14.04.2010

Deplasman Yapmayan Galatasaraylı Nadir


Yıl 1994 ya da 1995... Ankara'da yaşıyoruz o zaman. Bir hafta sonu, babamın işyerinden bir arkadaşındayız, ailecek görüşüyoruz. Benden 2 yaş büyük bir kızı, benden 1 yaş küçük bir oğlu var Necdet amcanın, adı da "Nadir". Futbolu iyi oynardı, teknik, hızlı bir çocuktu. O yaşında bir kulüpte oynuyordu yani. Onlarda bizim gibi baba-oğul Galatasaraylıydı. Avrupa'da tur atladığımızda konvoya çıkardık onlarla, o zamanlar çok daha keyifliydi ya neyse.
Necdet Amca da babam da hafiften fanatik. Babam işyerinde iddialar sonrası depoların kapısını sarı-kırmızıya boyar, Necdet amca işyerindeki kaldırımları sarı-kırmızıya boyar eder... Gençlikte var onlarda o zamanlar, hafiften kırıklar. Bu boyama yaptıkları yerin askeri bir birlik olduğunu söyleyeyim de, deliliklerini kafanızda oturtun.

Neyse o gün Galatasaray maçını izliyoruz hepberaber, 2 baba, 2 oğul... ah'lar vah'lar takılıyoruz öyle... Dakika oldu 75, maç hala 0-0... Nadir'in benden daha fanatik olduğunu biliyorum, bilmiyorduysam da o gün öğrendim adam yerden yere atıyor kendini. Nadir birden maçı izlemeyi bıraktı çıktı, şaşırdım çok... -Nadir nereye gitti? diye soruyorum, duyan yok beni herkesin aklı maçta.

Bir baktım Nadir geldi, elinde bi seccade. Seccadeyi serdi yere televizyona karşı namaz kılmaya başladı. Bildiğin rüku,secde derken 2 rekat namaz kıldı çocuk. Ben şaşkınlık içerisindeyim, babam gülüyor ama kafası maçın skorunda belli. Necdet amca ise gayet doğal karşılıyor.

Maçı son dakikalarda attığımız gollerle 2-0 alıyoruz.

1-0 olduğunda Nadir sevinçten koştururken duvara çarpıyor. Ama öyle ayak takılması, denge kaybetmesi gibi değil. Çocuk bildiğin casper gibi duvardan geçmeye çalıştı gibi göründü. Alnı şişti, burnu kanamaya başladı ama kırık olduğu belliydi.

Hemen bi tülbent tuttu burnuna, maçı izlemeye devam etti. Daha doğrusu hep beraber ettik. 2-0 oldu tek başına halay çekmeye başladı Nadir, o burnunu tuttuğu tülbentle halaybaşı oldu adeta.

Maç bitti, Nadir'i hastaneye götürmeye hazırlanıyoruz, anneler şaşkın, gözyaşlarıyla söyleniyorlar babalara... Nadir'in annesi Nihal Teyze açtı ağzını yumdu gözünü... Necdet Amca'nın erkekliğinden girdi, babalığından çıktı adeta... 4-5 dakika konuştu etti Necdet Amca'daki tek cevap "E kızım yendik işte ne konuşuyosun daha"

Nadir'i bekliyoruz, adam yok ortada...
Babası gitti bi odasına bi baktı Nadir seccadeyi sermiş, bu sefer kıbleye yönelmiş bir şekilde namaz kılıyor...

Babalar başka şehirlere tayin oluyor, cep telefonu yok, internet yok biz kopuyoruz bir şekilde. Babalar ortak arkadaşlardan buluyorlar birbirlerini...

Yıllar geçiyor aradan, babasından öğreniyorum, Nadir zora giren her maçta TV'ye doğru namaz kılıyormuş... Ablasının düğünü bir Galatasaray maçına denk gelmiş, maçı izleyip öyle gitmiş düğüne.

Bir ara Gençlerbirliği altyapısındaymış, GS ile bir hazırlık maçı mı ne öyle bir şey varmış, gitmemiş maça hoca oynatır falan diye... sonra takımdan atılmış, detayları tam bilmiyorum.

Bu adam hala Ankara'da, en fazla yılda 3 maça gidiyor.. Herkesin ağzındaki "deplasman"ı yapmıyor, eski açık-yeni açık yok...

Kötü Galatasaraylı mı bu çocuk?
Az Galatasaraylı mı ?

8 yorum:

1965 dedi ki...

anlatılmak istenen ancak bu kadar güzel bir örnekle anlatılırdı kardeşim eline sağlık...

mre dedi ki...

Şu ana dek bu blogda okuduğum en anlamlı yazı. Hatta totalde okuduğum en güzel yazılardan. Elinize sağlık. Nadir gibi G.Saraylıları tercih ederim her daim :)

petit dedi ki...

Kimsenin Galatasaraylılığına bir sözüm yok. Bu sevgiyi derecelendirmiyorum da. Oturup deplasmanların nasıl birşey olduğunu da uzun uzun anlatıp ukalalık yapmayacağım.
Ama şunu söylemeden de edemeyeceğim: Deplasman yapsaydın şu yazıyı yazmazdın.

Unknown dedi ki...

"hayatında bir kez bile ali sami yen'e gitmemiş, ama galatasaray mağlup olduğunda bu salondaki herkesten çok daha fazla üzülen taraftar, emin olun hepimizden çok daha fazla galatasaraylıdır."

yiğit şardan apayrı bi kesim için söylemişti bunu.ama bu konuylada örtüşüyor bence.

Yener dedi ki...

yorumumu yanlışlıkla bir üst post'a yolladım.ama anlaşılıyordur herhalde niyetim.

firat selcuk dedi ki...

@petit,
hala aynı masal, oguz guzelce konuyu ozetlemis..

gel o zaman sen de anlat, ne oluyor deplasman yapınca?

benden, yazıyı yazan oguz'dan veya baska bir galatasaraylıdan daha mı fazla galatasaraylı oluyorsunuz? ayrıcalıklı mı oluyorsunuz?

ya da ben de manisa deplasmanına gidiyorum cumartesi gunu, deplasmana gittim diye gitmeyenlerden daha fazla mı galatasaraylıyım simdi?

komik olmayın ya..

deplasmanmıs.. sen ali sami yen'de rezilleri oyna, sonra deplasman asagı deplsman yukarı konus deplasman yapsaydın sunu bunu yazmazdın de, cok sacma..

bir yasam tarzidir futbol dedi ki...

Mevzu çok tehlikeli bir hâl alıyor sanki bu ''ben senden daha fazla galatasaraylıyımcılık''gereksiz kutuplaşmalara neden oluyor.Yani öyle yorumlar okuyorum ki bloglarda bazen Arda Turan'dan daha fazla galatasaraylı olduğunu iddaa eden insanlar var!Nitekim olabilirde ama bunun ölçüsü nedir? yani sen arda turan'ı nedakar tanıyorsun ki, ömrün boyunca tv karşısında yada stadyumda gördün yada şansın vardı bir ortamda denk geldin iki resim çektirdin nasılsınlara ? , teşekkür ettin bukadar...Kendini ondan daha fazla galatasaraylı görmekteki kıstasın nedir.Ömrünü Galatasaray da futbolcu olmaya adamış bir adamdan bahsediyoruz,Ortadirek bir ailenin çocuğu arda turan en sevdiğin yemek nedir sorusuna ''Annemin maç aralarında ekmeğin içine koyduğu taze fasulyesi,''diyebilecek kadar mütavazi,içimizden biri,bizden biri Arda Turan.O kadar iyi bir galatasaraylı ki amatörce davranabiliyor birçok konuda son örnek, henüz tam iyileşmeden fenerbahçe maçının 2.yarısında oyuna giriyor belki hocasını bile kandırarak,iyi niyetinin kurbanı oluyor.,Santraforsuz takımının imdadına yetişiyor maç sonunda mevkisiyle ilgili en ufak bir serzenişte bulunmuyor,Sorumluluk alıyor,asist yapıyor gol atıyor,Milli takıma gidiyor oyun nezaman sıkışsa toplar Ardaya atılıyor neden;Takımda tek insiyatif kullanan özgüveni olan oyuncu, at topu ardaya nasılsa o birşeyler yapar.(bkz;bosna hersek- türkiye avrupa şampiyonası eleme maçı )23.yaşında yapabileceğinin en iyisini yapmaya çalışıyor takımı için,Kişisel gelişimini sağlıyor kendi için. Maç sonu düzgün demeçler verebiliyor türk futbolunun marka değeri için.Arda Turan sadece bir örnek,herkes kendince Çok iyi Galatasaraylı kanımca ,kimse kimseden üstün değil; taraftarı,Yöneticisi,Futbolcusu,en azından şimdilik belki yakında storlar da karşımıza çıkar GALATASARAYMETRE....

kutay dedi ki...

@petit

ben deplasman yaptım, bu yazıyı da beğendim..

deplasmana gitmek herkesin kendi tercihi. şartlar koşullar neyi nasıl gerektiriyorsa insanlar onu yaşıyor. bu insanın içindeki duyguları azaltmaz-yukseltmez.

deplasman muhteşem birşeydir, ayrımcılık rezilliktir..

  ©Artemio Franchi. Template by Dicas Blogger.

TOPO