesine hapsolmasını gerektiren performansıyla değil, Udinese'de Buffon'un ardından kendisini 2 numara yapan performansıyla başarmalıydı. Yapamadı, hem kendisini, hem bizi yaktı, umarım bizdeki bu sezonu toparlanmasına yardımcı olur. Kötü değil, kötüleşmiş kaleci kendisi.. İyiyi bir şekilde bulmalı yeniden..
Chao Grey bir önceki Leo Franco postunda öyle bir yorum attı ki verdiğim cevap yorum kısmında sıkışıp kalamadı, başlı başına bir post yazdım bir anda..
Leo Franco Transferi
yazan:
firat selcuk

- "de sanctis sayesinde kanser olmayan taraftarlarımız varsa bunu alalım kesin olur" denerek 2009/2010 sezonu öncesi galatasaray'a transferi gündeme alınmış olan kaleci.
madem böyle kötü isimler galatasaray kalesine layık görülecekti, kendi yavrumız, kendi evladımız, kendi seker kız candy'miz, kendi.. evet, aykut ercetin'imizin ne günahı vardı, bu isimlerden kötü değil, fazlası da var..
sen bir taffarel, bir simoviç bulamıyorsan bırak kendi oyuncun korusun kaleyi.. bir tarafta 20'lik volkan babacan kale korurken bir tarafta 20 yıllık kaleci rustu kale koruyup aslan gibi oynarken insana kalesinde morgan'ın leo'nun ismi gecmesi fena halde dokunuyor be, cok koyuyor be..
leo kim, franco kim, sacma sapan isler yapma yonetim be. leo'ya bonservisi yok diye dadanıyorsun belli ki, kendisine 3 veriyorsan git bonservissiz olan kameni'ye 10 ver getir takımın kalesine koy, o zaman yabancı transferinin bir anlamı olsun.
(frtslck, 29.04.2009 14:58)
not : tüm bunların yanında, seker kız candy esprisi için tüm okuyuculardan özür dilerim :)
Şampiyonlar Ligi 2009, Yarı Final : Barcelona 0-0 Chelsea
yazan:
firat selcuk

Maç hakkında da yazacak pek şey yoktu, Chelsea kazanamazdı çünkü hücumu düşünse böyle durduramazdı Barcelona'yı. Chelsea biraz açıldı mı Barcelona tehlike yarattı, bu da Hiddink'i korkak oynamaya itti, böylece istediklerini aldılar ama bunu alırken de kendilerinden çok Wolfgang Stark'a teşekkür etmeliler. Maç kötüydü tamam da, gol olup maça hareket gelebilecek iki üç pozisyonda kritik kararlara imza atıldı, hatalı bayraklar da Stark'ın kötü yönetimine tuz biber oldu. Tüm bunların yanında Ballack'ın ikinci sarıdan kırmızıyı görememesi de düşündürdü beni, hakem Alman, oyuncu Alman, insanın aklına kötü kötü şeyler geliyor. Sonuçta bu gece hem futbol hem skor Londra'nın mavi formalıları dışında kimseyi memnun etmedi.
28.04.2009
Bindik Bir Alamete...
yazan:
firat selcuk

Yanal ile birlikte Trabzonspor geçtiğimiz sezonu iyi kötü bir şekilde tamamlamak istiyordu, kayıp sezonda Yanal'ın performansı geleceği adına bir işaret değildi. Bu sezon başı lig tarihindeki en kapsamlı değişimlerden biri yapıldı Trabzonspor kadrosunda, bir kaç oyuncu dışında tüm takım değişti. Bu süreçte Trabzon Karadenizspor diye bir pilot takım oluşturuldu, Ersun Yanal'ın transferini isteyip Trabzonspor'da oynayacak seviyeye henüz ulaşmadıklarına karar verdiği oyuncular bu takıma gidiyordu. Sistemli ve uzun yıllar birlikte olmayı gerektirecek bir yapılanmaya girmişlerdi. İstikrar kelimesini dillerinden düşürmeyenler Sivasspor maçı sonrası hem bu sezonun kalan kısmını çöpe attılar hem de gelecek sezon için parlayan ışığı önemli ölçüde söndürdüler. Kadrosuna 25'ten fazla yeni isim katılmış bir takım sezonu iyi veya kötü 3. sırada götürümekteyken ve Şampiyonlar Ligi'ne katılma yolunda da iddialı konumdayken yapılacak iş değil bu. Ha Ersun Yanal da sütten çıkma ak kaşık değil. 10. haftada göreve geldiği Trabzon'da kalan 24 haftada istediği gibi kendini deneyebilir, yapacağı taktikleri ve uygulayacağı rotasyonu gönül rahatlığıyla deneyebilirdi. 24 haftayı tamamen deney yapmaya ayıran bir adamın sonraki sezonun 29. haftasında hala hücum hattında sorunları olması madalyonun diğer yüzünün de parlak olmadığını gösteriyor. Yine de ilk 6'daki rakiplerinden hiç birisine diş geçirememiş bir takım için ligi 3. sırada sürdürmek, üstelik bu rakiplerden sadece 1 tanesi ile maçının kalmış olması o kadar da felaket senaryoları yazmamak gerektiğini gösteriyor. Yazının buraya kadarki bölümünden anlaşılacağı üzere hem yönetim kanadında hem de teknik adam kanadında net bir suçlu yok, önümüzde yarısı dolu olan tek bardak olsa boş tarafı suçlardık ama iki tane bardağımız var ve ikisinin de yarısı boş. Yanal'a göre yönetimin bardağı boş, yönetime göre de Yanal'ınki. Tarafsız gözle olayı izleyen bizlere göre de ikisi de yarıya kadar dolu, yani olması gerektiği gibi görüyoruz her şeyi. Yanal 24 haftayı boşa harcayıp sonrasında hem yaz aylarını hem de ocak ayındaki hazırlıkları taktiksel sorunları ve çıkmazları çözemeden geçirdiği için suçlu. Yönetim de yeni kurulan bir takıma sabredemediği için suçlu. Haklı olunan taraflar ise Yanal'ın pilot takım projesi ile birlikte bu sene olmasa da önümüzdeki sene hep zirveye oynayacak potansiyelde takıma sahip olması, yönetimin haklı olduğu taraf ise bu kadar yatırım yapılan kadronun şampiyonluğa havlu atsa da ilerisi için umut verecek bir oyun oynayamamış olması. Umut demişken, kötü gidişte benim gözümde baş sorumlular arasında olmasalar da Umut-Gökhan ikilisi de pay sahibidir. Ancak yönetim kibar bir dille bu iki isim konusundaki sıkıntıyı hocaya söyleyebilir, hoca da önümüzdeki sezon planına bu iki vasat ismi dahil etmezdi. Trabzonspor ve Ersun Yanal birlikteliği en azından 3-4 yıl daha sürmeliydi, sürebilmeliydi.
Yazıda değindiğim diğer nokta ise Abdullah Avcı ve Belediyespor ikilisi. Henüz yolları ayrılmamış olsa da gelecekten umudu kestiğim bir teknik adam-kulüp birlikteliği bu da. Güzel futbol, pozitif futbol, izleyenlere zevk veren futbol diye diye Belediye küme düşme hattına kadar geldi. Geçen sezonlarda da inişli çıkışlı çok dönemleri oldu ama bu sezon iniş kısmından kurtulup 2-3 maç dışında çıkış kelimesine yaklaşamadılar. Geçen sezon Necati, İbrahim Akın, Aydın Yılmaz derken ikinci yarıda gerçekten de Avcı'nın dediği güzel futbolu sundular bize, ne yazık ki sadece 3 ay sürdü bu. Bu sezon kötü de kadroları yok, orta sahada Tjikuzu ilk 5 sıradaki takımların birinde oynasa Josico, Mehmet Güven, Cisse üçlüsünden kötü performans vermez. Forvetteki Adriano fiziksel olarak adaşına benzese de yetenek anlamında o seviyede bir beklenti yok kimsede, Belediye'nin işini görecek kapasitede orta düzey bir lig oyuncusu, kalede Hasagiç ligimizde üst düzeyde oynayabilecek bir isim. Hepsi birleşince yap-boz parçaları misali bir bütün oluşturup iyi bir tablo çıkaracaklar ortaya diye düşünüyor insan ama olamıyor işte. Abdullah Avcı'nın kafasındaki oyun sistemini kadrosundaki kaliteli isimlere rağmen kaldıramıyor Belediye. İşin bir de diğer yönü var ki sezonda 17 iç saha maçını da Atatürk Olimpiyat Stadı'nda oynayan bir takım ne derece kalıcı bir performansa ve sürekli yükselen bir form grafiğine sahip olur, bu da incelenmesi gereken bir durum. Galatasaray'ın yakın tarihindeki en kötü lig performansına imza attığı 2003/2004 sezonu bu stadda geçirilmişti. O sezon o kadar kötü oyunu Ali Sami Yen'de oynasaydık yine de en kötü ihtimal 4. sırada kalabilirdik, 6'ya kadar düşmezdik. İstanbul Büyükşehir Belediyespor biraz teknik adamın istediklerine bir gömlek küçük gelmesi yüzünden biraz da stadın olumsuz etkilerinden dolayı uzun yıllar sürmesi gereken bir birlikteliğin sonlarına doğru geliyor yavaş yavaş. Bu sezon takım düşerse Abdullah Avcı'yı elde tutabilmeleri çok zor. Uzun vadede düzgün bir stadla ve teknik adamla yönetimin karşılıklı fedakarlıkları ile birlikte ligin efsanelerinden biri olur Belediye ve Avcı'nın birlikteliği ama şu şartlarda ilerisi iç açıcı gözükmüyor.
İkisi için şunu desek yalan olmayacak : Bindiler bir alamete, gittiler kıyamate..
Alpha Bounce
yazan:
firat selcuk

Bu kadar konusmam yeterli sanırım, arkanoid hastası olanlar için vazgeçilmez olacak eminim buna.
http://www.alphabounce.com?ref=franchi buradan ulaşabilirsiniz kendisine. Benim üyeliğimin referans linki bu ama inanın bana bir katkısı olup olmadığını bilmiyorum şu an, yine de üye olmayı düşünürseniz bundan deneyin, belki ilerleyince işimize yarar.
Olacağı Buydu
yazan:
firat selcuk

http://www.galatasaray.org/basketbol/bayan/haber/3776.php :
"Geçmiş Olsun Işıl Alben
Galatasaray Bayan Basketbol Takımı'nın bu akşam Fenerbahçe ile yaptığı maçta sakatlanan ve oyundan çıkmak zorunda kalan Işıl Alben'in ilk muayenesi Acıbadem Hastanesi'nde yapıldı. İkinci periyodun sonlarına doğru bir hava topu mücadelesinde sakatlık geçiren Işıl'ın ön çapraz bağlarının koptuğu anlaşıldı.
MR neticeleri bir kez daha incelenecek olan Işıl'ın, dizindeki şişliğin üç gün içinde inmesinin ardından ameliyata alınması bekleniyor.
Oyuncumuzun ortalama üç - dört ay içinde parkelere dönmesi öngörülüyor.
Işıl Alben'e geçmiş olsun diyor, genç oyuncumuzun en kısa sürede sağlığına kavuşmasını diliyoruz."
27.04.2009
Where Mr. 4th Quarter Happens
yazan:
firat selcuk


Konumuz Hidayet'ti, bu sezon çoğu kez yaptığı gibi son topta takımını kurtaran adam oldu. Başlıktaki yakıştırmayı da Magic taraftarları yapıyor kendisine, maç sonu aceleyle hazırlanan görsellerin birinde denk geldim ki merak edenler buradan görebilir onları.
26.04.2009
Bir Teknik Direktörün İntiharı : Galatasaray 1-1 Ankaraspor
yazan:
firat selcuk

Maç öncesi tribünde "Bir Galatasaray efsanesi daha yaratabilirsiniz!" yazan pankart esas amacına ulaşamasa da bir bakıma doğru oldu. Lig tarihinde rakiplerine oranla bu kadar ileride kadroya sahip olup bu kadar başarısız bir takım olmadı sanırım. Bu başarısızlık hikayesiyle sonu berbat biten bir Galatasaray efsanesi yaratılmış oldu. Harry Kewell ve Milan Baros gibi iki ismi bu kadar formda yakalamış olmamıza rağmen 4. sıradan ileriye bir türlü gidememiş olmamız skandaldır. Sivas'ın Trabzon'a karşı oynadığı oyun ortada, Beşiktaş'ın iyi veya kötü bir şekilde yenilmeyip Yusuf'un da bireysel katkılarıyla puanları alması da önümüzde. Biz bunların daha fazlasını yapabilecek potansiyelde bir kadro ile bir hafta Sabri bir hafta Lincoln bir hafta De Sanctis derken koca bir sezonu yedik bitirdik.

Bu sezonu Kocaeli maçında noktalamıştık aslında ama her hafta rakiplerin puan kaybı bir umut doğuruyordu. Biz de bu umudu doğduğu hafta yok ediyoruz. Bir bakıma iyi oluyor, işi uzatıp heyecan yaşatmıyorlar bu ölü sezonda. Sona yaklaştıkça bu sezon iyi maç yazıları yazmak, hedefleri kaçırsak da gençlerin iyi oyunundan, Bülent Korkmaz'ın gelecek vaadeden performansından bahsedeyim isterdim ama böyle kötü yazılara itiyorlar insanı. Bu sezon UEFA Avrupa Ligi'ne katılmamız garanti olsa da sene başındaki transferlerin benzerlerinin 2 numaralı kupaya katılacak bir takım için tekrar gerçekleşmesi zor. Hoş zaten çıkan transfer söylentileri de o seviyede isimlerden oluşuyor. Şimdiden yazayım, ilerisi için referans olsun, Morgan De Sanctis gibi bir belaya bulaşmışken yerine Leo Franco'yu alırsak o gün kendimi kaybederim.
World Snooker Championship 2009 : 2. Tur
yazan:
firat selcuk

Turnuvanın geri kalanında en büyük favori elenmiş olsa da snooker izlemek asla zevksiz olmayacak benim için. Bir Snooker bir de Curling futbol olmadığı zamanlarda benim için boşluğu fazlasıyla dolduracak şeyler.
2009 Bahreyn GP
yazan:
firat selcuk

Tek yarışlık Avustralya ve 3 yarışlık Asya turunun ardından sezon Avrupa'ya merhaba diyor, 10 Mayıs'ta Barselona'da olacaklar. Bu yarışa kadar McLaren ve Ferrari'den ciddi oranda performans artışı bekleniyor ama bugünkü performanslar şimdilik umut verici değil.
Bahreyn GP Yarış Sonucu :

Sürücüler ve Markalar Klasmanı :

Rahat Geçmek : Fiorentina 4-1 Roma
yazan:
firat selcuk

Maç öncesi yazdığım yazıda karşılaştırmıştım iki takımın eksiklerini, Mutu ve Santana'nın sakatlıkları Roma'nınkilerin yanında önemsiz kalıyordu. Mutu ve Santana olmasa da olurdu yani. Roma bu kadar eksikken acımadık doğrusu. Aslında ilk yarı pek de baskın değildik. Vargas'ın 6. dakikada 25 metreden attığı biraz da şansa dayalı gol işimizi çok kolaylaştırdı. Vargas bana göre biraz da rastgele vurduğu topta golü attı kaleci Arthur'un da katkılarıyla. Ondan sonra oyun ikinci yarıya kadar hep ortada gitti. Ayrıca yine bir büyük maçta hakem Fiorentina adına çok kötü yönetim sergiledi. Golden sonra Gilardino'nun rövaşatasında Cassetti kolları açarak engel olmaya kalktı ve haliyle top kolundan döndü, hakem penaltıyı vermedi. Açık bir penaltıyı da böylece harcamış oldu. Roma ilk yarının kalan bölümünde Brighi ile bir kaç kez ciddi fırsatlar buldu, altıpasın içinde topu kaleye değil üstten dışarı gönderen Brighi takımının kaderine direkt olarak etki etti. O dakikadan sonra da Roma yavaş yavaş duraksamaya başladı. De Rossi'nin ceza sahasına giren Jovetic'e yaptığı sert bir hareket var, topa çift ayakla dalıyor ve Jovetic'i yere seriyor, hakem buna da devam dedi. İlk pozisyonda çarpma diye varsayıp vermediği penaltıyı bu defa da topa müdahele olarak gördü yine oynattı, yine devam dedi. İlginçtir ki yine bir verilmeyen penaltıdan sonra Brighi net pozisyon yakaladı, yine topu olabilecek en kötü şekilde kullanıp Roma'nın son şansını da tüketmesine sebep oldu. İlk yarıda bir de Cassetti'nin Jovetic'e sert hareketi var, biraz daha kontrolsüz olsa sakatlayabilirdi, bir an endişe ettim pozisyondan sonra.


Bu maçta kolay bir galibiyet alacağımızdan emindim ama bitime 20 dakika kala 4-0'ı bulup maçın devamını güle oynaya tamamlayacağımıza pek de ihtimal veremezdim. Roma'yı yeniden safdışı bıraktıp Şampiyonlar Ligi yarışında. Geçen hafta Udinese'yi yenmiş olsak şimdi ne güzel Milan veya Juve'yi yakalama ihtimalinden konuşuyor olacaktık. Yine de Roma'yı yenip 4. sıra için yeniden Genoa ile başbaşa kalmak şu noktada olabilecek en iyi şeydi Udinese mağlubiyetinden sonra. Haftaya yine içerideyiz, rakip alt sıralardaki Torino olacak. Onlar puan alabilmek için canla başla savaşacaklar, Roma maçına oranla çok daha dikkatli olmamız lazım. Torino Roma kadar eksik ve bozuk bir kadroyla gelmeyecek karşımıza, bir kaza kurşunu bu 4-1'lik zaferi anlamsız kılar.
25.04.2009
Peri
yazan:
firat selcuk
24.04.2009
Maçtan Önce : Fiorentina - Roma
yazan:
firat selcuk

Fiorentina - Roma, 25 Nisan Cumartesi 21.30'da NTV Spor'da
Foto : Fiorentina 2-0 Roma, 1953/1954 Sezonu
Foto : Fiorentina 2-0 Roma, 1953/1954 Sezonu
Şampiyonlar Ligi yolunda geçen haftaki kritik kaza en çok Roma'ya yaramıştı, şimdi telafi şansı var elimizde. Biz eksiğiz diye dert yanıyoruz ama Roma çok daha beter durumda. Mutu'nun olmaması sezon içerisinde çoğu kez avantaja dönüşmüştü bizim için, esas sıkıntı Montolivo'nun olmadığı dönemlerde yaşanmıştı. Özellikle de Santana'nın sakatlığından sonra Montolivo iyice kilit bir hal almıştı orta sahada. Kuzmanovic dönem dönem formsuz olunca yük Montolivo'ya biniyordu hücum anlamında. Melo da orta sahayla savunma arasında sağlam bir bağlantıydı ama cezasının bitimine daha 4 maç var, yokluğu geçen hafta fazlasıyla hissedildi.
Yarınki maç öncesi bizde Felipe Melo yokken, Roma'da Mexes sahada olamayacak Lazio derbisinden kalan miras yüzünden. Kart cezalıları birer tane ama sakat oyuncular daha fazla iki taraf için de. Sakat oyunculara baktığımız zaman Fiorentina'nın neden çok daha şanslı olduğunu görüyoruz. Mutu, Santana ve Gobbi sakat bizde ama Roma'daki sakatlar bizdekilerden de beter. Aquilani, Doni ve Juan gibi 3 as oyuncunun sakatlıklarına yedek kulübesinin güçlü isimleri Cicinho ve çok beğendiğim süper Fransız Menez'in sakatlıkları da eklenince Roma fazlasıyla sıkıntılı gözüküyor.
Ligde haftanın en önemli maçı için kadro tahmini de şöyle :
Fiorentina : Frey, Pasqual, Dainelli, Gamberini, Comotto, Donadel, Montolivo, Semioli, Vargas, Jovetic, Gilardino
Roma : Artur, Tonetto, Motta, Riise, Panucci, Pizarro, De Rossi, Taddei, Brighi, Baptista, Totti
Bir olay oldu da benim mi gözümden kaçtı bilmiyorum ama muhtemel kadrolarda yedekler arasında bile gözükmüyor Vucinic. O da olmayacaksa işimiz çok daha kolay olur zira Vucinic tam da bizim savunmaya dert olabilecek türden bir oyuncu. Bizim kadroda da kulübede gözüken isim Kuzmanovic Semioli'nin yerini alabilir maç günü, yedek kalabilir ama kesin olarak bunu söylemek büyük hata olur, Prandelli şu dakikadan sonra Gilardino'yu kaleye koysa şaşırmam çünkü. Bu sezon neler olduğu, nasıl gittiği malum. İyi derken kötüye gidiyor, tam eleştiriye hazırlanırken eleştirilen şeylerin doğrusunu yapıyor. Bu dalgalanmanın sonucu da Fiorentina'nın Şampiyonlar Ligi şansının azalması oluyor. Aynı zamanda benim gözümde Seri A'nın en yetenekli ama aynı zamanda en dengesiz iki teknik adamının mücadelesidir bu.
23.04.2009
Gitmek Mi ?
yazan:
firat selcuk

Bugün basına gereken cevabı verdi Gilardino :
- "Fransa'yı seviyorum, mükemmel bir yer ve Paris'e de hayranım... ama Floransa'yı hepsinden daha fazla seviyorum. Fiorentina maceramdan mutluyum ve bunun uzun süre devam etmesini istiyorum."
Bu adamı bu yüzden seviyorum, Mutu gibi belirsiz değil, çok daha samimi. Ayrıca bugün yapılan basın toplantısında yönetici Corvino'nun açıklaması da düşündürücü ve sevindiriciydi. Prandelli ile uzun süre devam etmek istediklerini, Mutu'nun da gitmeyi istemesi veya kendisine teklif gelmesi halinde göndermeyi ciddi anlamda düşünebileceklerini belirtti. Gilardino gitmem diyor, Mutu gidebilir deniyor, rüyalarım gerçek oluyor...
22.04.2009
Rüya Gibi : L'pool 4-4 Arsenal / R.Madrid 3-2 Getafe
yazan:
firat selcuk

Liverpool yine 4-4'lük skorla biten bir maç oynadı Şampiyonlar Ligi'nden sonra. 2 dev rakibine 8 gol atması başlı başına bir olaydır ama aynı rakiplerinden attığı kadar yemesi skandaldır Liverpool adına. Reina'yı sırf İspanyol olduğu için 1 gömlek üstün görüyor Benitez ve bu da Liverpool için kötü sonuç vermeye devam ediyor. Yedekte duran Itandje bu maçlardan birinde oynasa 5 yemezdi, en kötü o da 4'te kalırdı ki Reina'yı gördükçe herhangi bir orta düzeyde kalecinin bu iki maçta toplam 8 gol yemeyeceğini kolaylıkla görebiliriz. Maçta Arshavin 4 tane attı, Arsenal'deki kariyerinin en büyük adımlarından birini attı, rotasyon kurbanı olmaması gerektiği konusunda işarettir bu belki de. Ayrıca Fabregas ve Arshavin'i yanyana görmek de her futbolsevere nasip olmayacak türden, insan imreniyor Arsenal taraftarlarına. Arshavin'i golleri sebebiyle böyle överken Liverpool savunmasına da teşekkür etmek lazım bize bu kadar gollü maç izlettikleri için. Liverpool değil de M'Boro savunması olsa tamam diyebiliriz de şu iki maçta kaleci ve savunmanın saçma sapan hataları belki de Avrupa'nın en büyük kupasını ve İngiltere Ligi şampiyonluğunu Liverpool'un kucağından aldı götürdü. Böyle bir takım bu denli basit hataları kabullenmemeli, artık Reina ve savunma konusuna ciddi ciddi el atılmalı. Benitez'in İngiltere standartlarından farklı oynattığı futboluna uygun olsun ve olmasın yaşlı kurtlar Hyppia ve Carragher'ın üzerine doğru düzgün iki isim koyamamış olmak kötü. Skrtel, Agger diye diye nereye kadar gidecekler çok merak ediyorum. Kalede gelecekleri sağlam gözüküyor, Twente'de kiradaki Mihaylov bir garanti olabilir de savunma için daha ciddi isimler gerektiği açık. Maç yazısından çok çıktık, saha içerisindeki oyunu unuttuk ama o oyunun ana teması buydu zaten. Aslında Fabianski Reina'yı kıskanmasa Arsenal'in tarihi farkından bahsediyor olabilirdik.

Real Madrid bu sezon şampiyonluk kupasına sahip olursa kupayı getiren maçlar arasına ilk sırada yazarım bu maçı. Maç iki kere gitmesine rağmen Real Madrid 3 puanı yine kazandı bir şekilde. Guti'nin şu takımda değerinin bilindiği gün dünya yemyeşil bir yer olacak, savaşlar duracak, kötülük yok olacak..
Sivasspor-Fenerbahçe maçına Canım Ailem'in reklam aralarında ve özeti sırasında baktım. Onun üzerine böylesine iki maça tanık olmak yazının başında da belirttiğim gibi insanı derin düşüncelere doğru sürüklüyor.. Ya onlar ya da biz, bir tarafta sorun var. Cevabı ben vermek istemiyorum, tekdüze oluyor, tekrar oluyor.. Demek istediğim "onlarınki futbolsa bizimki ne abi" diye basit ve sığ bir tartışma değil tabii ki, mentaliteyle, kafanın içindeki yapıyla ilgili bu..
21.04.2009
Uykusuzlar
yazan:
firat selcuk

Bana Cihan Ceylan gibi bir arkadaş kazandırdığı için kardeşime ne kadar teşekkür etsem azdır.
Cuma gecesi görüştüğüm tek isim Cihan değildi tabii ki, dergi ekibinden bir çok kişi de oradaydı. Umut Sarıkaya, Uğur Gürsoy, Ender Yıldızhan, Memo, Cengiz Üstün, Bülent Üstün, Vedat Özdemiroğlu, Fırat Budacı, Yavuz Öztürk, Ersin Karabulut benim aklımdakiler. Sanırım orada başka isim yoktu, ertesi gün imzada Barış Uygur, Yılmaz Aslantürk ve Yiğit Özgür de dahil oldu bu ekibe.
Gece benim için en ilginç anlardan biri Uğur Gürsoy'un adımın Fırat olduğunu öğrendiğinde alkolün de etkisiyle boynuma sarılmasıydı süper adamsın diyerek, üstüne bir de tipim sakallar sebebiyle Faik'ten hallice olunca adam daha fazla sevindi. Gece boyu Cihan ve diğer çizerlerle laftan lafa koşunca canlı müziğin de etkisiyle bir yerden sonra koptuk gittik. Fazlasıyla keyifli bir gün geçirmiş oldum. Ertesi gün de imza sırasında gece gördüğümüz her çizerin tek tek hatırlayıp geceyle ilgili konuşması güzeldi, sanıyorum Cihan'ın da büyük etkisiyle böyle keyifli geceleri sık olmasa da bundan sonraki ilk İstanbul ziyaretimde veya kendilerinin olası İzmir ziyaretlerinde ara ara yaşayacağız.
İmza sırasında Bülent'in beni gördüğü anda yüzüme bakıp verdiği tepki gecenin en net ve temiz özetiydi aslında : "Ne zıplandı arkadaş be !"
Not Defteri #18
yazan:
firat selcuk

- Sınavlar da geçti gitti ya, deli gibi Football Manager 2009'a verdim kendimi. Evdeki eski bilgisayarda nasıl işkenceler çektiğimi şimdi çok daha iyi anladım. Eskiden tek sezonu zar zor geçtiğim zaman diliminde laptopla 3 sezon ilerledim. Hal böyle olunca insanın içindeki istek artıyor. 3 boyut evdeki bilgisayarda çalışmamıştı, şimdi öyle bir şey söz konusu bile değil, beklediğimden çok çok daha iyiymiş onu gördüm. Kenardan joystick bağlasak ve PES/FIFA misali karşılıklı maç yapsak olacak, öyle güzel bir maç motoru olmuş.
- Peri eve geleli 1 hafta olmuştu dün. 6 haftalık oldu ve ilk günkü halini göz önüne getirince biraz büyüdü. Şimdilik kuru mamayı yerken sorun yapıyor ama yaş mama ile karıştırıp bisküvili puding gibi içinde kuru mamaları yumuşatınca afiyetle yiyor. Ya da direkt olarak yavru kediler için içinde et/tavuk/balık/ciğer parçaları olan ezme mamalardan veriyorum. Önümüzdeki hafta kuru mamaya tamamen geçirmeye çalışacağım, yaş mamayı daha seyrek veririm. Ayrıca kum kullanma konusunda eve geldiği günden beri hiç sıkıntısı yok, ilk 3 gün suratıma miyavlayıp kendini kumun üstüne bıraktırıyordu, şimdi ona da kendisi gidiyor. Koltuklara da zıplayarak çıkamıyor ama tırmanarak çıkmayı öğrendi, yine de inerken bağırıp bizim indirmemizi istiyor.
- Whiskas'ın tek öğünlük yaş mamalarının yavru kediler için olanlarını çoğu pet shopta bulamayıp Tansaş'ta buldum. Hani arayan vardır, bulamıyordur, belki ufak bir katkım olur. Gerçi La Cat'in yaş mamaları da gayet iyi, benim kız afiyetle yiyor.
- Onur'a teşekkür ederim, Tat Cevizli Ezme konusundaki tavsiyesi için. Kavanozcuğu açmamla birlikte yarıma yakın ekmek yedim, akşama güzel yemek olmasaydı bitirirdim hepsini. Bununla ilgili teorim var, Etimek'in üstüne sürüp yemek, sanırım o zaman süper olacak, denemek lazım.
- Ezme demişken, yemek yaparken kullanmaya ev tipi bir biber salçası arıyorum. Görenlerin duyanların insanlık namına haber vermelerini rica ediyorum. Böyle tuzlu olacak, tadı biraz keskin olacak, acısı pek olmayacak, rengini yemeğe iyice verecek. Arıyorum bunu, Tat veya Tamek'in ürünleri güzel değil, tatsız tuzsuz domates salçalarından farkları yok biber salçalarının.
- Herşeyi geçtim de, İzmir'de marshmallow alabileceğim bir yer varsa ve bunu bana söylemiyorsanız çok ayıp ediyorsunuz. Gerçekten. Eti Puf veya Halley alıp onların içindeki marshmallow ile kendimi kandırmak istemiyorum. Büyük büyük almalıyım, bulut gibi olmalı, koparıp yemeliyim. Bu adam bu yaşına geldi ama hala böyle küçük detaylar peşinde. Yine de siz ciddi değilim sanmayın, gerçekten İzmir'de marshmallow satan bir yer biliyorsanız ve bunu bana iletirseniz büyük bir iyilik yapmış olacaksınız.
20.04.2009
Superclásico : Boca 1-1 River
yazan:
firat selcuk

Bizde futbolsuz geçen büyük takım maçları ve geçen haftaki dünya derbisinden(!) sonra böyle bir derbiye ihtiyacımız vardı, iyi oldu. Riquelme yoktu ama River'ın belalısı Palermo sahadaydı, karşı tarafta ise oynamayacağı konuşulan Falcao sahadaydı. Küçük dev adam Buonanotte ise yedek başladı. Boca ev sahibiydi ve son şampiyon olarak çıkıyordu River'ın karşısına, hal böyleyken maça daha baskılı başlayan taraf oluşlarını yadırgamamak lazım. River da arada denemelerde bulundu ilk yarıda ama karambolden öteye gidemediler buldukları pozisyonlarda. Bir kaç duran top yakaladılarsa da pek başarılı olamadılar. Aslında beklentilerim River'ın seri kontralar bularak Boca'nın baskısına biraz engel olması yönündeydi. İki tarafta hücum hattında benzer bir dengesizlik vardı, daha tecrübeli olan isimler Gallardo ve Palermo hücumda takımları adına etkili olurlarken daha genç olan isimler Falcao ve Palacio fazlasıyla pasif kaldılar. Abilerine ayak uydurmayı başarsalar gol sayısı 2 de kalmazdı biz de daha gollü bir derbi izlerdik.

Maç içerisinde olay çıkmadı diye hemen bizim derbide çıkan olayları konuşmayı doğru bulmuyorum. Bugün çıkmamış olabilir ama yarın çıkmayacağının garantisi yok. Ancak olay ne olursa olsun onlar keyif alıyor, bizler birbirimizi yemekten öteye gidemiyoruz. Aradaki fark bu, yoksa ikisinde de olay çıkar-çıkmaz, bu o dönemki anlık gelişmelere takımların kendi içlerindeki durumlara bağlıdır. Olaylı veya olaysız, bir gün Superclasico gibi olayları ve gerginliği bol ama futbol zevki ne olursa olsun ölmeyen bir derbiyi bizler de kendi ülkemizde izler miyiz acaba ?..
19.04.2009
Zaman Kaybı : İstanbul BŞB 0-1 Galatasaray
yazan:
firat selcuk


Son olarak Cassio Lincoln demek istiyorum. Oynamadığı zaman taraftar ve teknik kadroyu birbirine düşüren adam hem Fenerbahçe hem de Belediye maçlarında görüldü ki oynadığı zaman en ufak bir değişiklik yaratmıyor. Keşke şu iki maçtan birinde ufak bir fark yaratmış olsaydı da hakkında biraz iyi konuşabilseydik.. Tribüne size tapıyorum diye hareket yapmak kadar kolay değil sahada çıkıp işini yapmak.
Udinese 3-1 Fiorentina
yazan:
firat selcuk

Maça Udinese üstün başladı, öyle de gitti zaten. Galatasaray maçı ile arada 15 dakikalık fark olması dönüşümlü izlerken rahatlık sağladı. Penaltı golünde pozisyon yoruma açık olsa da hakem olsam ben de penaltı noktasını gösterirdim. Dainelli önce sırtını dönüp sonra elini vücuduna götürüp saklamaya gayret etse de giden şutu koluyla engellemiş oldu. D'Agostino da sert ve yerden vurdu, 2-0 yaptı. Penaltıdan sonra Galatasaray maçına dönüş yaptım. Tekrar döndüğümde 2-1 olmuştu, golümüzü kaçırdım. Kaptan Dainelli penaltıdaki hatasını telafi etmişti aslında ama skoru dengeler miyiz heyecanı pek uzun sürmedi, sevincimizi daha sindirememişken 2 dakika sonra D'Agostino cevabı verdi ve 3-1'lik yenilgi ile noktaladık haftayı. Günün ve tüm haftanın en karlı ismi Roma oldu, Lecce karşısında 2-0 öne geçip 2-2'ye engel olamasalar da 3-2 kazanmayı başardılar. Önümüzde Genoa vardı, Roma'dan kopmuş durumdaydık ama bu hafta yeniden 4. sıra mücadelesi 2 takımdan 3 takıma yükseldi. Yeniden sayıyı 2'ye indirmek bizim elimizde, bundan sonra iki maç üst üste Artemio Franchi'de oynuyoruz. Önce Roma, sonra Torino ile.. Cumartesi akşamı Roma'yı geçip derin derin nefes almalıyız arayı yeniden açarak.
2009 Çin GP
yazan:
firat selcuk

Bu defa yarışı izleyemedim, Çin'i pas geçmiş oldum bu sezon. Yağmur ve güvenlik aracıyla başlayan yarışta Ferrari tarih yazmaya devam etmiş, puansız ayrılmışlar yine. McLaren ilk 2 yarışta tek puan alıp bu yarışta 7 puan almış, ümitlendim yeniden. Bu difüzör kapağından doğan fark daha çok baş ağrıtacak anlaşılan.
Yarış Sonucu :

Pilotlar ve Markalar :

Luca Toni'den Floransa'ya
yazan:
firat selcuk

"Floransa'ya geldiğimde ilk görüşte aşık olmuştum. Inter'den teklif gelmişti ama orada olmamam gerekiyordu. Fiorentina -15 puan ceza almıştı ve zor durumdaydı. Başkan Della Valle ile bir kaç dakikalık görüşme yapmam takımda kalıp Fiorentina için elimden geleni yapmam için yeterli oldu. Takımı bu çirkin durumdan kurtmamız gerekiyordu. Doğru bir karar verdiğimi anladım ve hiç pişman olmadım, takımdan ayrılırken başka bir İtalyan kulübüne gitmeyerek taraftarları da üzmemiş oldum."
Luca Toni, Sky TV, Nisan 2009
Superclassico'ya Doğru
yazan:
firat selcuk

Dışarıda oynanan futbola ilgi duyan büyük çoğunluk iki takımdan birini tutarak izleyecek bu derbiyi, ben de tarafsız olarak ekranın başına oturup dünyanın en büyük derbisini o kazansın bu kazansın stresi yaşamadan izleyeceğim her zaman olduğu gibi. Bu derbiden sonra skora göre her iki tarafı da kızdırabilme ihtimali bile keyif veriyor..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)