
En son bıraktığımızda ligde son haftalardaki performansla UEFA Avrupa Ligi'ne katılmaya hak kazanmıştık. Şu an 2009/2010 sezonunda Galatasaray'ın başına gelmekte olanları yaşayacaktık yani. Sezonu erken açıp transfer dönemi daha yeni başlamışken Avrupa Ligi macerasına atılacaktık. Bu şartlar altında yolculuğa başlıyoruz..
İlk önce sezon daha açılmadan önce beklenmedik şekilde takımı sırtlayıp Bank Asya'dan Süper Lig'e ve Avrupa'ya giden yolda bize yardımcı olan
Serdar Samatyalı ile yollar ayrılmıştı. Bir kaç genç oyuncu da yollandı, üzerinde altyapıya yeni dahil olan ancak pek geleceği olmayan isimlerle de kalabalık etmemeleri amacıyla yollar ayrıldı. Temmuz ayına gelmiştik ve transfere vakit bulamadan önceki sezondan kalan kadroyla
UEFA Avrupa Ligi 2. Ön Eleme Turu'nda ilk maçımıza çıkıyorduk. Beyaz Rusya'nın
Gomel ekibini Marmaris'te
2-1 yeniyorduk tarihimizin ilk avrupa kupası maçında. Bu maçtan 3 gün sonra ilk transferimiz Cesena'dan Mariano Stendardo oluyordu. İki eleme maçı arasında pilot takımımız Bodrumspor ile hazırlık maçı yapıyorduk ve amatör rakibimizi 16-0 yenip kendimizi tatmin ediyorduk. Bu gazla Gomel deplasmanına gidip
2-2 berabere kalarak tur bile atlıyorduk UEFA'da. İlginçtir ki önceki turda olduğu gibi yine
seribaşıydık
3. Ön Eleme Turu'nda. Eleme maçına kadar transfere yoğunlaşmak istiyorduk ama önceki sezon yaşanan bolluktan pek eser yoktu.
Vincenzo Iaquinta'dan kurtulma çabalarımız sonuç buluyordu ve
55.000 € gibi komik bir miktara transfer oluyordu
Triestina'ya. Hemen ardından
Marko Pantelic'i de gönderiyorduk sözleşmeyi feshederek ki kendisi sadece tek maçta hat-trick yapıp kalan zamanda Marmaris'i tatil amaçlı kullanmıştı yarım sezonluk bölümde. Yedek oyuncu ihtiyacımız vardı ve bu doğrultuda Konyaspor'dan
Fatih Ceylan'ı
14.000 € gibi bir fiyatla 2. el otomobil alırcasına kadroya katıyorduk. Hemen ardından Olympiakos'un satış listesine koyduğu İspanyol ön libero
Sunny ile sözleşmeyi imzalamıştık.
350.000 € karşılığında inanılmaz bir transfere imza atmıştık. Artık ön eleme turuna daha güçlü bir orta saha ile giriyorduk, Macar temsilcisi
ZTE'yi Marmaris'te 3-0 yeniyorduk ilk maçta. Deplasmanda ise tarihimizde ilk mağlubiyeti alıyorduk avrupa kupalarında, yine de 3-2 kaybedip turu geçiyorduk.
Avrupa Ligi 4. Ön Eleme Turu'na katılmıştık ama bu defa seribaşı değildik. Turu geçsek gruplardaydık resmen. Kura çekiminde gözlerimi kapatıp "draw all teams" tuşuna bastım, kupadaki dev avrupa kulüplerinden birine karşı ağır yenilgiler alıp eleneceğimizi düşünerekten. Gözlerimi açtığımda ise Marmaris'te şenlik vardı, o kadar devin arasından sıyrılıp
Sloven Liberec ile eşleşmiştik.
Transfer çalışmalarımız ise devam ediyordu.
Midtjylland forması giyen
İbrahim Dağaşan'ı
550.000 € bonservisle Türkiye'ye döndürüyorduk. İyice Avrupalı olduk, isim de yapalım artık diyerekten büyük bir transfer yapma peşindeydik ve
Getafe formasını giymekte olan
Fran Merida'ya göz dikmiştik.
1.9 Milyon € karşılığında karşı tarafı ikna edip Merida'yı Marmaris'e getirip dev bir adım atıyorduk kulüp tarihinde. İyice güçlenip ligin en iyi orta sahalarından birine sahip olmuştuk ve artık Avrup Ligi'nde mücadele etmeye hazırdık. Sloven Liberec deplasmanına gidip tarihimizde başka bir ilke imza atıyorduk, ilk kez deplasman galibiyeti almıştık avrupa kupalarında.
Sunny ve
Jose Ismael'in golleriyle 2-1 kazanmıştık. Ve bu araya bir de transfer sıkıştırıyorduk, U19 ve oynamakta olduğu U21'de takımın en iyi stoperi olan
Akın İnal'ı
2.9 Milyon € karşılığında kadroya katmıştık. Artık Süper Lig de başlıyordu ve ilk kez yoğun bir döneme giriyorduk. Beşiktaş deplasmanında 1-0 kaybedip olur öyle diyerekten devam ediyorduk Avrupa Ligi'ne doğru. Arada yine bir transfer vardı ama bu kez alıcı biz değildik, U21'in devamlı oynayan iki stoperini de kadroya katınca
Ediz Bahtiyaroğlu ile yolları ayırmıştık. Transferi kapattıktan sonra Liberec'e karşı kendi sahamızda da 2-1 galip geliyorduk yine aynı isimlerin golleriyle. Kuralar çekilmişti, turu geçme umudu olmayan Marmaris alacağım her puan kârdır düşüncesindeydi.
Hertha, M'boro ve
Napoli ile eşleşmiştik. Daha ilk maceramızda bedevi şansına yenik düşüp İngiliz, İtalya ve Alman çekmiştik. Ancak Türkiye'de yolunda gitmiyordu bir şeyler, Bursaspor'a içeride 2-1 kaybetmiştik. Sonraki hafta ilk galibiyeti Konya'yı içeride eski oyuncuları Fatih Ceylan'ın golüyle 1-0 yenerek alıyorduk.

Sırada umutsuz olup sadece ismimizi yayma amacıyla katıldığımız Avrupa Ligi'nde ilk grup maçımız vardı. Almanya'da
Hertha'ya
2-1 yenilip tahminlerimizden daha iyi bir skorla dönüyorduk evimize. Ancak ligde tepetaklak gitmeye devam ediyorduk, Giresun'dan da puansız dönüp sondan 2. sıraya oturmuştuk. Kupada
Beylerbeyi'ni yenip gruplara kalarak moral bulmuştuk. Sonraki hafta ise sahamızda
Trabzon'u yenip ligde nefes alıyorduk yeniden. Hemen ardından yine içeride
Napoli ile oynuyorduk.
0-0 berabere kalarak gruptan çıkar mıyız diye düşünmeye başlamıştık. Ligde yine Ali Sami Yen'e gidip rezil oluyorduk,
5-1'lik yenilgiyle freni patlamış kamyon gibi önüne geleni yıkan
Galatasaray'a rakip olamıyorduk. Sonraki hafta sahamızda
Eskişehir'e de yenilip bir öncekinden daha iyi oluruz dediğimiz ligde bir anda düşme potası takımı oluyorduk. Sonraki hafta ise Marmaris'in ayağa kalkışına tanık oluyorduk resmen.
Middlesbrough maçını Marmaris'te
2-0 kazanıyorduk
Merida ve
Cem Sultan'ın golleriyle. Deplasmanda Manisa'yı yenip lige de geri dönüş yapmıştık. Kupada Antalya'ya yenilsek de ligde Ankaraspor'u da deplasmanda yenip hızla tırmanıyorduk yukarıya doğru. Hertha'ya Marmaris'te 3-2 yenilip Avrupa Ligi'ndeki macerada ufak da olsa beslediğimiz tur umudunu kaybediyorduk. Kupada bize çok çektiren Antalya'dan intikamı ligde alıyorduk. İbrahim Dağaşan'ın dublesine Stendardo eşlik edince 3-1 kazanıyorduk. Sonraki hafta Kayseri ile berabere kalmıştık içeride ama seri galibiyetlerin üzerine bu kabul edilebilir bir kayıptı. Sivas deplasmanında 0-0 ile geri dönüp sahamızdaki Fenerbahçe maçına hazırlanıyorduk. Şimdiye kadar sadece hazırlık maçında 1 kere yenildiğimiz Fenerbahçe'nin belalısı olmuştuk adeta, Aydın Yılmaz ve
Jose Ismael'in golleriyle 2-1 kazanıp Fenerbahçe'ye Marmaris galibiyeti yaşatmıyorduk. Hızımızı alamayıp Marmaris'te bir de
Altay'ı yeniyorduk
4-2.
Napoli deplasmanında fark beklentilerine rağmen
2-0 yeniliyorduk ve ezilmeden geri geliyorduk. Ankara'dan
Gençler'i
2-1'le geçerek gelip ligde şampiyonluk yarışındaki takımların ortasına yerleşiyorduk. Tepmpoyu düşürmeden 2 tane de Karadenizspor'a atıp liderliği çok açık bir farkla elinde bulunduran Galatasaray'ın ardında mucizevi bir şampiyonluk veya
Şampiyonlar Ligi kovalayan takımlar arasında yerimizi sağlama alıyorduk. Avrupa Ligi maceramızı ise İngiltere de Boro'ya 1-0 yenilip noktalıyorduk. Sonuncuyduk ama bu aldığımız 4 puan hem avrupadaki takım sıralamasında hem de prestij anlamında büyük katkı sağlamıştı. İlk yarıda ligdeki bu yükselen performansımızı
Gaziantepspor'a yenilerek sonlandırıyorduk. Kupada
Beşiktaş'a deplasmanda kaybedip bir sonraki maçta içeride
Manisa ile berabere kalıp bu serüvene de nokta koyuyorduk. Ligin ilk yarısı 16 haftada sonlanmış ve Avrupa Ligi ile Türkiye Kupası'nda sona gelinmişti. Artık ikinci yarıda sadece lige konsantre olacağız. İlk defa bir ara transferi de böyle sessiz geçireceğiz..
Sezonun kalanı ve bir sonraki yılın transfer dönemi ise 9. bölümün konusu olacak.
-
Katil Martı #1 : Başlangıç-
Katil Martı #2 : Bank Asya'ya Merhaba-
Katil Martı #3 : Bank Asya'ya Merhaba 2. Bölüm-
Katil Martı #4 : Hedef Süper Lig-
Katil Martı #5 : Süper Lig'de İlk Sezon-
Katil Martı #6 : Transfer Şampiyonu-
Katil Martı #7 : Hedef Avrupa