19.06.2011

Umut; İstanbul'da Bir Semt Adı Değilmiş...

Askerlik ile ilgili yazacak çok şeyim var ama burası son yeri. Çoğu okuyucu Twitter'dan takip ettikleri için bir şekilde yaşadıklarımdan haberdar.

Askerde maç izleme fırsatımız pek olmadı, hani maçı izlerken bile aklımız gece 02-04 nöbetindeydi, ya da maç saatinde nöbetimiz vardı. Zaten öyle bir ortamda askerlik yapıyordum ki, "Adnan Polat bu Lincoln'ü neden oynatmıyor" diye söylenen Galatasaraylı asker arkadaşım vardı.

Fenerbahçeli bir asker arkadaşım vardı, ben karakola gittiğimde oradaydı, teskereciydi 45-50 gün kadar beraber kaldık... İlk geldiğinde okuma yazma bilmezmiş, Fotomaç okuya okuya okumayı sökmüş, yine de sıkıntı yaşardı gazeteyi okurken, takıldığı yeri sorardı. Fotomaç deyip küçümsemeyin, bulunduğum ilçeye sadece Sabah-Takvim ve Fotomaç gazetesi gelirdi, gerçi sonradan o büfe de gazete getirmeyi bıraktı. En son benim bitirmeme 10-15 gün kala bir berber gazete bayiliği almıştı.

Galatasaray'lıydık, takım darmadağındı ama, göz görmeyince gönül katlanıyordu. Temel ihtiyaçlarımız o kadar kısıtlı ki ekstralar, keyfi şeyler aklımıza bile gelmiyor. Bu cümleyi okuyup "sen ne biçim galatasaraylısın?" diyen de olur, cevap olarak "hiç deplasman yapmadım" der ve çekilirim.

Sezon ben askere gitmeden bizim için bitmişti, şampiyon ben askerdeyken belli olmuştu.

Sezonun bitmesine 6-7 maç kala karakola Lig TV alındı ve maçlar izlenmeye başlandı. Reciever Rütbeli Gazinosuna bağlandığı için sadece derbi maçlarını, nöbetçi astsubay izin verirse izleyebildik. Maç saatinde devriyen, nöbetin ya da görevin yoksa o da.

Fenerbahçe-Gaziantepspor maçında karakol komutanımız nöbetçiydi ve koyu Fenerbahçeliydi. Komutanla maç izlediğimiz için pek tabi tepkilerimi söndürmeye çalışsam da pozisyonlarda Fenerbahçeli olmadığımı belli ediyordum. Maçın sonlarına doğru dayanamadı ve beni kovdu. Gazinodan çıkmamla birlikte arkamdan gelen gol sesi karakolu inletti.

Ve daha bir sürü şey... Bu sene futbol ile en yoğun dakikalarım karakolda plastik topla oynadığımız 9 aylıktı...

Askerden geldik, gelir gelmez kendimizi yarı finalde harikalar yaratan bir basketbol takımıyla bulduk. Hemen bir arkadaş sezonun gidişatını özet geçti ve benim sivil moda geçiş yapmamla takımın finale adını yazdırması aynı ana denk geldi.

Çok farklı duygular yaşattı bana bu takım... Tam Galatasaraylılığımı 6 ay askıya almak zorunda kaldıktan sonra, dönüşüme geldi. Öyle bir duygu patlaması yaşadım ki ne eski yönetime, ne eski topçulara bir küskünlüğüm, bir nefretim kalmadı... Belki biraz B8'e g4ıogvknerdsagf ama o ayrı.

Zamanında Galatasaray için yazmıştım;


"hüzünlendirmeye alıştıran takımım.

sevgilimizden ayrılırdık, galatasaray'la keyfimiz yerine gelirdi..
derslerden kalırdık, cimbomum elinde kupalarla dönerdi...
hayat çok boktan lan derdik, hagi enfes bir gol atardı...

"ulan iyi ki galatasaray var, moralimiz bozulduğunda hemen yerine getiriyor" derdik.

elbet yeneceğiz, yenileceğiz de biz sana sığındık, ümitle bekledik. başımıza kötü bir şey geldiğinde "olsun lan akşam galatasaray maçı var" dedik.
yenildiğimizde böyle üzülmezdik, şaşırırdık sadece.. şimdi üzülüyoruz, o adamı bu adamı tartıp konumlandırıyoruz, sabri sarıoğlu'nu mumla arıyoruz...

hayatta değişen bir şey yok, senin böyle değişmen yıprattı. şimdi yenildiğimizde şaşırmıyoruz, üzülüyoruz."


Yine beni o eski halime döndürdüğü için bu takım bambaşkadır artık gözümde. Bu sene üzerimizdeki ölü toprağını bir çırpıda atmamızı sağlamışlardır.

Şampiyon final serisinin başında belliydi, kupayı seriyi kazanana verdiler.

Galibiyet, kupa umrumuzda değildi... Mücadele, hırs yetti...

Bu takım öyle bir takım oldu ki, yıllar sonra anlatılacak...

Kim bilir, belki

"yıllar önce, 2010-2011 sezonunda her türlü sıkıntıya rağmen finalde aslanlar gibi mücadele etmiş, vazgeçmemişti basketbol takımımız. Ben de annen için çok mücadele ettim, evladım. Bana bu gücü, bu umudu, bu hırsı o takım vermişti" diye anlatacağız çocuğumuza.

Galatasaray, hayattır.

1 yorum:

İsmail dedi ki...

Ağzına sağlık be abi.

  ©Artemio Franchi. Template by Dicas Blogger.

TOPO