
Son günün ilk yarışı kadınlar 50 metre kurbağalama finaliydi. Bu sprintte üç isim ön plana çıkıyordu: Turnuva boyu pembe bonesi ile kendini akılda bırakan Yuliya Efimova, madalyaları bir bir toplayıp bu yarışa dördüncü altın madalyası için çıkan Rebecca Soni ve sırtüstü sprintinin önemli ABD'li ismi Jessica Hardy. Başlamasıyla bitmesi bir olan bu yarışta beklendiği gibi bu üç isim madalyaları aldılar. Haryd-Efimova-Soni sıralaması ile madalyalar sahiplerini buldu. Sprint yarışlarında son metrelerde rahat kalınmaz pek ancak Jessica Hardy son birkaç kulaçta hiç zorluk çekmeden kazandı ve bu dalda kariyerinde ikinci kez altın madalya aldı.
Turnuvanın yıldızı Ryan Lochte son günde de final yüzmek için havuza geldi günün ilk erkekler finalinde, 400 metre bireysel karışık. Phelps'in 2008'de Olimpiyat altın madalyasını aldıktan sonra bıraktığı bu zorlayıcı dalda Lochte açık ara favoriydi. Kelebek ile başlayan yarışta Lochte ilk dönüş sonrası su altını harika kullanarak farkını yaptı. İlk 100 metre sonunda kelebek tamamlandığında Lochte 0.59 saniye farkla öndeydi. Kelebekte bu farkı atmışken, sırtta daha da arttırması tabii ki sürpriz değil. Hemen sırtüstüne geçti ve burada birisinin Lochte ile olan farkı kapatabilmesi imkansıza yakın zaten. Tyler Clary'nin 1.38 önünde yaptı sırttaki ilk dönüş olan 150 metreyi. Kurbağalamaya geçilen 200 metre dönüşünde ise farkı 0.30 saniyeden fazla arttırdı. Çok iyi olmadığı ve diğer üç teknikten farklı bir teknik gerektiren kurbağalamada bile farkını arttırdı Lochte. Belki 200-300 arasında kurbağalama yüzülürken farkı kapatan olur dedik ama olmadı. Lochte hiçbir şey yapamasa su altını müthiş kullanarak farkı koruyor veya açıyor. Çok büyük, çok farklı, çok ayrı yüzdü yine diğerlerine oranla. Son bölüm olan serbeste geldiğimizde ise ufak bir rekor umudu yaşadık sadece çünkü Lochte'nin madalyasını tehdit eden olmadı. Rekora yakın yüzmesine rağmen kırmasının zor olduğu açıktı, bu kadar yorulan bir adam, epeyce bir farkla da öndeyken kendini iyice kasıp rekor için risk almazdı. Almadı da zaten Lochte... Son 100 metreye yani serbeste girdiğinde 3.30 olan farkı korumayı tercih etti. Korumak dediysek, hakaret olmasın adama, o yine farkı arttıracak... Lochte son dönüş olan 350 metre dönüşünü yapıp sudan çıktığında diğerleri daha dönüşlerini yeni yeni yapıyorlardı. Son 25 metreye geldiğimizde ise Lochte'den başka kadraja girebilen bir isim yoktu. Çok büyük yüzdü ve ödülünü 4 saniyenin üzerinde bir farkla Şangay'da beşinci kez dünya şampiyonu olarak aldı.
Lochte'nin müthiş performansından sonra sırada kadınlar 50 metre serbest finali vardı. Bu bir unvan mücadelesiydi bir kez daha. Dünya Şampiyonaları tarihinde kadınlarda en yaşlı şampiyon olmak isteyen Therese Alshammar için bir fırsat daha vardı. Ayrıca daha bir final önce 50 kurbağalamada altın madalya alan Jessica Hardy de havuzdaydı. Yüzmenin bu en kısa süreli yarışını alan İsveçli yüzücü Therese Alshammar bahsettiğimiz unvanı büyük bir alkışı hak ederek kazandı. Artık o kadınlarda tarihin en yaşlı dünya şampiyonu olarak anılacak yeni birisi rekorunu kırana kadar.
Sprintin ve en uzun mesafenin bir arada olduğu bu günde bir sprinte daha sıra geldi. Erkekler 50 metre sırtüstü finali belki de bu 50'lik sprintler içerisinde turnuvanın en zevkli iki üç tanesinden biriydi. Harika bir tempoyla yüzülen yarışta Liam Tancock duvara ilk dokunan isim olup madalyayı aldı. Tekrarını bulup izlediğim finallerden biri oldu bu, çok kısa olmasına rağmen harika bir yarış oldu. Adeta buradaki heyecan bir sonraki yarış için ön hazırlık oldu bize.

Bu büyük performansın, tarihin en önemli rekorlarından birinin etkisini yavaş yavaş atıp kadınlar 400 metre bireysel karışık finaline geldik. Her yeni final turnuvanın sonuna yeni bir adım demek oluyor, bu yüzden de biraz burukluk olduğu kesin. Havuzdaki önemli isimlerin yanında 200 bireysel karışıkta altın madalyayı alan 15 yaşındaki Çinli Ye Shiwen de havuzdaydı. İlk dönüşte şampiyonanın hayal kırıklıklarından Stephanie Rice öndeydi, kelebek 100 metre sonunda tamamlandığında da 1 saniye farkla öndeydi. Yanlış görmediysem Ye Shiwen son sırada gidiyordu, bu tempoyu kaldıramayacak gibi duruyordu. Stephanie Rice sırtta da yerini korudu ki devamını getirebilmesi önemliydi. Gerisi önemliydi dedim çünkü kurbağalamaya geçtiğimiz gibi Rice geri düşmeye başladı. Yarış boyu önden kopmayan Elizabeth Beisel, kurbağalamada ilk 50 metrede 1.5 saniye civarı fark attı sanırım Rice'a. 300 metre dönüşünde sıralama Beisel-Rice-Miley şeklinde oldu. Son 100 metreye, serbeste geçtiğimizde Beisel'in dünya şampiyonluğunun önündeki tek engel kendisiydi. Arka tarafta ise Rice'ın balonu bir kez daha sönmeye başladı, Miley iyi yüzerek ikinci sıraya çıktı. Stephanie Rice bronz madalyada kaldı, bir hayal kırıklığı daha yarattı, Hannah Miley ise gümüşü kaptı Rice'ın elinden ve Büyük Britanya adına sönük geçen şampiyonada teselli oldu.
Tarihin en zevkli şampiyonalarından birinde son final erkekler 4x100 takım karışıkta. ABD artık insaf dedi ve Ryan Lochte'yi kadroya almadı. Takım karışıkta bilindiği gibi sırtüstü ile başlıyoruz ve bu dalda ABD biraz geri kalabilirdi çünkü burada farkı yapacak isim Lochte olacaktı yüzseydi. Sırtüstü yüzülen ilk 100 metre sonunda Japonya-Almanya-ABD sıralaması sürpriz olmadı pek fazla. Kurbağalama yüzülen 100-200 arasında Japonya adına Kitajima havuza girdi, Japonya için önemli bir avantajdı bu. ABD ise yine zayıf olduğu bu bölüm tamamlandığında, yarışın da tam ortası olan 200 bittiğinde ilk üç dışında kaldı. 100 kelebekte havuzda giren Huegill ve Phelps, Avustralya ve ABD adına fark kapatmak zorundaydı. Bu iki isim bekleneni yapamazsa epeyce zorlu olacak serbest yüzülen son bölüm. Kelebekteki dönüş yapılana kadar ABD, yani Phelps pek de bekleneni yapamamıştı ancak ABD'li yüzücülerin çoğu gibi o da su altından harika fırladı. Phelps elinden geleni yapsa da 300 dönüşünde kelebek tamamlanıp serbeste geçildiğinde Japonya öndeydi. Serbest kısmı ise anlatılarak değil izlenerek yaşanması gereken bir şeydi. Kalan 100 metre serbestte ABD adına Nathan Adrian, Avustralya adına ise bu şampiyonada 100 metre dünya şampiyonu olan James Magnussen havuzdaydı. Adrian, Magnussen'e karşı harika bir 50 metre yüzdü, bununla da kalmayıp bu 50 metrelik performansla takımını zirveye taşıdı. Son 50 metre ise şampiyonaya yakışan harika bir finişe sahne oldu. Magnussen gördüğüm görebileceğim en muhteşem sprintlerden birini attı. Çok değil, iki veya üç metre daha olsa Magnussen Avustralya'yı geriden efsane bir atakla getirip şampiyon yapacaktı. Şampiyonanın en mükemmel sprintini attı demek istiyorum, böyle bir kıstas koyacaksak bunu kesinlikle ilk sıraya yerleştiririm. James Magnussen'in o sprint sırasındaki kalp çarpıntınlarını hissettik resmen yarışı izlerken. Dünya rekoru kırılan yarışlardaki gibi bir heyecan duyduk. Şu sprint altın madalya getirseydi Magnussen tarihe büyük bir imza atacaktı. Gerçi kariyerinin henüz başında kendisi, zor değil benzer ve daha büyük başarılar kazanması.
Bu Magnussen-Adrian düellosundaki heyecanımı yarış anında ve sonrasında Twitter'a yazdıklarımla da göstermek istiyorum yazının sonunda:
- 250 dönüşünde su altından nefis fırladı Phelps. Huegill ve Phelps... Neler oluyor öyle...
- Japonya hala önde, son 100 metrede serbestte belirlenecek her şey.
- Adrian inanılmaz bir 50 yüzdü, muhteşem... Muhteşemmmmm...
- Magnussen altını mı kazandıracak, inanılmaz....
- Of Of... Nefesleri keserek bitirdik şampiyonayı... Dört beş metre daha olsa Magnussen altın madalyayı getiriyordu.
- İnanılmaz bir final oldu bu inanılmaz... Magnussen o son 50 metreyi nasıl yüzdü öyle... İnanılır gibi değil...
- Nathan Adrian yıkılmayı, sarsılmayı geçtim, neredeyse tamamen çöküyordu. Magnussen ve Avustralya gümüşte kaldı ama... O performans...
- Dediğim gibi şu yarışta 5 metre daha olsaydı ABD altını kaybediyordu. Muhtemelen biz de hayatımızı kaybederdik o heyecandan sonra. Vay be...
Ki bunları yazarken ellerimdeki titremeyi, duyduğum heyecanı ve ekran başında çıkardığım tuhaf sesleri tanımlamam ve buraya aktarabilmem zor olacak. Bu güzel şampiyonaya böyle bir son yakışırdı.
Yüzmeyi sevip de "Şu gün keyif almadım." denebilecek bir tek yarışa sahne olmadı bu şampiyona. Çok özel birkaç performans, çok heyecanlı finaller izledik. En önemlisi de kırk tanenin üzerinde dünya rekorunun kırıldığı eski şampiyonalara göre sadece iki rekorda kalmamıza rağmen bu iki rekorun kırk-elli-altmış taneye bedel olmasıydı. Tekstil mayo ile iki rekor mu yoksa teknoloji desteği ile kırk rekor mu derseniz tercihim ilk seçenek olur.
Bir dahaki şampiyonaya kadar yüzmeye ara vermek yok, en sevdiğim ve böylesine heyecan duyduğum sporla ilgili bundan sonra elimden geldiğince yazacağımın sözünü vereyim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder