Zayton Cup #2 : Galatasaray 1-0 Wydad Casablanca

Kupanın 2. maçında da tek golle galibiyeti alıp 6 puana ulaştık ve cumartesi günü oynanacak Leverkusen maçı öncesi sezonun ilk kupasını almaya yaklaştık. Resmi bir kupa olmasa da sezonu açar açmaz sembolik bir kupa kazanmak her zaman için moral aşılayacak bir durumdur. Cumartesi akşamı Leverkusen'e yenilmediğimiz takdirde Zayton Cup'ın şampiyonu oluyoruz.

Maça geçecek olursak, Kleve maçında olduğu gibi tek tek detaylı bir inceleme yapmak istiyordum ama bunu Leverkusen maçı sonrasına bıraktım. Cumartesi akşamı maçtan sonra kupadaki 3 maç için genel bir değerlendirme yapmak daha doğru olur. Ancak bugün oynanan maçtan konuşurken Emre Çolak'tan bahsetmemek ayıp olur. Sanırım Lincoln konusunda sessiz kalan yönetimin son 3-4 günde kendisine ateş püskürüp tamamen gözden çıkarmasının sebebi Emre'nin performansı. Sorumluluk alıyor, topu bilinçli kullanıyor, nerede durup nasıl pozisyon alacağını biliyor, henüz yeterli olmasa da duran toplarda Sabri ve Barış gibi isimlere oranla fersah fersah ileride. Tüm bunları birleştirip bir de A takımda oynadığının farkına varınca ortaya yepyeni bir yıldız çıkıyor. Serdar Eylik ile birlikte sezon içerisinde bol bol seyredeceğiz kendisini, bu artık netlik kazandı. Bir de Cem Sultan'ı izlesek fena olmaz, Tobol maçlarında şans bulup gol atabilirse sezon içerisinde kiralanma ihtimali yerine takımda kalması düşünülür, iyi de olur. Ayrıca ilk Kleve maçına bakıyorum, bir de bugünkü maça. Rijkaard'ın istediği sisteme oyuncuların daha da ısındığı gözlerden kaçmıyor. Özellikle de oyuna Arda, Baros gibi isimlerin girmesiyle Rijkaard'ın sisteminin yıldızlar tarafından da çabuk benimsendiğini gördük. Geçen sezon benzer bir oyun oynanmaya çalışılsa da mantık çok başkaydı. Gerçi zamanında Barcelona ile bol bol izledik Rijkaard'ın oyun planını ama sarı-kırmızı formayı da o sisteme adapte ederken yaşanan geçiş sürecini böyle basamak basamak görmek çok keyif veriyor.

Bir de, Sabri'nin 30. dakikada yerini Uğur Uçar'a bırakması lütfen gizli bir mesaj olsun, lütfen...