3.08.2009

Katil Martı #10 : İlk Kupa ve Stad Sürprizi

Önceki sezonu ligde 3. olarak tamamlayıp tarihimizin en iyi sezonunu geçirmiştik. Şimdi Türkiye Kupası'nda ve Avrupa Ligi'nde bir önceki sezondan daha iyisini yapıp ligde de 3. sıraya şans eseri çıkmadığımızı ispatlamamız gerekiyor. 2014/2015 sezonu öncesi transferler her zamanki gibi sözleşmesi biten ve sezon içerisinde anlaştığımız isimlerin imzaları ile başladı. Sivas'tan Gökhan Zan, Trabzon'dan Onur Kıvrak ve Bursa'dan Uğur Yıldırım takıma katıldı. Bu isimlerin geldiği gün Emre Belözoğlu ile yollar ayrılmıştı. Aynı şekilde Fatih Ceylan da ayrılmıştı takımdan. Yeni sezon açılırken daha önce duyurulan stadımıza kavuşacaktık. Israrla kontrol edip, defalarca bakmama rağmen 3077 kişi yazan yeni stadımız tamamlandıktan sonra yönetimin verdiği haber aklımızı başımızdan almıştı adeta. Eski stad Marmaris İlçe Stadı'ndan 33077 kapasiteli yeni stadımız Marmaris Belediye Stadı'na geçişi yapmıştık. Gözlerime inanamayıp tekrar tekrar önceki kayıt noktasına baktım ayrı bir save dosyası alarak. Gerçekten de 3077 yazarken 33077'lik stada taşınmıştık. Bu güzel ve keyifli şoktan sonra altyapıya gelen ve geleceği karanlık olan gençleri de yolladıktan sonra sıra bedelsiz değil bonservisle aldığımız isimlerin imza atmasına geliyordu. Ankaraspor'dan Theo Weeks'i 1.6 Milyon € karşılığı kadroya katıp Sunny'yi Kayseri'ye 1.7 Milyon €'ya yollamıştık. Bu zaten sezon içerisinde planlanan aynı mevkiide yapılan isim değişikliğinden başka bir şey değildi. Maliyetler bunu açıkça gösteriyor. Ayrıca kiralık sözleşmedeki anlaşma gereği sezon ortası bedelsiz aldığımız Maceo Rigters'i 550.000 €'ya Bursa'ya yollamıştık. Emre Anuk da Konya'ya 120.000 €'ya gitmişti. Bir kaç gün sonra em savunmada hem orta sahada işimizi görebilecek bir isim olan Isaac Vorsah'ı Hoffenheim'dan bedelsiz olarak kadroya katıp kadroda başka değişiklik yapmak istemiyorduk. Avrupa Ligi'ne 4. turdan başlayacağımız için geçen sezonki yoğun tempodan sonra boşluk oluşmuştu, bu dönemin faydası kadrodaki fazlalıkları ayıklamak oluyordu. Ersel Çetinkaya Konya'ya 95.000 €, Aydın Yılmaz da Adana Demir'e 800.000 € karşılığında gidiyorlardı. Bu geçen 1 aya yakın sürede Avrupa Ligi'nde kura çekilmişti ve rakibimiz Portekizli Boavista olmuştu.

4. turu geçip hemen gruplara kalma yolunca Boavista gözümüzü korkutmuştu ve maç öncesi basının karşısına çıktığımızda çekingen konuşuyorduk. Ancak yeni stadımızdaki ilk maçımızda beklenmedik bir galibiyet alıyorduk. 5-0'lık skor bizi Portekiz'e tatil yapmaya götürüyordu adeta. Cem Sultan attığı 4 golle maçın yıldızı olup sezona beklenenlerin çok üzerinde girmişti. Antalya deplasmanı geçen sezon olduğu gibi sorun oluyordu ve ligin açılısını golsüz beraberlikle yapıyorduk. Hemen ardından Boavista deplasmanından 2-2 ile dönüp yenilmeden tur atlamış oluyorduk. Bu maçın hemen ardından kadroya giremeyecei anlaşılan ve bedelsiz gelen Uğur Yıldırım Roosendaal'e 55.000 € gibi komik bir fiyata gidiyordu. Bir gün sonra da Stendardo 275.000 € karşılığı Triestina'ya gidiyordu. Buradan gelen parayla Vasco Regini'yi 500.000 €'ya kadroya katıyorduk. Aynı akşam Fenerbahçe ile sahamızda 1-1 berabere kalıp sürprize imza atıyorduk. Çünkü Fenerbahçe son yıllarda orta sıraların biraz üstünde UEFA Avrupa Ligi'ne son anda katılma mücadelesi yapıyorduk. Transfer döneminin sonlanmasıyla masa başından kalkıp tamamen futbola veriyorduk kendimizi. Avrupa Ligi'nde rakipler Lyon, Basel ve Rosenborg olmuştu.
Ligde 3. haftayı da beraberlikle kapatıyorduk Diyarbakır deplasmanında. Avrupa Ligi'nde gruptaki ilk maçta içeride Rosenborg ile oynayıp 4-1 kazanıp 3 puanı alıyorduk. Bu maçta Cem Sultan hat-trick yapıp Avrupa Ligi gol krallığı'nda zirveye oturuyordu 2 maça sığdırdığı 7 golle. Ancak ligde rezil oluyorduk avrupada ne denli iyi olsak da. Ankara'ya içeride Trabzon'a deplasmanda 1-0 kaybedip 17. sıraya iniyorduk. Basel deplasmanından da 2-0 mağlup ayrılıp çöküşe geçiyorduk. Ligden bizi dipten kurtaran maç içeride 3-0 aldığımız Kayserispor maçı oluyordu. Bir sonraki hafta Gençler'e deplasmanda 3-1 kaybediyorduk. Lyon deplasmanına çıkacakken bu kötü yenilgiyi alınca Fransa'dan tarihi farkla döneriz diye korkmaya başlamıştık. Neyse ki 1-0 yeniliyorduk sadece. Manisa'yı evimizde tek golle geçip nefes almaya çalışırken önümüzde biri Avrupa Ligi'nde olmak üzere 2 deplasman vardı. Eskişehir'i 3-1 yenip iyice silkelenirken Rosenborg deplasmanında da galibiyet alıyorduk. Grubun averaj takımı haline gelen Rosenborg'u 6-1 yenip gruptaki puanımızı 6'ya yükseltiyorduk. UEFA'nın golcüsü Cem Sultan boş geçiyordu bu maçı. Bu gazla sahamızda Galatasaray'ı yener miyiz diyorduk ama 3-0 yenilip susuyorduk. Diplere doğru yeniden yol almıştık ki araya kupa girmişti. Önceki sezonu 3. sırada bitirdiğimiz için gruplara direkt olarak katılmıştık. Rakipler Antalya, Diyarbakır, Antep, Erciyes'ti. İlk maçta Antalya'ya deplasmanda kaybetmiştik. Yurtdışında beklentilerimiz yüksekken yurtiçi kabus olmuştu bize. Avrupada maç olsa da nefes alsak diye düşünür olmuştuk. Sahamızda Sivasspor'la 1-1 berabere kalıp taraftarın sabrını test etmeye başlamıştık. Giresun deplasmanında Merida'nın golüyle gelen 3 puan resmen suni teneffüs görevi görüyordu takım için. Ancak sahamızda Gaziantep'le 1-1 berabere kalıp herşeyi berbat etmeyi başarıyorduk.
Sıradaki maç Basel ile gruptaki kaderi etkileyecek olan maçtı. Kayıpsız giden Lyon'un ardında kim yer alacak sorusu cevap bulabilirdi. Basel de Marmaris de 6 puandaydı ve Marmaris'teki maçı 3-1 kazanıp son maçlar öncesi 3 puan avantaj kazanmıştık. Ancak ligde işler berbat gitmeye devam ediyordu, Erciyes deplasmanından 2-0 mağlubiyetle dönüyorduk. Lyon maçı öncesi sahamızda Adana Demir'i 2-0 yensek de Lyon'un bizi kendi sahamızda 1-0 yenmesine engel olamıyorduk. Yine de resimde görüldüğü üzere Basel'in önünde averajla gruptan çıkmayı başarmıştık. Ligin ilk bölümü sonlanırken Beşiktaş'ın karşısına çıkıyorduk deplasmanda 1-1 berabere kalıp hiç yoktan iyidir diyerek dönüyorduk Marmaris'e. Önümüzde seri halde Diyarbakır, Gaziantep, Erciyes ile kupa maçları oynuyorduk lige verilen arada. Sırasıyla 3-0, 4-1 ve 2-0 kazanıp lider olarak çeyrek finale çıkıyorduk. Bu arada gelecek vaad eden ve ne hikmetse boşta olan Matteo Ferri ile sözleşme imzalamıştık ara transferde. Ayrıca mutsuz olup sorun yapan Theo Weeks 2.5 Milyon € karşılığında Club America'ya transfer olurken İbrahim Dağaşan'da yaşına göre cazip bir teklif alınca ayrılıyordu kulüpten. Kupada çeyrek finalde Eskişehir'e deplasmanda 3-2 yenilmiştik. Ligin 17. haftasıyla 2. yarı başlamış ve Bursa'ya karşı 2-0 galip gelip kabus gibi geçen ilk yarının izlerini silme yoluna güzel bir adım atmıştık. Rövanşta Eskişehir'i 1-0 yenip deplasmandaki goller sayesinde yarı finale adım atıyorduk Türkiye Kupası'nda. Ligde üst üste 2. galibiyeti Antalya'ya karşı alıyorduk. Fenerbahçe deplasmanından 1-1'lik skorla dönüp kendi sahamızda Diyarbakırspor'u 5-0 yenerek Avrupa Ligi 1. Tur'da oynayacağımız Getafe maçına yoğunlaşıyorduk. Kulüp tarihinde ilk kez ligin 2. yarısında yurtdışından bir takımla maç yapacaktık. Marmaris'te bu tarihi maçı 1-0 kazanıyorduk Hasan Şengül'ün golüyle ve deplasmandaki maç öncesi beraberliğe yatma lüksüne kavuşuyorduk. Rövanş öncesi Ankaraspor deplasmanından 1-1'lik skorla dönüyorduk. Turu geçersek rakibimiz Zenit-Arsenal eşleşmesinin galibi olacaktı. İspanya'dan mağlubiyetle dönüyorduk ama bu kulüp tarihinin en keyifli yenilgisi oluyordu. Getafe'ye 2-1 yenilip Türkiye Kupası'nda olduğu gibi deplasman golü avantajıyla turu geçmiştik. Rakibimiz Arsenal'di önümüzdeki turda ve Avrupa Ligi macerası daha maçlar oynanmadan noktalanmıştı aslında.

Avrupa'daki tur coşkusu sahamızdaki Trabzon mağlubiyetiyle yok olup gitmişti. Kupada yarı finalde Ali Sami Yen'den 4-3'lük mağlubiyetle geri dönmüştük. Kayseri deplasmanında 2 golle kazanıp ligde orta sıralara doğru adım atıyorduk. Bir sonraki maçımız Emirates Stadı'nda Avrupa Ligi 2. Turu'nda Arsenal'e karşıydı. Yine tarihi fark beklerken ucuz kurtulmuştuk, ilk 20 dakikada yenen 3 golle 3-0 kazanıp takımı fazla zorlamayan Arsene Wenger'e bizi rezil etmediği için teşekkür ediyorduk. Gençlerbirliği'ni sahamızda 2-0 yenip Avrupa Ligi'ne veda edeceğimiz Arsenal maçına hazırlanıyorduk. 0-0 beraberlikle Avrupa Ligi'ne veda edip Türkiye Kupası'na ve ligde ilk yarıdaki başarısızlığı telafi etme çalışmalarına çeviriyorduk gözleri. Lige döndüğümüzde üst üste 2 galibiyet alıp Galatasaray deplasmanına gidiyorduk yükselişe geçmiş bir şekilde. Akın ve Cem Sultan'ın golleriyle 2-2 berabere kalıp çıkışımızı sürdürüyorduk. Sivas deplasmanından 1-0'lık skorla döndüğümüzde Türkiye Kupası'nda final peşine düşüyorduk. İlk maçı 4-3 kaybetmiştik Marmaris'teki maçta bu sezon sık sık yaşadığımız gibi averajla turu geçme peşindeydik ancak 3-2 giden maçta Semih Kaya kendi kalesine gol atıp bizi 4-2'lik skorla finale yolluyordu. Türkiye Kupası'ndaki 5 yıllık rüya gerçek olmuştu, sezon sonuna yakın bir zamanda final oynayacaktık. Finalden önce önümüzde 3 lig maçı vardı ve üst sıralara yol almak için kazanmalıydık. Giresunspor'u 1-0 yenip Gaziantep'den 3-1'lik galibiyetle dönmüştük. Kupa finalinden önceki son maçta sahamızda Erciyes'i de yenip kupaya moralli çıkıyorduk. 2015 Türkiye Kupası Finali'nde Trabzonspor'a karşı oynayacaktık. Hasan'ın attığı tek golle 1-0 kazanıp ligdeki konumumuz ne olursa olsun önümüzdeki sezon UEFA Avrupa Ligi'ne katılmayı garantiliyorduk. Zaten seri galibiyetler alarak ligde 5. olmayı garantilemiştik, 3. ve 5. sıra arasında bir yer almamız bir şeyi değiştirmeyecekti prestij dışında. Bu rehavetle Adana Demir deplasmanında 1-0 mağlup oluyorduk. 33. haftada sahamızda Beşiktaş'ı Cem Sultan'ın golüyle yenip sezonu noktalıyorduk. Son haftada Bursa deplasmanındaki mağlubiyetin bir önemi kalmamıştı bizim için.
Uzun uğraşlar sonucu elde edilen Avrupa Ligi'ndeki unutulmaz performansla birlikte nihayet Türkiye Kupası'nı da kazanmış ve sezonu ilk defa kupayla kapatmıştık. Bu macerada yavaş yavaş sona doğru gelirken bir kupa kazanmak ve emeklerin karşılığını almak güzel. Sonraki sezonda bir kupa daha alma hedefiyle yola çıkacağız ama neler yaşanacağı konusunda bu kez ipucu vermeyeyim..

- Katil Martı #1 : Başlangıç
- Katil Martı #2 : Bank Asya'ya Merhaba
- Katil Martı #3 : Bank Asya'ya Merhaba 2. Bölüm
- Katil Martı #4 : Hedef Süper Lig
- Katil Martı #5 : Süper Lig'de İlk Sezon
- Katil Martı #6 : Transfer Şampiyonu
- Katil Martı #7 : Hedef Avrupa
- Katil Martı #8 : Marmaris Avrupa'da, İlk Yarı
- Katil Martı #9 : Marmaris Avrupa'da, İkinci Yarı

5 yorum:

Adsız dedi ki...

Peki bir soru.. :)
Galatasaray'ın elinde ne varda bu kadar kolay şampiyon olabilme başarısını gösterebiliyor?

firat selcuk dedi ki...

altyapıyı "state of the art" seviyesine yükselttiler.. tesisler de dünyadaki en iyilerden biri oldu..

gelen her oyuncu kısa sürede potansiyeline erişip maksimum verimi sağlıyor.. yoksa bruce djite'nin leblebi gibi gol atıyor olmasını başka bir şey açıklayamaz bana..

Protanopia dedi ki...

Ben de sorayım bari. Fener niye bu halde oyunda ?

firat selcuk dedi ki...

şu cevap yeterli olacak sanırım :)

aragones başarısız olunca yılmaz vural'ı getirdiler.. o da gidince hamza hamzaoğlu ile anlaştılar..

bu halde başarı gelmesi takdir edersiniz ki imkansıza yakın..

bu yazdığım sezonu hamza ile tamamladılar bir sonraki sezonun yarısında da erdoğan arıca geldi.. düşünün artık durum ne kadar vahim..

alessio cerci dedi ki...

gerçekte de ligden çekilmiş galiba marmaris belediye.altyazıyı okuyunca direk aklıma senin oyun geldi.

  ©Artemio Franchi. Template by Dicas Blogger.

TOPO