25.05.2012

Avrupa Yüzme Şampiyonası, Debrecen 2012: Part #1

2012 Avrupa Yüzme Şampiyonası bilindiği üzere Debrecen'de yapılmakta ki bilmiyorsanız da şu an öğrendiniz. Futbolun yanında delicesine takip ettiğim yüzmede büyük bir şampiyonaya kavuşmak sevindirici. Kıyaslamak değil amacım zira şampiyona yazılarında göreceksiniz, kıyaslanacak halimiz yok, o derece rezil durumdayız, neyse, ulusal şampiyonalar yeteri kadar tatmin etmiyor insanı; tıpkı bizde olduğu gibi birkaç sporcunun hegemonyasında geçiyor yarışlar.

Yani mesela Avustralya'yı izliyorsun, Magnussen'in dünyada zorlayacak isim sayısı bile ikiyi üçü geçmezken Avustralya'da kim, nasıl geçebilir ki bu adamı? Veya dünyada Laszlo Cseh'i sadece Phelps ve Lochte devirebilmişken, Avrupa'da kim geçebilir veya başa çıkabilir bu Macar kel ile?

Haliyle olimpiyat oyunları gelene kadar Avrupa Yüzme Şampiyonası can simidi oldu bana, bize, ilgilisine. Gel gör ki olimpiyat barajını aşan çoğu isim bu şampiyonaya katılmadı. Yapacak bir şey yok, eldekilerle yetinip yeni şampiyonların çıkışına tanık oluyoruz. Tabii seyirciyi öksüz bırakmayan büyük şampiyonlar da var. Laszlo Cseh var, Britta Steffen var, 4. gün bir anda şapkadan çıkan tavşan olan ve unutulmaz bir final yaşatan Pellegrini var.

Ayrıca ev sahibi Macaristan için harika bir şampiyona oluyor ilk 4 gün sonunda. Hele bir 4. gün var ki, epik işlere imza atıyorlardı. Son anda İtalya'nın Federica Pellegrini hamlesi olmasaydı belki de şampiyona tarihinin en iyi "gün" performansını gösteren ev sahibi olacaklardı, o derece çıldırmışlardı 24 Mayıs günü yapılan finallerde.

Şampiyonanın ilk gününü canlı izleyemedim, istatistiklerle ve birkaç haberle yetindim. Takip eden günleri ise Twitter'dan canlı aktarım yaparak takip ettim ki çok hoşuma gidiyor. Hem yazarken dönüp baktığımda işe yarıyorlar ve yazmamı kolaylaştırıyorlar hem de birkaç kişi de olsa o an TV başında olamayıp yüzmeye ilgi duyan insanlar oluyor, teşekkür ediyorlar bu canlı anlatım için. Hem yazınca insanın daha da aklında kalıyor bu işler.

Türkler ne alemde diye soracaksanız, baştan uyarayım, sormayın. Gerçi onlarla ilgili de bir şeyler yazacağım ama hayal kırıklığı fazla. Büyük favorilerin çoğu branşı başıboş bıraktığı bir şampiyonada en azından 3-4 sporcumuzun final görmesi gerekirdi. Yarı finalden öteye gidemedik, ucu ucuna final kaçıranımız olsa ona da yeter diyeceğiz ama yok, 16 sporculu yarı finalde ilk 10 gören yok. Sporcularımız Türkiye rekorlarını 1-2 saniye geliştirseler bile finale kalamayacak durumdalar. Türkiye'nin yüzmedeki hali bu. Varsa yoksa futbol, biraz da 2000'lerin sonrasında 2001 Avrupa Şampiyonası ile başlayan 12 yıllık basketbol geçmişi. Bir de işte iki senedir sükse yapılan ve olimpik düzeye erişen voleybol, ötesi yok. Halter veya güreş gibi sporların bile ne derece dalgalandıkları ortada. Atletizmde devşirmeler olmasa zaten yol alabilmişliğimiz yok. Dünyada büyük, bizde ise durumu tartışılan diğer sporlarda ise yokuz ki bence en önemlisi yüzme. Bisiklette yeni yeni ayaklanmalar başladı ama onun çok yolu var, 2020'den önce bisiklet gelişmedi diye sert eleştirilere girmek hatadır bence.

Neyse ya, yüzmeden nerelere kaydı olay, bambaşka bir hal aldı. Türkiye'de yüzme kötü değil, buna emin olabilirsiniz. Şaşırmayın, cidden kötü değiliz, çok kötü bile değiliz, bunlardan daha aşağı bir noktadayız. "Çok kötü" olabilsek finalde 1-2 sporcumuz olur, o bile değiliz biz. Malta, Lihtenştayn, Lüksemburg gibi ülkelerle kapışacak düzeydeyiz yüzmede. Bu yüzdendir 25 senedir 1 tane yüzücüyü tanıyor Türkiye.

Dağıtmayalım konuyu, gün içerisinde ilk dört günü kapsayan bir bilgilendirme yazısı gelecek uzunca, ona ön hazırlık olsun bu. Cuma-cumartesi-pazar üçlüsüne her güne ayrı veya üç günü bir arada alan başka bir yazı gelir, en son da Türklerin ne yaptığı ile ilgili bir ayrı değerlendirme gelir. Yüzme defterini şimdilik kapatırız.

Hiç yorum yok:

  ©Artemio Franchi. Template by Dicas Blogger.

TOPO