İlk yarısı 5-10 dakikalık bölüm haricinde kupanın diğer maçları gibi klasik can sıkıcı halde geçen maç ikinci devre az da olsa önümüzdeki maçlar için umutlandırmış oldu. Öncelikle şunu belirtmek gerek 2002'deki Türkiye heyecanını gördük Koreli oyuncularda. Muhtemelen ilk yarı bittiğinde durum berabere olunca "Acaba karambolde bir şeyler yapsak tek golün üstüne yatar mıyız" diye düşünmüş olmalılar.
İlk yarıda Brezilya istediği gibi hücum edemedi ki bunda temel nokta 9 kişiyle ölümüne kapanan Kore'den ziyade Luis Fabiano isimli basiretsiz arkadaştı. Senin en ileride gol atsın diye koyduğun adam gol atmaktan ziyade en basit pozisyonlarda faul yapar ve hız keserse istediğin oyunu oynayamazsın. İlk yarı Brezilya'nın Fabiano ısrarı nedeniyle çöpe atılıp unutulacak 45 dakika olarak kaldı sadece. Kore ise ara sıra hücum yapıp belki bir gol buluruz umuduyla cılız ataklardan ileri gidememiş oldu.
İkinci yarı başladığı anda santradaki Brezilyalılar 20-25 metre depar atıp topla ilerleyince Kore afalladı. 10 saniye içinde rakip sahaya yerleşti Brezilya, devrenin büyük bölümünü de orada geçirdiler. Pas trafiğini sağlayıp, Fabiano üzerinden değil de yetenekli isimlerin üzerinden oynamaya başlayınca da oyunu kopardılar. Elano ısrarla uzaktan gol denerken yine rahat vurabileceği bir anda hızla çizgiye akan Maicon'a çok güzel bırakınca çözülüverdi Kore'nin sert savunması. Maicon'un golünü Leo Franco bile yemezdi ama, onu not etmek lazım. Kaleci, Maicon'un geriye çıkaracağını düşünmüş olabilir belki ama o pozisyonda Maicon'un herhangi bir maçını izlemiş olan insan kaleyi öyle boş bırakmaz. Bırakınca gol olur işte... Bu golü Belletti'nin Arsenal'e finalde attığı gole benzettim ben. Hızla bekten geldi, ara pası yakaladı ve vurdu attı. O maçta kaleci boş bırakmamıştı ama elindeki topu içeri almıştı. İkisinin de özünde iyi hazırlanan pozisyonlar ve ciddi bir kaleci hatasıyla sonuçlanan goller var.
Elano'nun golü ise Elano'dan çok Robinho'ya yazılsa kimsenin itirazı olmaz sanırım. City'de rahat edemeyen Robinho'ya Brezilya yaramış demek istemiyorum zira Robinho gibi bir isim nereye gitse formda olmaya devam ederdi. Bu denli istikrarlı ve kendini bozmayan oyuncuları severim. Robinho mu istikrarlı diye çıkışanlar olabilir ancak City'deki kısa dönem hariç hiç de vasat maçlar çıkarıp süründüğü olmado Robinho'nun. İlk golden sonra hafiften çözülen ve gerideki 6 kişilik çakılı hattı bozan Kore baktı ki fark yiyecek, hemen geri döndü o kapalı anlayışına. Ancak Elano'nun golü bitirmişti işte. 88'de gol atmış olsalar da yine 2002'deki Türkiye misali son anlarda "Acaba?" diye sorduklarıyla ve heyecanlandıklarıyla kaldılar. Ancak biz Koreli taraftarlar gibi attığımız tek gole sevinip mutlu uyumamıştık, Brezilya nasıl elimizden kaçtı diye dert yanıyorduk tam aksine. Gerçi züğürt tesellisiydi ama olsun, o dönem oynanan futbol bu yönde düşündürmüştü bizleri.
Son olarak, Kore'nin sol bekini bu gece rahat uyutmazlar. İki golü de kendi kanadından yedi adam, derdinden tasasından türlü türlü hastalık bulsa şaşırmam. Uzak Doğu insanı bir şeyi kafaya takar az çok bildiğimiz kadarıyla, geçmiş olsun diyelim o arkadaşa. Nerden biliyorsun kafaya taktığını diyene de Japonlar boşuna harakiri yapıyor olamazlar derim.
Ha bir de, Elano maça 5M € ile başladı değer olarak, 10M € olmuştur bir güzel asist ve üstüne şık gol ile. Önümüzdeki maçlarda bir gol daha attığı vakit enayi bulmamız lazım 15M € civarına...
16.06.2010
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
Bence Elano'yu satmamalı...
http://captainlogbook.blogspot.com/2010/06/elano-ve-islklamaya-hazr-kucuk-hakanlar.html
Yorum Gönder