İstanbul Büyükşehir Belediye 1-1 Beşiktaş

Şu maç Olimpiyat Stadı değil de dolu tribünlere ait herhangi bir stadyumda oynansa eminim ki çok daha fazla zevk alacaktık. Senede 3-4 kere bu stadda maç izlemek zorunda kalıyoruz 4 büyük takımın maçlarını genellikle takip ettiğimizi varsayarsak. Rezalet ama ne yapalım, boşuna konuşuyoruz yıllardır. Sezonun ilk maçında hemen kalan 33 hafta böyle olur dememek lazım ama bazı şeyler ilk maçtan kendini belli eder gibiydi. İbrahim Akın'ı ekranda ilk gördüğüm anda bu sene kendine gelmiş dedim içimden. Yarım saat sonra golü attı zaten. Şöyle son 2-3 sezonu ve bugünü göz önüne getirip İbrahim Akın'a bakınca ilk olarak zayıfladığı ve fiziğinin daha iyi oturduğu görülüyor. Attığı gol de uzun zaman hatırlanacak belki de sezonun en güzel gollerinden biri olacak bir gol. Ernst değil de Yusuf'a attığı çalım çok hoştu. Yusuf karşısındaki savunmacılara neler hissettirdiğini bu çalımla çok iyi anlamış olabilir. Beşiktaş'ta Tello çok top ezdi, hafiften bir Sabri izlenimi bıraktı. Kısa ve çabuk adımlarla acele ederekten topla seri çalım atmaya çabalayıp başarısız olması, alternatifi bolken acele edip artistik bir orta açayıp diyerek pozisyonu harcaması... Tello bunları yapmamalı, hep ileriye oynayıp hücumu düşünmeli, bu şekilde oynarsa kulübeyle tanışması an meselesi olur.

Gollerde kaleciler pek şanssızdı, maç izlediğim yerde sağda solda kalecilerin vasatlığı ve yeteneksizliği konu edildi çokça. Fink'in golü aslında öyle çaresizce yenecek bir gol değildi ama top seke seke geldiği için olması gerekenden fazla döndü, falso almayıp düz gitse direğe çarpacak veya dışarıya gidecekti. Ancak kalecide de suç var, topun o yöne geldiğini farketmesine rağmen hareketlenmedi. Sonuçta da golü yedi. Oğuzhan Bahadır'ı amatör ligde olsam kaleme koymam o ayrı mesele, çok vasat çok kötü oynuyor. Çok amatörce hatalar yapıyor. Mart ayında Trabzon'da oynanan Trabzonspor - Konyaspor maçında tek başına maçı alan adam bu olmamalı. Diğer gole gelince Hakan Arıkan'ı suçlayanlar konusunda söyleyecek fazla sözüm yok. Hakan'a gıcık olan adam kötüleyecektir de aklı selim izleyici Hakan'ın çaresiz kaldığını görmüş olmalı, önü tamamen kapalıydı. İ.Akın üçüncü çalımını atıp şutunu çekerken karşı kale arkasındaki kameranın çekimi çok iyi anlatıyor Hakan'ın durumunu. Son anda kafayı uzatıp bakıyor ve şutun çekildiğini görüyor, o an çaresizce iki taraftan birini seçiyor ve terse yatıyor. Sağına değil soluna atlamayı seçse yeteneksiz kaleci diye ilk günden eleştiri almayacaktı.

Bobo'un sene başında Yunanistan'a yollanmadığına pişman olmuştur sanırım bir çok Beşiktaşlı. Yusuf en formsuz haliyle ilerde Bobo'dan daha faydalı olyuor. 45 dakika boyunca Bobo yerine boş forma koysa aynı etkiyi yakalardı Beşiktaş. Şu haliyle Holosko-Nobre-Nihat üçlüsünün yanına yaklaşamaz Bobo ki Nihat'ın da daha hazır olmadığını söylemek lazım. Nihat sezon öncesi kampı yapmadı, 21 gün askerlik yaptı üstüne, böyle olunca formsuzluğu normal 1-2 hafta daha. Ancak Bobo'ya ne oluyor ? Bu kadar kötü olmamalı son şampiyon ünvanlı takımın golcüsü. Ayrıca Erhan Güven'in ilk 11'de çıkacak durumda değil şu an. Ancak yeteneksiz veya yedek kalmaya mahkum bir isim değil, bu çabasıyla azmiyle gayet iyi oynar kendini bulduktan sonra. En azından hücuma katkısı ve 90 metrelik koridorda gidip gelmeyi başarabilmesiyle ilerisi için ışık veriyor. Bu sayılan eksikliklerin ve hataların hepsi değil 1-2 tanesi bile düzeldiği zaman Şampiyonlar Ligi için tünelin ucundaki ışık daha parlak olacak.

Son olarak ikinci yarıda hakemin su molasına niye itiraz edildiğini anlamamakla birlikte aynı hakemin maçın seyir zevkini çok aşağılara çektiğini söylemek mümkün. Bu kadar oyun kesersen ve maç da Olimpiyat Stadı'nda olursa seyirci daha 50-60. dakikada esnemeye başlar tv başında. Sivok da sanki ucuz mu yırttı ne, direkt olarak bileğe geldi müdahelesi. Geçen sezon İnönü'deki Ankaraspor maçında gördüğü kırmızı karttan pek farkı yoktu bu pozisyonun. Bir Beşiktaş'ın verilmeyen penaltısı var tabii ki, Tello ters dönüp röveşata atayım derken bir güzel itildi ama hakem oralı değildi. Tek itiraz etmeyeceğim pozisyon elle oynama pozisyonuydu, hakem görmedi onu Melih Gümüşbıçak'ın da dediği gibi.