Öncelikle şunu söylemek lazım İkinci Tur tamamlandığında en sağlam hikayelerden birine sahip maçlardan biri olarak hatırlanacak bu maç. Sahada tam bir Dünya Kupası maçı vardı, sonunda. Başlangıcı, ortaları ve bitişiyle Dünya Kupası heyecanını iliklerde hissettiren bir 120 dakika vardı. Ve tabi, Dünya Kupası maçlarının olmazsa olmazı ülke ve futbolcu karakteri çok belirleyici oldu.
Mücadelenin olumlu anlamda en belirleyici oyuncusu sürpriz şekilde Kingson oldu. Hatta bu belki de o sahada olabilecek en sürpriz şeydi. Bir de üstüne Gana'nın maça Afrika takımlarına has bir bireysel orta saha adamı golüyle başlamasıyla ilk yarıda ABD gardı düşmüş boksörden farksız bir hale geldi. Kafalarında çok farklı bir başlangıç planladıkları gol sonrasındaki düşüşlerinden belliydi. Bradley'in takımı Gana karşısına tam anlamıyla oyunu domine etmek, oyunu ilk andan kontrol ederek rakiplerini sürklase etmek için çıkmıştı. Prince'in sürpriz golü afallamalarına sebep oldu. Üstüne Kingson'ın üst üste müthiş kurtarışları gelince ABD iyice afalladı.
Bradley grup mücadelelerinde çokça yaptığı gibi oyuna müdahale zamanlamasını çok iyi ayarladı. Oyunu tekrar tutmanın yolunun orta sahada sağlam durmak olduğunu görerek Edu'yu oyuna sürdü. Maç içinde gördük ki Edu fizik anlamda da sağlam durma anlamında da oraya tam gereken adamdı. Hatta maça 11'de çıkmaması büyük bir hataydı. Edu'nun arkada sağlam durması Bradley'in ileri çıkışlarına uygun ortamı hazırladı. Ama ilk yarıda ABD ruhen gol atmaya hala hazır değildi. Devre arasında gelen konuşma ABD'yi adamakıllı uyandırdı. Gana ise ilk yarıda başka bir senaryo gerçekleşse çok yanacağı hatalar yaptı. Ki bu tüm turnuvadır görülen eksiklikleriydi. Artık tüm takımın fazlaca genç olmasından mı, Afrikalı olmanın verdiği psikolojiden mi bilemiyorum ama Gana %75'i Avrupa'da oynayan bir takıma yakışmayacak bir sürü hata yaptı. İlk yarı ayaklarına biraz hakim olsalar, orta yapmalarının tek mantıklı iş olduğu yerlerde topu Allah'a sığınıp sığınıp kaleye vurmasalar maç 60'ncı dakikada çoktan bitmiş olurdu. Çeyrek finalde kendilerinden daha sert oynayabilen ve ABD'den çok daha teknik Uruguay önünde işleri zor bu halde.
İkinci yarıdan itibaren ABD beklenen baskıyı yaptı. Buna rağmen golü bulmaları çok zor olacak gibi duruyordu. Gana'nın dengesiz defansına rağmen bir türlü topa gerektiği gibi dokunamıyorlardı. Dempsey'in o çalımı olmasa ABD için çok stresli bir sürece girilecekti. Ama Dempsey çalımı attı ve gol geldi. Yanlış oyuna girmeleriyse bu golden sonra oldu.
ABD bu dakikadan sonra ikinci gol için bastırmalı ve maçı olabildiğince erken tekeline almalıydı. Sonra da top çevirerek 90. dakikaya kadar Afrikalı Fatih Akyeller'in Allah'a adadığı Jabulaniler'den birinin 90'ı bulmamasını ummalıydı. Ama 1-1'i elde tutmayı, işi en azından uzatmalara götürmeyi tercih ettiler. Ama her FM'cinin bildiği bir gerçeği unuttular: Natural Fitness. Yapılan ikinci büyük hata ise Altidore'u oyundan almak oldu. Kabul, Altidore çok yorulmuştu. Mensah'ı 90 dakika sırtında taşımak gerçekten yorucu bir şey. Ama bunu dünya üstünde başarabilecek fiziğe sahip 10-15 oyuncudan biri Altidore'du zaten. Altidore'un ilerideki fizik gücünün de eksilmesiyle ABD uzatmanın 119. dakikasına kadar yokları oynadı. Gana resmen kaslarıyla yendi ABD'yi. Üstüne tüm maç yanlarında olan futbol şansı ve Gyan'ın becerisi eklenince kendilerini çeyrek finalde buldular.
Yazının başında oyuncu karakteri demiştik: Maç içinde Gana oyuncularının delişmenliğinden çok çekse de Prince'in ilk 10 dakikada gelen o golü olmasaydı ne olurdu kimse bilemez. Diğer yanda ise Kingson'ın kariyerinin en parlak gecelerinden yaşaması vardı. Gana bu akşam gerçekten şanslıydı. Sonlarını hazırlayabilecek eksikleri onları çeyrek finale götürdü.
Şimdiyse önlerinde Uruguay var. Ya Rajevac şu birkaç günde kanat oyuncularına önemli olanın pas olduğunu hatırlatacak ya da Gana en önemli oyuncusu olmadan Afrika futbolunda bir devrim yaparak yarı final vizesi almayı erteleyecek...
26.06.2010
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder