İBB Maçından Tek Elde Kalan...

Son 1 aydır olduğu gibi bir maçın ardından yine Baros'un olmadığı günlere yanıyoruz. Milan Baros olsaydı iki şeyin olacağından sonuna kadar emindim: Şampiyonduk ve ligin gol kralı yıllar sonra 30 golü geçen Milan Baros olacaktı. Katılmayanlar olabilir ancak ben buna inanıyorum son 1 aydır gördüklerimden sonra. Geçmişe bakıp dert yanmak çözüm olsaydı sadece futbolda değil her alanda pişmanlık denen şey olmazdı. O yüzden arkaya dönüp bakıp çok takılmamak gerek artık. Biz değil miyiz Haziran 2009'da "2009/2010 sezonu geçiş sezonudur, hiç bir şey beklemiyoruz" diyen? O zaman bu sezonun "kayıp" olduğunu iddia edemeyiz, etmiyorum da zaten. Tek yandığım şey Şampiyonlar Ligi'ne gidememektir, olsun, son 4 yıldır ona da alıştık ne yazık ki.

Bugün maç sonu Baros ile ilgili yazıp çizeyim diyordum ki Galatasaray Sözlük'teki Milan Baros başlığında yazılan "son vuruş eksikliği" ile ilgili şeyler yazacağım yazıyı ilk olarak sözlüğe yazmama sebep oldu. Baros gerideki stoper ikilisi ile beraber bu sistemin en önemli parçası olduğunu önce yokluğunda ispatladı bize, sonra da dönünce. Şimdi sezonun son 2 maçında Kewell'ın dönüşünü bayram havasında kutlayabilirdik formalite maçları için bile olsa ancak Baros'un sakatlık haberi yeniden sarsabilir bizi. Henüz net bilgiye ulaşamadım ama ilk konuşmalar "sezonu kapattı" şeklinde ki o kesin zaten. 10 günlük sakatlık demek sezonun kapanması demek, önemli olan sakatlığın boyutu, temmuz başında geri dönmüş olsun da...
Sözlükte yazdığım entry ile bitireyim bu yazıyı ben:

Kaleye atılan şut ve atılan gol sayısı oranı futbolda önemlidir evet. Bu yüzden Higuain Avrupa'nın istatistiksel açıdan en büyük forvetidir belki de. Ancak şu var ki Higuain'den 3-4-5 kat fazla gol kaçıran adamlar da krallık yarışında kendisi ile birlikte zirvededir.. Hatta önüne geçmiştir..

Yani son vuruş konusunda rakiplerine açık ara fark atsan da krallık yarışında açık ara fark atamıyorsun.. Gol atmak kadar onları kaçıracak pozisyonlara girebilmek de önemlidir.. Kendisinin yokluğunda neler çektiğimizi maç maç anlatmaya gerek yok sanırım..

Bakın blogumda bir kaç gün önce ne yazmışım Arjantinli hakkında(burada metni ve linki kopyalamıştım sözlükteki yazıda):

Hatırlamak isteyenler buradan okuyabilirler yeniden:
http://artemiofranchi.blogspot.com/2010/04/higuain-son-vurus-ustad.html

Burada daha iyi olasılıkla gol bulan ilk tercih olur diyorum ama şuna değinip konuyu uzatmamıştım.. İstatistik olarak bu oyuncu herkes için bir numara olur çünkü atıyor, skor avantajını sana veriyor.. Ancak yazıda bahsi geçen 4 adam arasında rakibi en az hırpalayan da Higuain, çünkü adamın işi gol, rakip savunma değil..

Higuain için Zlatan, Messi ve Cristiano'dan daha fazla savunma yıpratan bir adam dersek kısa yoldan terbiyesizlik yapmış oluruz..

Baros da işte Higuain gibi değil diğer 3 oyuncu gibi.. Gol/şut istatistiği 2-3-4 gibi bir sayı değil, bunlardan 2-3 vuruş daha fazla ancak unutmamak lazım, Baros sadece gol atmakla uğraşmıyor, golü attığı gibi, attırıyor, rakip savunmayı en az kendisi kadar yoruyor.. Fenerbahçe'de Semih yerine Güiza ve Gökhan ilk tercih oluyorsa sırf bu yüzdendir işte, adamlar gol konusunda kazma olsa da rakip savunmayla uğraşıp didiniyorlar.. Yoksa "vurduğunu atsın savunmayı yormasın, attığını atar ben de keyfime bakayım" dense Baros'un yerine Nonda tutulurdu takımda, gelen topu boş kaleye yuvarlar veya herhangi bir açıdan topu yakalayıp son gücüyle teperdi kaleye..

Sistem diye diye tüy bitti dilimizde ama yine kafalara vura vura anlatmak lazım, o sistemin bir numaralı adamı Baros gibi adamlardır, Nonda gibi vurdugunu atıp boş bekleyen adamlar değil.

Not: sözlükteki entry burada bitiyor ama şu geldi aklıma Fenerbahçe örneği için. Kezman da verilen örneklere uyan bir oyuncuydu. Uğraşıp didinip atamasa rakibi hırpalayıp arkasından gelenlere kolaylık sağlıyordu.

Sonuç olarak yine bir lig maçı ve sezonun büyük bölümü bitti ama bizim için hala Baros tek gündem maddesi.. Baros'un tek olması da iyi olur zira Rijkaard ve sistem konuşup umutsuz konuşanlar boş konuşmuş oluyorlar..