27.07.2010

TSL Sezon Öncesi #1: Ak Koyun, Kara Koyun

Yeni sezonun başlamasına sadece 19 gün kaldı. Transfer hamlelerinin artık "aciliyet" niteliği kazandığı şu günlerde takımlar 2010/2011 sezonu için nasıl bir yol izleyeceklerini belli ettiler. Sezon öncesi incelemelerine başlamanın da zamanı geldi elbette. TSL'de iddiası olan tüm takımları görebileceğiniz incelemelere blogun ekseni gereğince Galatasaray'dan başlıyoruz. İşte AF Blog gözüyle TSL'de 2010/2011 tahminleri...

Geçen sezonla ilgili bir numaralı öngörü şu idi: Lig, son birkaç sezonun aksine tamamen Galatasaray ve Fenerbahçe arasında geçecekti. En önemli beklenti ise Rijkaard, Elano, Keita gibi isimleri bir araya toplamış sarı kırmızılıların üstündeydi. Fenerbahçe'den beklentiler ise Yıldırım'ın "üç sene" iddiası ve Daum gibi bir şekilde kazanan bir hocanın takımın başında bulunmasındandı. Galatasaray'dan beklenen ise sadece kazanması değil, gerçekten iyi oynamasıydı. Sonuçta total futbolun son on senedeki en önemli iki üç isminden biri olan Rijkaard takımın başındaydı. Ligin kağıt üstünde en nitelikli orta sahası Galatasaray'daydı. İyi bir futbolla Galatasaray'ın ligi domine etmesi bekleniyordu. Sezon sonunda ise ortada bir gerçek vardı: Galatasaray açık bir şekilde beklentileri karşılayamamıştı. Ne ligi domine edebilmişti, ne beklenen futbol vardı sahada.

Bu sonuç en önemli beklentiyi -yine- Galatasaray'ın omuzlarına yükledi. Fenerbahçe son saniyedeki o skandalı yaşamamış olsa hazırlık dönemini açık ara en stresli geçirecek takım olacaktık. Tabi, bu yine de Rijkaard'ın ve takımın üzerindeki beklentilerin arttığı gerçeğini değiştirmiş değil. Öncelikle, Rijkaard ve ekibi bu ligde ikinci sezonlarına başlayacaklar. Artık işlerin ne kadar sert yürüdüğünü görmüş durumdalar. Bu teknik ekiple ilgili en önemli değişim.Örneğin Neeskens takımın geçen senenin aksine daha agresif ve sert bir oyun stiliyle sahada olacağını açıklamalarıyla net bir şekilde ifade etti. Kaybettiği topu geri getirmekte zorlanan takım kimliğindeki Galatasaray'da değişiklik görülmesi olası. Ama başka soru işaretleri cevapsızlığını koruyor.

Bunların başında tüm sezon boyunca baş ağrıtan topu oyuna sokma sıkıntısı var. Takımın geçen seneki gibi geriden oyunu başlatma sıkıntısı çekebileceği ortada. Bu konuda en önemli sorumluluk stoperlerin üzerinde ve hepimiz biliyoruz ki ne Gökhan Zan ne Servet bu konuda on üzerinden dördü bile geçemezler. Geriye Neill kalıyor ki daha takımla antrenmana çıkmış değil. Orta sahadan medet ummak mümkünse de orada da soru işaretleri çok. Ayhan, Barış, Mustafa Sarp gibi isimlerin bu işten zerre anlamadıklarını geçen sezon hep birlikte sinir krizleriyle tecrübe ettik. Bu konuda ümit bağlanabilecek geride beş isim kalıyor: Elano, Cana, Arda, Emre Çolak ve Musa. Ama bu beş ismin beşinde de belirli soru işaretleri var. Cana'nın teknik kapasitesi, Elano'nun kalıp kalmayacağı, Arda'nın bu işi üstlenirse hücum devamlılığı, Emre Çolak'ın fiziği, Musa'nın tecrübe seviyesi taraftarı endişelendirmeye devam ediyor. Eğer gerçek anlamda üst düzey bir futbol bekleniyorsa Rijkaard'ın oyununun merkezine tam anlamıyla komple, istikrarlı bir eleman gerekiyor.
Soru işaretlerinin devam ettiği en kritik bölge ise forvet. Geçen sezon dokuzuncu hafta sakatlandıktan sonra ortalarda gözükmeyen Baros ve üst seviyede ne yapacağı belirsiz Mehmet Batdal'la sezonun sonunun gelmeyeceğinin herkes farkında. İleri uca kesinlikle bir oyuncu daha gerekiyor. Sezon içinde TSL standardında orta saha işini kotarsa bile yetersiz ve gayretsiz bir uç bölge elemanı tüm takımın emeğini çöpe atıyor. Jo'yla hepimiz buna şahit olduk. Kısacası, TSL'de rahat bir şampiyonluk isteniyorsa en kısa zamanda bir forvet daha gerekiyor.

Diğer tarafta kaydedilen olumlu aşamaya bir göz atalım: İki sezondur baş ağrıtan ikinci sol bek eksikliği sorunu çözülmüş durumda. Her ne kadar Avrupa'da ne yapacaklarını bilemesek de TSL seviyesinde iyi işler çıkarabilecek Musa, Mehmet Batdal, Çağlar, Ali Turan gibi yerli isimler takıma kazandırıldı. Geçen sezonun en önemli sıkıntılarından biri de buydu. Savunmada ve orta sahada tam anlamıyla güvenebileceğiniz bir iki rotasyon oyuncusunun eksikliği takımın genel standardını aşağıya çekiyordu.  Kendini geliştirmesi ve istikrarı ile ilgili sorunları ortadan kaldırırsa yetenekli bir Serdar Özkan bedavaya getirildi ki kendisinin üstünde Kaptan Arda'nın yaratacağı olumlu etki çok şeyi değiştirebilir.

Bunların yanında geçen üç sezonun ardından takımın -bazı temel sorunları olsa da- çekirdeği olduğunu söyleyebiliyoruz. Bundan önceki iki sezonun aksine Galatasaray'ın sahaya çıktığında neyi yapıp neyi yapamayacağı konusunda herkesin kafasında belirli bir tablo var. Bu da gerçekçi bir yol haritası çizilebilmesi kolaylığını getiriyor. Oysa geçen iki sezon hem başı hem ortası hem sonu itibariyle sorunun da çözümün de ne olduğunun anlaşılamadığı dönemlerle geçmişti.
En güzel gelişmeyi ise en sona sakladım: Aslantepe.Kulüp sezonun ikinci yarısında gerçek bir mabede kavuşacak. Bu Galatasaray'la oynanan maçların psikolojik yönünü tamamen değiştirecek. Bu değişimin etkisinin en iyi ikinci yarıdaki Büyük Derbi'de anlaşılacağını düşünüyorum. Her ne kadar şimdilik çok bahsi geçmese de takım adına en önemli aşamayı getirecek gelişme bu olabilir. Ligin ilk yarısını bir şekilde ilk dörtte bitiren bir Galatasaray ikinci ayrı evindeki büyük seyirci desteğinin etkisiyle bile şampiyonluk potasına rahatlıkla girebilir. İki sezon önce taraftarın resmen ite ite çifte kupa aldırdığı Beşiktaş hala akıllarda...

Galatasaray adına artısıyla eksisiyle tablo böyle. Bütün bunlar göz önüne alındığında 2010/2011'de Galatasaray için önceki sezonların başarı seviyesi bir ölçü değil. Bu sezon bittiğinde Galatasaray en kötü ihtimalle ligi kazanmış olmalı. Camianın, kulüp ekonomisi ve prestijinin tekrar Avrupa Ligi seviyesinde bir sırayı kaldırması çok zor. Rijkaard adına, futbolcular adına kısacası tüm Galatasaray Futbol Takımı'nın geleceği adına bu sezon ak koyunla kara koyunun birbirinden ayrılacağı sezon olacak. Umarız Galatasaray tarihinin büyüklüğüne yaraşır bir sonuçla bu sezonu bitirmiş olacak.

1 yorum:

onur dedi ki...

Bahsettiğiniz sorunlara ek olarak şahsen kanatlarda da problemimiz olduğunu düşünüyorum. Şöyle ki geçen sezon sonunda elimizde sağ kanatta Keita ve hatta bonservisini alsaydık Dünya kupasında sağda epey efektif oynayabildiğini gördüğümüz Dos Santos olacakken şu anda son 3 yılını boşa harcamış, soru işareti bir pinto ve bir türlü adam olamamış serdar var. tam bir rus ruleti bence! Solda ise geçen sezon başı olduğu gibi Arda & Kewell var ki bu ikincisinin sakatlanmadan tüm sezonu çıkaracağına eminim hiçbirimiz inanmıyoruz?! Ayrıyeten Elano'nun da satılması durumunda orta sahada top kullanabilen adam kalmayacağından mecburen Arda oraya kaydırılacağı için solda sedece Kewell kalacak; Arda'nın da yedeği olmayacak!

İlerleyen zamanla sakatlıklar başlayınca bu kadro ile puan kayıpları iplik söküğü gibi gelir! Sezon ortası Rijkaard'ı gönderir, Fatih Terim ile Aslantepe'ye geçer görüntüyü kurtarır, sezon sonu da adnan Polat'a elveda deriz gibime geliyor!

  ©Artemio Franchi. Template by Dicas Blogger.

TOPO