"Sen nasıl bir albümsün be" diyerekten girmek istiyorum yazıya. Eylül ayındayız ve bu ayın sonuna kadar müzikal anlamda bir yağmur yağacak zaten ve burda kulakların pasını alan ilk grup Porcupine Tree oldu. Resmi olarak çıkmadı albüm ancak paylaşım programlarına bir şekilde düşüyor bilindiği gibi. Eylül ayının ilk gününde ortalığa düşmüştü albüm ancak ben bugün indirip dinleyebildim. Hani bazı albümler vardır ya, ilk 2-3 şarkıyı dinleyip hemen "Olmuş bu!" dersiniz, bu da aynen onlardan işte. Progressive denen şeye doyuruyorlar adamı. Henüz çok erken ve çok iddialı olacam ama belki de en iyi Porcupine Tree albümü oldu The Incident. Saat 23.30'da dinlemeye başladım, şu an 04.30'a geliyor saat ve ben kendimi durdurabilmiş değilim. Kusursuz bir konsept albüm ve konseptin yanında 4 sevimli bonus dinliyorum saatlerdir. Bir kaç gün boyunca hayatımın fon müziği olacak bu şarkılar, başka şey dinleyebileceğimi sanmıyorum The Resistance da paylaşım ortamlarına düşmediği sürece. Ama şunu söylemem lazım, indirilen şeyin kalitesi pek düşük. Orjinal albümü alınca müzikal anlamda daha doyurucu olacağı su götürmez bir gerçek. Bu coşkuyu düşük kalitede albümle yaşadım yani, orjinalini dinlesem kim bilir neler olurdu...
Albüm 2 CD'den oluşuyor, onu belirtelim öncelikle. İlk CD albüme de adını veren şarkı The Incident'in içinde bulunduğu 14 şarkılık bir konsept albüm halinde. 2. CD ise 4 şarkıdan oluşuyor ve bu da Porcupine Tree'nin konsepte dahil şarkılarını değil de bağımsız, kendi başına gezinen şarkılarını sevenlere hitap ediyor daha fazla. Benim gibi konsept veya bağımsız diye ayrım yapmayan Porcupine Tree dinleyicileri için de bulunmaz bir nimet oluyor bu. Hem konsept, hem de tek şarkılar, hepsi aynı albümde. E ne isteyeyim ki daha ?.. Steven Wilson'a vokal yapıyor diye eleştiride bulunanlara da kafanız mı güzel demek istiyorum ayrıca. İnsanın deli olması lazım bunu yapabilmesi için. Bunu eleştiren adamlar Corey Taylor(Slipknot)'ı da eleştiriyorlar bazen araya clean vokal koydukları için. Taylor clean yapmasın hep brutal yapsın diyenlerin suratlarına çarpmak lazım Psychosocial'ı, "bu da mı olmamış?" diyerekten...
Bazı şarkılarda hafif bir elektronik yapı var, kendini inceden hissettiriyor. Ya da deneysel bir takım tınılar var, mesela albümle aynı isimli The Incident'i ilk dinlediğimde Porcupine Tree'nin olduğunu bilmesem rahatça Puscifer'a ait sanabilirdim. Bu yeni denemeler elbette Steven Wilson'ın başının altından çıkıyor, iyi ki de çıkıyor. Çok leziz olmuşlar, ben fazlasıyla beğendim. Sözlükte ve bazı yerlerde Wilson'ın solo albümünden de hafif etkileşimler yaşandığını söylüyorlar, o albümü dinlemediğim için bu konuda net bir yorumum yok ne yazık ki. Hafiften toparlamak gerekirse; Deadwing'i seviyorsanız bu albüme de tapacaksınız, yok onu sevmem diyorsanız -ki böyle bir ihtimal olduğunu sanmıyorum- imdadınıza 2. CD yetişecek, 4 şarkı da olsa Porcupine Tree resitaline tanıklık edeceksiniz.
Böyle toparladıktan sonra favori şarkılarımı da not düşeyim : The Incident, Remember Me Lover, Octane Twisted. Bunlar ilk 5 saatteki izlenimlerle yazıldı. Bakarsınız 1 hafta sonra bu şarkıların yerine başkaları favori olmuş, hiç belli olmaz.
5.09.2009
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 yorum:
Muhteşem albüm. Steven Wilson yine döktürmüş.. Gavin Harrison tabi ayrı bir keyif...
Time Flies, Flickr, The Incıdent. Bunlarda 3 günün sonunda benim aklımda kalanlar.
Yorum Gönder