Henüz transfer dönemi bitmemiş olsa da iki takımın önemli hamlelerinden bahsetmemiz lazım. Fiorentina sanki kaleci sıkıntısı varmış gibi kadroya 6. kaleciyi de kattı. Ayrıca sağ bekteki Comotto kabusu sanırım artık geride kaldı, Valon Behrami 4 Milyon € karşılığında takıma katıldı.(5 de olabilir) Galatasaray'ın transferlerde neler yaptığı zaten malum. Fiorentina'nın 2 transferi ile başlayalım.
Norberto Murara Neto: Neto olarak da bilinen Brezilyalı kalecinin Fiorentina'dan önce geçmişinde sadece Atletico Paranaense var. 3.5 Milyon € karşılığı takıma katıldı ki Frey ve Boruc gibi iki önemli ilk 11 oyuncusu olabilecek kaleciye sahip olan takım geleceği konusunda çok umutlu konuşulan bu genci alarak önemli iki kaleciden birinin gideceğinin sinyalini vermiş oldu. Frey mi Boruc mu hangisi gider bilinmez ama yolcu olarak benim tercihim takıma yeni katılmış olsa da Boruc olur, Frey kalsın Boruc gitsin derim yani. Neto için Brezilya'da Inter'in kalecisi Julio Cesar ayarında bir kaleci olacak deniyor, oyun tarzı benzetiliyor ve bu yüzden kendisine Yeni Julio Cesar deniyor. Ancak kendisi bunun hoşuna gittiğini söylese de karşı çıkıyor. Fiorentina'ya imza attıktan sonra şöyle bir açıklaması var kendisinin: "Elbette öyle büyük bir isme benzetilmek hoşuma gider ancak ben yeni Julio Cesar olmaktansa Neto olarak kalmayı her zaman tercih ederim. Ayrıca birine benzetileceksem bilinmesini isterim ki en büyük idolüm Taffarel'dir." Neto hakkında bildiklerimiz elbette kısıtlı, Brezilya ligini sıkı takip edip bu oyuncuyla ilgili bilgi verebilirim diyenler için her zaman kapı açık, detaylı bir yazı yazıldığı takdirde bloga yazı olarak ekleriz.
Valon Behrami: Biliyoruz ki takımın en ciddi sorunu sağ kanattaydı. Santana sakatlıktan yakasını yeni kurtardı, Ljacic ortada sağa göre daha iyi oynadığı için sağda pek tercih edilmiyor. Marchionni'nin futbolcu bile olabilmesi büyük tesadüf olduğu için kendisini ciddiye almıyorum. Geride ise De Silvestri gibi bir yetenek Comotto'nun ardında çürütülüyordu 1.5 yıldır. Hem bekte hem açıkta oynayabilecek ve bu ligi daha evvel tecrübe edip üstüne 3 sezona yakın süre Premier Lig havasını da soluyup geldi. Sağ kanada Comotto'dan ve Marchionni'den bizi kurtarabilecek bir adam. Açıkta başarılı olsa, arkasında da De Silvestri ile daha uyumlu olsa ve Comotto hiç tercih edilmese biz daha ne isteyelim? Behrami'nin takıma sınıf atlatması ve bir anda her şeyi mükemmele çevirmesi tabii ki mümkün değil ama yukarıya yeniden tırmanmak isteyen takıma en azından 1 basamak daha atlatacak seviyede.
Şimdi de Galatasaray'ın yenilerini yorumlama zamanı:
Juan Emmanuel Culio: Kendisi hakkında ne biliyorduk? Cluj'un sürpriz Roma galibiyetinin mimarı. Ancak geldikten sonra oynadığı hazırlık maçları ve resmi maçlarda gördük ki kendisi birkaç sezondur tamamlamak istediğimiz puzzle için en önemli parçalardan biriymiş. Lorik Cana'nın ofansif versiyonu desek doğru olur sanırım, mücadele ve karakter olarak. Adam hiçbir şeye takılmadan aynı istikrarla topunu oynuyor. Sürpriz şekilde gelip takım için efsane olan oyunculara benzeyeceğini şimdiden söyleyebiliriz. Bunu açıkça belli ediyor kendisi. Elano yıldızdı, yetenekliydi, falandı, filandı bilmem ama Elano'yu ve Culio'yu kıyaslayınca büyük isim almanın her zaman işe yaramayacağını görebiliyoruz. Culio'ya şunu demek isterim: Mükemmel başladın ve umarım efsane olarak bitirirsin Galatasaray maceranı.
Yekta Kurtuluş: Kapalıda kombinesi olan, Türk Telekom Arena'da açılış maçında sahada olamamayı geçtim Kasımpaşa ile maçı olduğu için tribüne bile gidemeyince içi içini yiyen bir adam. Bu takıma para değil yüreği sayesinde kanının son damlasına dek faydalı olabilecek ender Türk oyunculardan birini kazandık. Bunu daha maça değil antrenmana bile çıkmadan önce biliyorduk. 25-26 yaşında buraya gelip de 18'lik genç gibi hırsla oynayan bir oyuncu oldu. "Taraftar gibi futbolcu" isterdik hep, Yekta için "gibi" lafı bile fazla orada. Barış-Sarp-Ayhan üçlüsünün mücadele gücünü tek başına sağlıyor bence Yekta. Yekta-Culio-Cana üçlüsünü, bir de o diğer üçlüyü düşünüyorum, geride kalan 2 sezona acıyorum...
Bogdan Stancu Fesat insanlarımızca ön adı gibi oyuncu olur mu diye sorgulandı, haksız mıyım? İlk maçtaki yarım saatlik performanstan sonra Ilie'den daha büyük bir iz bırakabileceği konuşuluyor. Culio ve Yekta kadar net bir yorum yapamıyoruz henüz hakkında ama Sivas maçındaki formu ekstra değil de doğal haliyse Baros ile kendisini ikili forvette izlemeyi hayal bile edemiyorum, çok başka bir boyut kazandırabilirler takıma.. Ben kendisinin yakın tarihteki forvet alternatifleri arasında en iyisi olduğunu düşünüyorum şimdilik.
Robinson Zapata: Kendisiyle ilgili tek bilgim 8 aydır profesyonel futboldan uzak olduğuydu. Hala bir bilgim yok. Ufuk hep Sivas maçındaki gibi oynarsa Zapata'nın tek işi Aykut'u kulübeden tribüne yollamak olur galiba.
Colin Kazım-Richards: Geldiği zaman isyan ettik, ettim. Çok büyük ve ağır konuşanlarımız oldu, disiplin başlığıyla yola çıkıp demediğimizi bırakmadık. Ancak 3 hafta önce şimdilerde Kazım hakkında bu kadar olumlu konuşacağımı aklımın ucundan geçirmezdim. Bu adam bu takım için mücadele ediyor, formayı gerçekten istediğini hissettiriyor. Bu adamı Chelsea maçından sonra ilk kez gerçekten mutluyken gördüm. Fenerbahçe'deki gamsız hallerinden eser olmaması çok ilginç. Bu durumlarını gördükten sonra adamın "Gerçekten Galatasaralıyım" tadında yaptığı açıklamalara daha fazla inanasım geliyor. Umarım kariyerinin parlaması için son şansı olduğunun farkındadır, burada da düşerse bir daha kalkmasının zor olduğunu biliyordur ve hep bu ilk günlerdeki gibi kalmaya devam eder.
26.01.2011
25.01.2011
Not Defteri #44
yazan:
firat selcuk
- Sanırım blog tarihinin en verimsiz dönemini yaşıyor. Doğruya doğru. Yalan yok. Yazma aşkı yok içimde. Yine de hazır yazmışken bir şeyler karalayayım, misal transferleri toptan yazayım, iyi olur.
- Oyun da oynamıyorum ha, onu da belirteyim. FM 2011'de inanır mısınız bilemem, tek oyunum var ve o da 2014/15 sezonunda sadece. Düşünün durumu..
- Gerçi neyi yazacaksın ki arkadaş? Hem Galatasaray hem Fiorentina tarihlerinin en rezil sezonlarından birini yaşıyorlar, neyini yazacaksın? Bu hafta yazıyorsun: "Yenildik, haftaya düzelir". Önümüzdeki hafta geliyor: "Yine yenildik biz.. Ama umutluyuz düzelir.."... Sonraki hafta: "Beraberlik de kötü değil." Eee? Ne zaman kazanacaklar?
- Arada Fiorentina Mutu'dan kurtuldu, tek derdimden kurtuldum. Bir de Comotto belasından Behrami transferiyle kurtulduk. İyi oldu bu ikisi. Galatasaray da yine çifte beladan kurtuldu. Aynı haftada Serdar Özkan ve Ali Turan'dan kurtulmak nasıl bir mutluluktur be...
- Fiorentina'nın gömü bulduğundan kıllanıyoruz bu arada. Aynı hafta içinde önce Neto'yu kaleye alıp sonra Behrami'yi getirmek hem de 5 Milyon €'ya... Vay be...
- Bloga 683687648762486 tane yazar aldık gel gör ki yazı yazan yok. McDennis ve Alexander Goygoyeviç çalışan adamlar, onlara sesimizi çıkaramıyoruz, fırsat bulunca yazıyorlar. Os zaten asker. Asker olmasa Twitter'dan ve GS Sözlük'ten bilinen Mustycbu da buralarda olabilirdi. Mayıs ayında olabilir. Sonracığıma Anıl(rodion) da internet bulamıyor, boş vakti çok ama üniversite için şehir değiştirdi henüz laptop alabilmiş değil.
- ANCAK MİTHRA VE DEMİYCEM KİŞİLERİNİN NE PROBLEMLERİ VAR ANLAYABİLMİŞ DEĞİLİM. HAYIR YANİ BİLELİM YAZILMAYACAKSA, BOŞUNA MAYIŞ(maaş değil mayış) ÖDEMEYELİM.
- Mayış dediğim de öyle çok sanılmasın ha. Demir'e küfürle ödüyorum maaşını, Batu'ya(Mithra) da işte halı sahada karşı takımda bana çalım atmasını sağlıyorum, yeter. Maddi anlamda ne mayış vereyim ben bunlara.
- Haksızsam haksızsın desin birisi.
- - Haksızsın Fırat. (söyleyen: birisi)
- Bu arada Eti Gofredo'yu yaz aylarında denemek için piyasaya sürüp üretimi çoğaltıp her yerde bulunur hale getiren Eti'ye minnettarım. (Bakın reklamınızı yapmış gibi oldum, bir kutu Gofredo yollasanız ne siz batarsınız ne de ben zengin olurum, hadi be hacı, 1 kasa/kutu.. He? Lütfen la. Bir daha yazarım bak sonraki postlarımda)
- Gofredo'yu o kadar çok beğeniyorum ki böyle sinsi sinsi promosyon dilenmekten çekinmiyorum.
- ETİ SİZE AÇIK MEKTUP YAZIYORUM: GOFREDO'YU HAK ETTİM, YOLLAMAZSANIZ HER GÜN KÖTÜLERİM.
- Açım ayrıca şu an, ondan oluyor bu.
- Neyse annem yemek kokularını saldı içeriye, burayı sonlandırıp yemeğime sarılayım. "Sarılay" diye isim olsa olurmuş ayrıca neden bilmiyorum aklıma geldi...
- Susturun beni.
- Sustum. Tum deyince de Herve Tum vardı aklıma geldi..
- tamam gittim.
17.01.2011
Gerçek Galatasaraylı
yazan:
Mithra
Galatasaray, Türkiye'nin en köklü spor kulübüdür. Türkiye'yi futbolla tanıştıran kulüptür. En önemli özelliği de bir çekirdeği olmasıdır. Bütün hikayenin girişi, gelişmesi, sonucu Galatasaray Lisesi'nden geçer.
Çeşitli "gerçek Galatasaraylı" olma şekilleri vardır. Kimi varını yokunu Galatasaray için harcar, kimi duygusal takılıp delicesine sever, kimi her maçını seyretmeye çalışıp sonuna kadar desteğini gösterir, kimi de çekirdekten Galatasaraylıdır. Sonuç olarak hepsi "gerçek Galatasaraylı"dır.
Benimkisi çekirdeğe yakın bir Galatasaraylılık türü. Babam ve amcam Galatasaray lisesinde okudu. Amcamın biraz daha kısa sürdü. O zamanlar ortaokul ve lise döneminin eğitimi veriliyormuş Galatasaray Lisesinde. Sanırsam o lise eğitimini başka bir okulda tamamlamış. Babam ise Lise tarihinin en uzun okuyan kişilerinden. 8 yıllık liseyi 14 yılda bitirmiş. Bu bağlamda yüzlerce çekirdekten yetişme Galatasaraylı tanımış. Şimdinin yöneticileri yaştan dolayı "baba" diyerek hitap ettikleri yıllarda okumuş.
Böylesine bir aileden benim başka bir takım tutma gibi şansım olamazdı zaten. Seviyorum kulübü, tarihini seviyorum, onurunu seviyorum, başarılarını seviyorum, amatörlüğünü seviyorum. Bir an düşünüp de "ya aslında x takımını mı tutsaydım?" dediğim hiç olmadı. Çekirdeğe yakın bir sevgi de budur işte. Babadan kalan miras. Ben okuyamadım lisede. Günümüz şartlarında giderek zorlaşan bir seçenekti. Başaramadım. Umarım bir oğlum olursa orada okuma şansı elde eder.
Eğer dünkü maçta olsaydım, Erdoğan Bayraktar denilen şahsın konuşmasını, gelen her katılımcının, her devlet adamının lafı bir yerden bağlayıp başbakana teşekkür konuşması haline getirmesini, yöneticilerin yağcılıkta sınır tanımamasını, Recep Tayyip Erdoğan'ın sanki sırtında taş taşımış da o stadı yapmış havasındaki o böbürlenmesini ıslıklamayacak mıydım? Her türlü ıslıklardım. Bunun siyasetle alakası yoktur. Burada Galatasaraylılığın ayaklar altına alınmasına bir isyan vardı. Gerçek emekçilerin hiçe sayıldığı, iktidar ve rant uğruna çeşitli oyunların oynandığı bir ortama başkaldırı vardı. Gerçek taraftar o sinsi sırıtışlı, yılan dilli konuşmacılara ders vermesi gerekiyordu. Bu da yapıldı.
Teşekkürler sevgili Galatasaray taraftarı. O gün aranızda değildim. Ama asla yalnız değilsiniz. Dışarıda da sizin gibi gerçek Galatasaraylı bir hayli fazla. Lütfen bir kısım çevreler gibi stadınıza "Adam gibi Adam Recep Tayyip Erdoğan" gibi yağ kokan pankartlar yerine, "Gerçek Galatasaraylı Özhan Canaydın" yazın, "sizleri hiç unutmayacağız Gökhan Yavuz ve Raşit Erk" yazın. Lütfen para, hırs, rant değil gerçek Galatasaraylı mantığınız ağır bassın.
Yapılan bu yatırıma da soğutmayın kendinizi. Evet, stadın inşaatını devlet kuruluşu olan Toki yaptı. Mazisini bilmeyen cahiller, devletin Galatasaray'a stat yaptığını zannediyor. Yok böyle bir şey. Stadı %100 Galatasaray kulübü yaptırmıştır.
Bu stadın yapımınının temelinde kurucumuz Ali Sami Yen başlayarak tüm geçmiş Galatasaray başkanlarının emeği vardır. Onların yatırımıdır, Mecidiyeköy'deki arazi. Fikir babası Mustafa Sarıgül'dür. İlk defa Star'da yayınlanan Telegol'de projeyi duyurmuştu. Rahmetli başkan Özhan Canaydın'ındır aslan payı. Projeyi sahiplenmiş, koşturmuştur, uğraşmıştır. Devletin bürokrasisine inat savaşmıştır. Bu stat devletin hibesi ile yapılmadı. değeri 1 milyon Tl civarında bahsedilirken, 416 milyon tl'ye satılan bir arazi verildi. Karşılığında 130 milyon tl'ye yapıldı stat. Bunun dışında devlet zaten yapması gereken alt yapı çalışmalarını tamamladı. Yapması gereken diyorum, çünkü orada binlerce kişi ekmeğini çıkartacak. Bir sürü rantçı akbaba gözünü Aslantepe'nin bulunduğu arazinin çevresine dikmiş durumda. Yakında yanında çeşitli binalar, alışveriş merkezleri de yükselir elbette. Bu bağlamda Galatasaray kulübü, orada binlerce kişinin ekmek parasını kazanmasına direk olarak yardımda bulunacaktır.
Böylesine bir ortamda "Seyrantepe Stadı'nın A-Z'ye yapımında Galatasaray Kulübü'nün 1 Allah kuruşu yatırımı yoktur" diye bir laf olamaz. Tamamiyle gerçek dışıdır. Tabii ki benim buradan bu iddiayı reddetmem ses getirmeyecek. Asıl bu iddiaya cevap vermesi gereken yönetimdi. Fakat onlar da iyice düşünmüşler, taşınmışlar. "En iyisi mi bu ıslıklayanları kovalım" mantığını uygun görmüşler. Böylesine bir duruş olmaz olsun. Ne onurumuz, ne gururumuz kaldı. Basiretsiz açıklamalar gelmeye devam ediyor yönetimden. Gerçek Galatasaraylılığın tanımını çok farklı anlamışlar.
Herkes o koltuklarında geçici. Halen demokratik bir ülkede yaşıyoruz, demokratik bir kulübümüz var. Herkes gider, biz kalır desteğimizi sonuna kadar veriririz.
İyi ki Galatasaraylıyım!
Çeşitli "gerçek Galatasaraylı" olma şekilleri vardır. Kimi varını yokunu Galatasaray için harcar, kimi duygusal takılıp delicesine sever, kimi her maçını seyretmeye çalışıp sonuna kadar desteğini gösterir, kimi de çekirdekten Galatasaraylıdır. Sonuç olarak hepsi "gerçek Galatasaraylı"dır.
Benimkisi çekirdeğe yakın bir Galatasaraylılık türü. Babam ve amcam Galatasaray lisesinde okudu. Amcamın biraz daha kısa sürdü. O zamanlar ortaokul ve lise döneminin eğitimi veriliyormuş Galatasaray Lisesinde. Sanırsam o lise eğitimini başka bir okulda tamamlamış. Babam ise Lise tarihinin en uzun okuyan kişilerinden. 8 yıllık liseyi 14 yılda bitirmiş. Bu bağlamda yüzlerce çekirdekten yetişme Galatasaraylı tanımış. Şimdinin yöneticileri yaştan dolayı "baba" diyerek hitap ettikleri yıllarda okumuş.
Böylesine bir aileden benim başka bir takım tutma gibi şansım olamazdı zaten. Seviyorum kulübü, tarihini seviyorum, onurunu seviyorum, başarılarını seviyorum, amatörlüğünü seviyorum. Bir an düşünüp de "ya aslında x takımını mı tutsaydım?" dediğim hiç olmadı. Çekirdeğe yakın bir sevgi de budur işte. Babadan kalan miras. Ben okuyamadım lisede. Günümüz şartlarında giderek zorlaşan bir seçenekti. Başaramadım. Umarım bir oğlum olursa orada okuma şansı elde eder.
Eğer dünkü maçta olsaydım, Erdoğan Bayraktar denilen şahsın konuşmasını, gelen her katılımcının, her devlet adamının lafı bir yerden bağlayıp başbakana teşekkür konuşması haline getirmesini, yöneticilerin yağcılıkta sınır tanımamasını, Recep Tayyip Erdoğan'ın sanki sırtında taş taşımış da o stadı yapmış havasındaki o böbürlenmesini ıslıklamayacak mıydım? Her türlü ıslıklardım. Bunun siyasetle alakası yoktur. Burada Galatasaraylılığın ayaklar altına alınmasına bir isyan vardı. Gerçek emekçilerin hiçe sayıldığı, iktidar ve rant uğruna çeşitli oyunların oynandığı bir ortama başkaldırı vardı. Gerçek taraftar o sinsi sırıtışlı, yılan dilli konuşmacılara ders vermesi gerekiyordu. Bu da yapıldı.
Teşekkürler sevgili Galatasaray taraftarı. O gün aranızda değildim. Ama asla yalnız değilsiniz. Dışarıda da sizin gibi gerçek Galatasaraylı bir hayli fazla. Lütfen bir kısım çevreler gibi stadınıza "Adam gibi Adam Recep Tayyip Erdoğan" gibi yağ kokan pankartlar yerine, "Gerçek Galatasaraylı Özhan Canaydın" yazın, "sizleri hiç unutmayacağız Gökhan Yavuz ve Raşit Erk" yazın. Lütfen para, hırs, rant değil gerçek Galatasaraylı mantığınız ağır bassın.
Yapılan bu yatırıma da soğutmayın kendinizi. Evet, stadın inşaatını devlet kuruluşu olan Toki yaptı. Mazisini bilmeyen cahiller, devletin Galatasaray'a stat yaptığını zannediyor. Yok böyle bir şey. Stadı %100 Galatasaray kulübü yaptırmıştır.
Bu stadın yapımınının temelinde kurucumuz Ali Sami Yen başlayarak tüm geçmiş Galatasaray başkanlarının emeği vardır. Onların yatırımıdır, Mecidiyeköy'deki arazi. Fikir babası Mustafa Sarıgül'dür. İlk defa Star'da yayınlanan Telegol'de projeyi duyurmuştu. Rahmetli başkan Özhan Canaydın'ındır aslan payı. Projeyi sahiplenmiş, koşturmuştur, uğraşmıştır. Devletin bürokrasisine inat savaşmıştır. Bu stat devletin hibesi ile yapılmadı. değeri 1 milyon Tl civarında bahsedilirken, 416 milyon tl'ye satılan bir arazi verildi. Karşılığında 130 milyon tl'ye yapıldı stat. Bunun dışında devlet zaten yapması gereken alt yapı çalışmalarını tamamladı. Yapması gereken diyorum, çünkü orada binlerce kişi ekmeğini çıkartacak. Bir sürü rantçı akbaba gözünü Aslantepe'nin bulunduğu arazinin çevresine dikmiş durumda. Yakında yanında çeşitli binalar, alışveriş merkezleri de yükselir elbette. Bu bağlamda Galatasaray kulübü, orada binlerce kişinin ekmek parasını kazanmasına direk olarak yardımda bulunacaktır.
Böylesine bir ortamda "Seyrantepe Stadı'nın A-Z'ye yapımında Galatasaray Kulübü'nün 1 Allah kuruşu yatırımı yoktur" diye bir laf olamaz. Tamamiyle gerçek dışıdır. Tabii ki benim buradan bu iddiayı reddetmem ses getirmeyecek. Asıl bu iddiaya cevap vermesi gereken yönetimdi. Fakat onlar da iyice düşünmüşler, taşınmışlar. "En iyisi mi bu ıslıklayanları kovalım" mantığını uygun görmüşler. Böylesine bir duruş olmaz olsun. Ne onurumuz, ne gururumuz kaldı. Basiretsiz açıklamalar gelmeye devam ediyor yönetimden. Gerçek Galatasaraylılığın tanımını çok farklı anlamışlar.
Herkes o koltuklarında geçici. Halen demokratik bir ülkede yaşıyoruz, demokratik bir kulübümüz var. Herkes gider, biz kalır desteğimizi sonuna kadar veriririz.
İyi ki Galatasaraylıyım!
9.01.2011
Ali Sami Yen'in Son Maçına Son Biletler!
yazan:
firat selcuk
Sezon başından beri Ali Sami Yen'deki maçlara verdiğimiz biletleri Beypazarı Şekerspor maçı ile noktalıyoruz. GSBilyoner desteği ile bugüne dek tüm maçlara bilet verdik bu sezon. Tek istisna Beşiktaş maçı oldu ki o maçta da bizden kaynaklı değildi olay, kulüpten bu yönde bilgi gelmişti.
Lafı uzatmayalım, Ali Sami Yen artık olmayacak. Bir daha maç oynayamayacağız orada. Ligdeki son maçta içimiz buruktu ama bu maçtan 2-3 gün önce bile maçı düşündükçe gözler dolmaya başladı...
11 Ocak 2011 Salı günü 21.30'da Ali Sami Yen'ın ışıkları Galatasaray için son kez yanacak Beypazarı Şekerspor maçı ile birlikte. O tarihi günde, bir tarihin noktalanacağı tarihi günde orada olmak için son fırsatlardan biri bu. Zira Biletix'e göre bu maçın tüm biletleri tükenmiş durumda... İşte Ali Sami Yen'de son kez yer almak için son şansı ayağınıza getiren soru:
Ali Sami Yen Stadı'nda bir lig maçında atılan en erken Galatasaray golünü hangi oyuncu, hangi maçta(skoru ile birlikte), kaçıncı dakikada/saniyede atmıştır? (soru zor geldi muhtemelen, cok derinlere inmeyin, yakın tarihte kalın, son 10 yılda.. bir izmir takımına karsı, bir turk oyuncu tarafından atıldı)
Doğru cevap veren 1. ve 10. kişiler bilet kazanacaklar ve 11 Ocak 2011 Salı günü Galatasaray-Beypazarı Şekerspor maçında tribündeki yerlerini alacaklar.
Cevaplarınıza GSBilyoner üye numaralarınızı eklemeyi unutmayınız. GSBilyoner üye numarası olmayan cevaplar geçersiz sayılacaklar, onaylanmayacaklar.
GSBilyoner üye numarası olmayanlar da buradan üye olabilir: http://www.gsbilyoner.com/
Lafı uzatmayalım, Ali Sami Yen artık olmayacak. Bir daha maç oynayamayacağız orada. Ligdeki son maçta içimiz buruktu ama bu maçtan 2-3 gün önce bile maçı düşündükçe gözler dolmaya başladı...
11 Ocak 2011 Salı günü 21.30'da Ali Sami Yen'ın ışıkları Galatasaray için son kez yanacak Beypazarı Şekerspor maçı ile birlikte. O tarihi günde, bir tarihin noktalanacağı tarihi günde orada olmak için son fırsatlardan biri bu. Zira Biletix'e göre bu maçın tüm biletleri tükenmiş durumda... İşte Ali Sami Yen'de son kez yer almak için son şansı ayağınıza getiren soru:
Ali Sami Yen Stadı'nda bir lig maçında atılan en erken Galatasaray golünü hangi oyuncu, hangi maçta(skoru ile birlikte), kaçıncı dakikada/saniyede atmıştır? (soru zor geldi muhtemelen, cok derinlere inmeyin, yakın tarihte kalın, son 10 yılda.. bir izmir takımına karsı, bir turk oyuncu tarafından atıldı)
Doğru cevap veren 1. ve 10. kişiler bilet kazanacaklar ve 11 Ocak 2011 Salı günü Galatasaray-Beypazarı Şekerspor maçında tribündeki yerlerini alacaklar.
Cevaplarınıza GSBilyoner üye numaralarınızı eklemeyi unutmayınız. GSBilyoner üye numarası olmayan cevaplar geçersiz sayılacaklar, onaylanmayacaklar.
GSBilyoner üye numarası olmayanlar da buradan üye olabilir: http://www.gsbilyoner.com/
8.01.2011
KSK Arena
yazan:
McDennis
Bugun ogle vaktine kadar isyerinde kaldigimdan, aksam icin hicbir plan yapmamistim. Biraz ev temizligi ve sonrasinda dizi-film vs. icinde kaybolmakti amacim. Ofisten arkadasim telefonla haber edince, tamam dedim ve bir anda kendimizi Karsiyaka'da bulduk.
Daha once KSK futbol takiminin gecen sezon Kocaeli'yi 2-0 yendigi macinda gitmistim, yine sans eseri o macta giydigim ustumu giyerek gittim. Totemin hastasiyim, evet... Normalde Bornova Bld. basket maclari 5 TL olurken, KSK'nin 10 TL bilet ucretleri. Ama KSK Arena'ya girer girmez o basketbol ruhunu hissediyor insan. Onceden televizyonda izledigimiz maclara oranla (ornegin FB Ulker) kalabalik daha az oldugundan istedigimiz yere oturabildik. Zaten oturur oturmaz mac basladi.
Maca gitmeden aklimda tek KSK oyuncusu vardi, o da ufak tefek boyuna ragmen korkusuzca oynayan Holston. Zaten, macin sonunda da 26 sayi ile en skorer isim de oldu.
Mac KSK'nin ustunlugu ile basladi, ilk periyot sonlandigi anda Arena'ya giren Carsi grubu da bir anda taraftari atesledi ve `KAF-SIN-KAF`lar gelmeye basladi. Acikcasi Carsi pek de ugurlu gelmedi, zira ucuncu periyotta Erdemir geri geldi ve hatta ara ara one de gecti.
4. periyotta KSK maca agirligini koydu, ozellikle Holston'in inanilmaz uclukleri ve Kaptan Smith'in toplam 21 sayisi ile son periyotta one gecti ve savunmasini da artirarak maci kazanmayi basardi.
Macin bitiminde kenarda koltuk degnekleri ile oturan Furkan'i da sahaya cagiran taraftarlar ona buyuk sevgi gosterisinde bulundular, gercekten gorulmeye deger, guzel bir sahne idi.
Ayrica bu macta ilk kez `Fotofilm` yazili yelegi ile durmadan tribunleri kameraya alan bir polis maca gordum. Hangi taraftar ayaga kalkip birseyler bagirsa hemen kamera ona dogru donuyordu. Komik aslinda...
Mac sonu cektigim fotografimi koyarim hafta ici. Ama tekrardan bu sahada mac izleyecegim kesin artik...
McDennis
7.01.2011
Beyniniz Yerinde Mi?
yazan:
firat selcuk
Bir yönetim düşünün ki vizyonu en kritik anda takımda formu iyi veya kötü de olsa ismi olan piyasası olan yıldızı sezon arasını beklemeden elden çıkarıyor. Yine aynı yönetim sezon başı zar zor alınan yabancı yıldızı pat diye kadro dışı bırakıyor. Bu yönetimin başındaki başkan isterse sonuncu olsun 8 ay sonra kesinlikle sözleşme uzatacağım dediği teknik kadroyu bu demecin üzerinden 1 ay geçmeden kovuyor.
Üstüne bu da yetmez gibi menajerlik şirketi ortağı olan, sahte menajerlik faaliyeti yapan ve resmi olarak 4 maçla cezalandırılan adamı el üstünde tutup cezanın bittiği ilk maç kadroya alıyorlar. Kulüpten uzaklaştırıp kapıyı göstermek yok, o şanlı ve kimseye nasip olmadığı söylenen parçalıyı tüm bunlara rağmen giyebiliyor. Yönetim buna gıkını çıkarmıyor.
Aynı yönetim şunu da yapıyor: Disiplinsiz diye 2 büyük yıldızla yolları ayırırken(Keita-Misimovic) yerine disiplinsizliğin kitabını yazan Kazım'ı alıyor..
Sonra bu yönetim utanmadan çıkıp özel formayı 175 TL'den satışa sunuyor görüldüğü üzere. Siz bu formaya bu parayı vermemizi hak edecek ne yaptınız ulan bugüne dek? 3 yıldır görevdeyken bunu almamızı sağlayacak ne yaptınız? Bir forma için durduk yere 175 TL vermemizi nasıl bir beyinle hayal ediyorsunuz, bekliyorsunuz, düşünüyorsunuz?
İnsanda biraz utanma olur, biraz kafa çalıştırır insan yahu. 175 TL değil 5 TL katkı yapmak insanların içinden gelmezken ne hakla bu formayı bu fiyata satabiliyorsunuz?
NOT: Bunun göğsünde TT Arena logosu olmayan versiyonunun 92 TL'den normal fiyatta satışta olacağını söyleyelim ama şu var ki oraya eklenen logonun değeri 83 TL'lik fiyat farkını yaratmamalı.
Üstüne bu da yetmez gibi menajerlik şirketi ortağı olan, sahte menajerlik faaliyeti yapan ve resmi olarak 4 maçla cezalandırılan adamı el üstünde tutup cezanın bittiği ilk maç kadroya alıyorlar. Kulüpten uzaklaştırıp kapıyı göstermek yok, o şanlı ve kimseye nasip olmadığı söylenen parçalıyı tüm bunlara rağmen giyebiliyor. Yönetim buna gıkını çıkarmıyor.
Aynı yönetim şunu da yapıyor: Disiplinsiz diye 2 büyük yıldızla yolları ayırırken(Keita-Misimovic) yerine disiplinsizliğin kitabını yazan Kazım'ı alıyor..
Sonra bu yönetim utanmadan çıkıp özel formayı 175 TL'den satışa sunuyor görüldüğü üzere. Siz bu formaya bu parayı vermemizi hak edecek ne yaptınız ulan bugüne dek? 3 yıldır görevdeyken bunu almamızı sağlayacak ne yaptınız? Bir forma için durduk yere 175 TL vermemizi nasıl bir beyinle hayal ediyorsunuz, bekliyorsunuz, düşünüyorsunuz?
İnsanda biraz utanma olur, biraz kafa çalıştırır insan yahu. 175 TL değil 5 TL katkı yapmak insanların içinden gelmezken ne hakla bu formayı bu fiyata satabiliyorsunuz?
NOT: Bunun göğsünde TT Arena logosu olmayan versiyonunun 92 TL'den normal fiyatta satışta olacağını söyleyelim ama şu var ki oraya eklenen logonun değeri 83 TL'lik fiyat farkını yaratmamalı.
4.01.2011
Bir İngiliz Asilzadesi Colin Kazım Richards
yazan:
Mithra
Bir Adnans transferi ile daha yine hüsrana uğradık. Şimdi normal bir insan olsa 24 yaşında, eğitimini İngiliz kulüplerinde yapmış bir oyuncu için şu an yönetimi ayakta alkışlıyor olurduk. Ama işin aslı öyle değil, aldığımız oyuncu Colin Kazım. Yani fuhuş yapan, küfürbaz, mücadeleden yoksun, maç haricinde sürekli ipodunu açıp rapini dinleyen, etrafına umursamaz bakışlar atan adam.
Yönetim, takımdan Keita'yı disiplinsiz davranışlarından dolayı gönderdi. Hagi, Misimovic'i sakız çiğnediği için kadro dışı bıraktı. Çünkü onlar bir asilzade. Asla disiplinsizliğe yer yok. Almanlar da kimmiş bizim Adnan'ımız var, Hagi'miz var.
Peki takımda şu anda oynayanlar kimler?
Servet Çetin: Yedirdiği gollerle, yaptığı açıklamalarla Rijkaard'ın gidişine destek oldu.
Serdar Özkan: Kendisine ait bir menajerlik şirketi olan atılımcı sporcumuz.
Hakan Balta: Oyunun ortasında çıkmak istediğini belirten, atarlı ama ruhsuzun en önde koşanı ve sigara seven futbolcumuz.
Arda Turan: Son 1 yıldır maç yapmaktan daha çok kurdele kesen, 1 numaralı yıldız, bayrak adam, aylık 80 bin TL'ye geçinemeyen son model Mercedes'i olup, sokaklarda kalmak zorunda kalan fakir oyuncumuz.
ve Colin Kazım!
Bu isimlerden başka da sorunlu futbolcularımız var. Fakat onlar da yeteneksizlikleriyle göz dolduruyor. Burada altını çizmek istediğim nokta saha dışında rahat durmayan adam sayımız zaten fazla, bir de bunlara Colin Kazım'ı eklemek nasıl bir akıl ürünüdür?
Mesela Mario Balotelli şu an faal olarak futbol hayatına devam eden en kırık oyunculardan. Belki de birincisidir. Fakat yeri geliyor bu adam hat-trick yapıyor, yeri geliyor takımı ipten alıyor. Keita'nın zaten yaptığı işler ortadaydı. Yeri gelir kendini yerden yere yuvarlar, yeri de gelir golünü atar, çalımını basar, defans oyuncularını sırtında gezdirirdi. Peki Colin Kazım'ın şu ana kadar performansı ne noktadadır? Saha içinde mücadele etmeyen, ruhsuz ruhsuz sahada dolaşan ve şu ana kadar oynadığı resmi maçlarda 174 maçta 20 gol atan bir adam. Asistlerinin sayısını bilmiyorum, ama orta açmak yerine hiçbir şey yapmayan bir adam olduğu için 20 asisti bile yoktur. Az önce saha dışındaki hareketleri için eleştirdiğim Arda ise benzer mevkide oynamasına rağmen neredeyse her sene en az 10 golü, 15 asisti var. Bu açıdan da sınıfta kalan bir futbolcu.
Peki bu transferin mantığı nedir? Aklıma gelen en mantıklı cevap bu adamın taraftara ıslıklattırılması için alındığıdır. Disiplin yok, sürekli arıza var. Futbol yok, yine arıza var. Zaten takımdaki adamlarda bunlardan var. Taraftar suçlu olarak bazen yönetimi, bazen futbolcuları suçluyor. Yönetimin mantığı biz transferlerimizi yapıyoruz "Ama işte görüyorsunuz ya futbolcular ne kadar kötü oynuyor", "Hagi takımı ne kadar yönetiyor?" diye göstermek. Taraftar umarım Colin Kazım'ı bu yönetim başımızda olduğu sürece ıslıklamaz. Bu bir tuzaktır.
Galatasaray'ın adının olduğu her yerde umut vardır da bu biraz bile bile ladeslik olduğu için bu yönetimden dolayı umut diye bir şey kalmadı. Öncelikli beklentim bir an evvel bu anlayışın defolup gitmesi. İkincisi de ne olur bu adamlar transfer yapmasın. Çünkü Colin Kazım'ı almak gibi süper hedefi olan bu yönetim gider gerçekten Necati'yi, Fatih Tekke'yi, Hürriyet'i ve Van Bommel'i alır. Çünkü her şeyi geçtim artık bunların gururu bile kalmamış. Her an her türlü bombayı patlatabilirler.
Not: Bu arada şu en üstteki resim Galatasaray resmi sitesinin açılış görüntüsü. Hani bir zamanlar Keita'yı, Elano'yu, Jo'yu, Gio'yu, Cana'nın, Misimovic'in, Insua'nın resimlerini 1 gün süreyle aralıksız gösteren açılış sayfası. Neden şöyle Colin Kazım'ın I-Poduyla, karizmatik bakışlarıyla çekilen bir fotoğrafını koymadılar ki?
Yönetim, takımdan Keita'yı disiplinsiz davranışlarından dolayı gönderdi. Hagi, Misimovic'i sakız çiğnediği için kadro dışı bıraktı. Çünkü onlar bir asilzade. Asla disiplinsizliğe yer yok. Almanlar da kimmiş bizim Adnan'ımız var, Hagi'miz var.
Peki takımda şu anda oynayanlar kimler?
Servet Çetin: Yedirdiği gollerle, yaptığı açıklamalarla Rijkaard'ın gidişine destek oldu.
Serdar Özkan: Kendisine ait bir menajerlik şirketi olan atılımcı sporcumuz.
Hakan Balta: Oyunun ortasında çıkmak istediğini belirten, atarlı ama ruhsuzun en önde koşanı ve sigara seven futbolcumuz.
Arda Turan: Son 1 yıldır maç yapmaktan daha çok kurdele kesen, 1 numaralı yıldız, bayrak adam, aylık 80 bin TL'ye geçinemeyen son model Mercedes'i olup, sokaklarda kalmak zorunda kalan fakir oyuncumuz.
ve Colin Kazım!
Bu isimlerden başka da sorunlu futbolcularımız var. Fakat onlar da yeteneksizlikleriyle göz dolduruyor. Burada altını çizmek istediğim nokta saha dışında rahat durmayan adam sayımız zaten fazla, bir de bunlara Colin Kazım'ı eklemek nasıl bir akıl ürünüdür?
Mesela Mario Balotelli şu an faal olarak futbol hayatına devam eden en kırık oyunculardan. Belki de birincisidir. Fakat yeri geliyor bu adam hat-trick yapıyor, yeri geliyor takımı ipten alıyor. Keita'nın zaten yaptığı işler ortadaydı. Yeri gelir kendini yerden yere yuvarlar, yeri de gelir golünü atar, çalımını basar, defans oyuncularını sırtında gezdirirdi. Peki Colin Kazım'ın şu ana kadar performansı ne noktadadır? Saha içinde mücadele etmeyen, ruhsuz ruhsuz sahada dolaşan ve şu ana kadar oynadığı resmi maçlarda 174 maçta 20 gol atan bir adam. Asistlerinin sayısını bilmiyorum, ama orta açmak yerine hiçbir şey yapmayan bir adam olduğu için 20 asisti bile yoktur. Az önce saha dışındaki hareketleri için eleştirdiğim Arda ise benzer mevkide oynamasına rağmen neredeyse her sene en az 10 golü, 15 asisti var. Bu açıdan da sınıfta kalan bir futbolcu.
Peki bu transferin mantığı nedir? Aklıma gelen en mantıklı cevap bu adamın taraftara ıslıklattırılması için alındığıdır. Disiplin yok, sürekli arıza var. Futbol yok, yine arıza var. Zaten takımdaki adamlarda bunlardan var. Taraftar suçlu olarak bazen yönetimi, bazen futbolcuları suçluyor. Yönetimin mantığı biz transferlerimizi yapıyoruz "Ama işte görüyorsunuz ya futbolcular ne kadar kötü oynuyor", "Hagi takımı ne kadar yönetiyor?" diye göstermek. Taraftar umarım Colin Kazım'ı bu yönetim başımızda olduğu sürece ıslıklamaz. Bu bir tuzaktır.
Galatasaray'ın adının olduğu her yerde umut vardır da bu biraz bile bile ladeslik olduğu için bu yönetimden dolayı umut diye bir şey kalmadı. Öncelikli beklentim bir an evvel bu anlayışın defolup gitmesi. İkincisi de ne olur bu adamlar transfer yapmasın. Çünkü Colin Kazım'ı almak gibi süper hedefi olan bu yönetim gider gerçekten Necati'yi, Fatih Tekke'yi, Hürriyet'i ve Van Bommel'i alır. Çünkü her şeyi geçtim artık bunların gururu bile kalmamış. Her an her türlü bombayı patlatabilirler.
Not: Bu arada şu en üstteki resim Galatasaray resmi sitesinin açılış görüntüsü. Hani bir zamanlar Keita'yı, Elano'yu, Jo'yu, Gio'yu, Cana'nın, Misimovic'in, Insua'nın resimlerini 1 gün süreyle aralıksız gösteren açılış sayfası. Neden şöyle Colin Kazım'ın I-Poduyla, karizmatik bakışlarıyla çekilen bir fotoğrafını koymadılar ki?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)