A grubundan sonra B grubunun da falına bakayım dedim. Ama her takımın içi ayrı kabarmış, hepsinin geleceği ayrı bir karışık çıktı.
B grubuna bakıldığında herkesin yapabileceklerinden emin olduğu tek takım var, elbette Almanya. Ama ilk maçta takım halinde gösterdikleri performans beklentilerin uzağında kaldı. Veloso'nun şefliğinde yarı sahasını kapatan Portekiz'in oyununa karşı futbol aklı koyabilen tek oyuncuları Mesut Özil'di. Dünya Kupası'nda rakibi perişan eden kontraları da artık bilinir olduğundan ellerindeki tek koz sadece bu gibi gözüktü, tabi Gomez'in golcü sezgilerini de unutmamak gerek. Diğer yandan, özellikle Podolski, Müller kanatlarının da pek etkin olamamasıyla onlar için işler beklenenden fazla karıştı. Şükür ki ellerinde çakı gibi bir yedek kulübesi var. Löw kafayı biraz çalıştırdığı sürece sahada uygulayamayacakları bir şablon varmış gibi gözükmüyor. Alman futbol şansı da peşlerini bırakmıyor. Bu kadronun büyük bir turnuvada ilk kez set oyunu oynaması en büyük dezavantajları. Schürrle, Götze ve Reus'un kenarda unutulmaması, Podolski'nin geçmiş performansının Löw'ü yanıltmaması gerek. Ellerinde pek çok oyuncu var ama en önemlisi Mesut Özil. Böyle bir maestronun etrafında bu kadar yetenekli bir oyuncu nüvesiyle etkin bir set hücumu geliştiremeyen adama beceriksizten başka bir şey denemez. Haklarındaki en büyük soru işareti ise Portekiz'in yediği golden sonra yaptığı baskıya yanıt verememeleri, daha doğrusu karşı hücumlarla rakip kaleyi rahatsız edememeleri. Bütün bunlara rağmen ilk maçlardan sonra Almanya grubunun tek favorisi, kupanın da üç favorisinden biri.
Milli takımında düzen kurmayı bilmeyen birkaç ülke var Avrupa'da. Birisi tabi ki biziz. Diğeri, nedenleri bizimkine pek benzemese de, İngiltere. Pek tabi, önceki iki ülkeden tamamen farklı sebeplerle, bir de Portekiz var. Verimsiz düzen seçimi konusunda bu sene de istikrarlarını bozmadılar. Dünyanın en iyi birkaç oyuncusundan sayılabilecek Nani ve Ronaldo varken takımın taktik olarak temelini vasat forvetlerinin üzerine kurma konusunda ısrarcılar. Almanya maçı itibariyle hücumda ne yaptıklarını anlamak pek mümkün olmadı. Ronaldo şut atıyor, Postiga top tutmaya çalışıyor, Moutinho ileri doğru topla çıkıyor, Nani topu ayağında zor buluyor... En acayibi yapılan bunca şeyin hiçbiri bir plan dahilinde yapılıyormuş gibi durmuyor. En etkili göründükleri anların, son on beş dakikada şuursuzca Alman kalesine hücum ettikleri anlar olması tesadüf değil yani. Bu tür bir durum için çözüm önerisi sunmak bile zor, çünkü takımın zihniyeti temelinden sıkıntılı gibi duruyor. Ellerindeki yeteneklerin potansiyeli düşünüldüğündeyse zihniyetin, planın pek esprisi varmış gibi gelmiyor. Bu kadar iyi alan savunması yaparken, elinizde Ronaldo ve Nani gibi iki teknik gurusu varken böylesine verimsiz futbol oynamak gerçekten zor zanaat. Yapmaları gereken bir şekilde hücum performanslarını arttırmak. Oyuncuların dizilişteki yerlerini değiştirebilirler, hücum planlarını değiştirebilirler ama oyuncular için doğru roller bir türlü bulunamadığından ikisinden birine karar vermek de, herhangi birisini uygulamak da zor iş.
B grubunda "rahatın battığı" diğer takım da grubun üçüncü büyük ismi Hollanda. Portekiz'den küçük bir farkla onların sorunları da sorunun çözümü de apaçık: Ya Arjen Robben ve Afellay'ı takım oyununa katılan ve katkı yapan oyunculara dönüştürecekler ya da ellerinde bolca bulunan hücum oyuncusu seçkisinden başka oyuncularla yola devam edecekler. Danimarka maçında Sneijder ve van Bommel dışında orta saha oyuncularının toplu oyuna gerekli katkıyı verememesi hücumlarının kısırlaşmasına ve tempo kaybetmesine sebep oldu. Afellay ve Robben maçın o an bulundukları kulvardan ibaret bir alanda oynandığını düşünüyor olsalar gerek, bir kez olsun takım oyununa katkı vermeye çalışır gibi gözükmediler. Yine de Sneijder'in performansı ve van Bommel'in liderlik konusunda geri adım atmaması onlar için umut verici. Ki, bunca tersliğe rağmen Huntelaar ve van Persie dört karşı karşıya pozisyonu heba etmese ilk maçtan üç puanla çıkmış olabilirlerdi. Ne yazık ki, bir şanssızlıkları var: Son iki maçları Almanya ve Portekiz'le olacak. Bu maçlardan dört puan çıkarmak, Danimarka maçında yaptıkları, yapamadıkları her şeyden çok, çok daha zor olacaktır.
Ve, son olarak, grubun mazlumu Danimarka... Onlar hakkında söyleyebileceklerim çok az. Çünkü ne yazık ki başarılı olmak için yapabilecekleri pek az şey var gibi görünüyor. Hollanda karşısında aldıkları üç puan tam manasıyla bir lütuf, bir kıyak oldu. Almanya ve Portekiz maçlarında yapmaları gereken Hollanda maçında yaptıklarından çok da farklı olmayacaktır. Kvist ve Zimling'in performanslarının düşmemesi, Agger ve Kjaer'in sakarlaşmaması onlar için en önemli kriterler. Andersen'in ilk maçtaki muhteşem performansı ise önemlinin bile ötesinde. Savunmadaki bu üç parametrede düşüşe geçmemeyi başarıp hücumda hızlanabilirlerse bir şansları olabilir ama Bendtner'den medet ummaları sahanın ileri ucunda şanslarını çok azaltıyor gibi gözüküyor.
12.06.2012
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder