29.11.2016

Montella’nın Milan’ına Taktiksel Bir Bakış



AC Milan Avrupa’nın en köklü kulüplerinden bir tanesi. Kulübün sahip olduğu kaliteyi yalnızca kendi tarihi geçebiliyor. Son birkaç yıldaki felaket yönetim sayesinde AC Milan’ın futbol dünyası için ne kadar önemli bir kurum olduğu kolayca unutuldu.

Bu, 18 Serie A şampiyonluğu ve 7 Avrupa Kupası sahibi olan bir kulüp. Bu, futbola Franco Baresi ve Paolo Maldini’yi vermiş bir kulüp. Yıllar boyunca Marco Van Basten, Ruud Gullit, Frank Rijkaard, Marcel Desailly, Zlatan Ibrahimovic, Andriy Shevchenko, Andrea Pirlo, Alessandro Nesta, Kaka, Ronaldo, Rivaldo, Ronaldinho ve Rui Costa gibi isimlerin ilk 11inde sayıldığı bir kulüp. Arrigo Sacchi, Fabio Capello ve Carlo Ancelotti’yi teknik direktörü olarak çağırma şansına erişmiş bir kulüp.

Bu, tepeden tırnağa büyüklükle bezenmiş bir kulüptü. Efsaneler inşa etmekle bilinen bir kulüptü.
Ancak daha sonra çatlaklar belirmeye ve imparatorluk sarsılmaya başladı. Kötü yatırımlar daha da kötü teknik direktör seçimleriyle beter edildi ve korkunç bir döngü başladı. Milan göz açıp kapayıncaya kadar Serie A şampiyonluğuna oynayan bir takımdan, bir orta sıra takımına dönüştü. Son üç sezondaki lig sıralaması sırasıyla 8, 10 ve 7 oldu. Massimiliano Allegri’nin Ocak 2014’te kovulmasından bu yana San Siro’da tam altı farklı teknik direktör görev yaptı.

Şu sıralar Milan’ın dümeninde bulunan isim ise Vincenzo Montella. Montella’nın 2012-2015 arası yönettiği Fiorentina, tartışılabilir olsa da İtalya’da lider Juventus’tan sonraki en iyi futbolu oynuyordu.  Topa sahip olma üzerine kurulu bir futbol oynayan takımı futbolun en saf halini yansıtıyordu. Montella, Milan’ın başına geçtiğinden beri çoğu kişi, halihazırdaki kadronun Fiorentina’da o kadar başarılı olmasını sağlayan futbolun aynısını oynayıp oynayamayacağını sorguladı.

Montella, oyuncuları istediği gibi kullanmaya alışmış bir teknik adam. Milan’da, güzel futbol gitmişti ve yerini pütürlü, çirkin ve aç bir stil almıştı. Montella işin temeline döndü. Kontra atak yapmadan önce işleri geride sağlam tutmaya çalıştılar. Bu seferki Milan’ın elinde en iyi oyuncular yok ancak onlar Montella’nın alfa olduğu bir kurt sürüsü gibiler.

Yeni Milan Sistemi



Geçtiğimiz sezon Milan ilk olarak elmas dizilimli 4-4-2 kullansa da zaman zaman klasik/düz 4-4-2’ye döndüler hatta 4-5-1 ile de flört ettiler. Ancak Montella’nın Milan’a gelişinden beri tutarlı bir şekilde 4-3-3 dizilimiyle oynuyorlar.

Yukarıdaki resim nasıl dizildiklerini gösteriyor. 17 yaşındaki Gigi Donnarumma kalede başlıyor, devamında soldan sağa şekilde savunmada Matteo De Sciglio, Alessio Romagnoli, Gabriel Paletta ve Ignazio Abate yerleşiyor. Orta saha 18 yaşındaki Manuel Locatelli, Juraj Kucka ve Giacomo Bonaventura’dan oluşuyor. İleride tercih edilen üçlü ise düzenli olarak Suso, Carlos Bacca ve M’Baye Niang’dan oluşuyor.


Milan, defanstaki Alessio Romagnoli’nin topla oynama ve pas becerilerinden yararlanmak üzerine kuruluyor. Üstteki resim, oyuncuların bir aut atışında oyunu geriden kurmak için nasıl yerleştiklerini gösteriyor. Gördüğünüz üzere stoperler ceza sahasının kenar çizgilerine açılırken bekler ileri çıkıyor. Ayrıca Locatelli biraz geriye gelerek iki kanatla da pas üçgeni kurabilecek bir pozisyona geçiyor. Milan oyuncularını rakibin pres yapma denemelerine karşılık merkezde boşluk yaratacak şekilde yaymaya çalışıyor.

Roma’dan 25 milyon euro karşılığında gelen Romagnoli, her 90 dakika için ortalama 52.2 pas ile oynarken bu pasların %86.8’ini başarıyla yerine ulaştırıyor. Milan’ın derinden oyun kurma planında en önemli eleman.


Bir üstteki fotoğraf ise Milan’ın kendi sahasında savunma yaparken aldığı şekli görüyoruz. Dört defans oyuncusunun çizgi şeklinde dizildiğini rahatça görebiliyorsunuz, Locatelli yine en derindeki orta saha oyuncusu olarak dizilirken Kucka ve Bonaventura biraz ilerde duruyor. Beyaz halka içine alınmış Suso ve Niang savunmalarına destek olmak için daha geriye geliyorlar. Milan’ın savunmada efektif bir şekilde topun gerisinde üç çizgi halinde, yoğun ve dar alanda yerleştiğini fark etmişsinizdir. Alana hakimiyet kuruyorlar ve rakibi kanatlara inmeye zorluyorlar.


Burada Milan’ın şeklini herkes yine rahatça görebiliyor. Bu resimde Suso ve Carlos Bacca’nın rakibi geriye kadar takip ederek topu kapmaya çalıştıklarını görebiliyorsunuz. Bahsi geçen Suso, Liverpool’da taktiksel anlamda lüks ve yeterince çalışmadığı söylenen Suso. Montella’nın felsefesini kabullenmiş durumda ve hücum görevlerini yerine getirdiği kadar savunma görevlerini de yerine getiriyor. Resimde, Milan’ın rakip onların yarı alanına girer girmez nasıl alan sıkıştırdığını görebiliyorsunuz. Bu örnekte topun gerisinde yedi Milanlı var. 13 lig maçında 17 gol yiyen takım, savunmasıyla ünlü eski Milan takımları kadar savunmada yıkılmaz değil ancak Montella takımına disiplin ve yapı kazandırmayı başardı, bunu takım şeklinden görebiliyorsunuz.



Üstteki iki resimde Milan’ın rakip geriden oyun kurmaya çalıştığında rakibi nasıl kontrol altına almaya çalıştığını görüyoruz. Suso ve Niang diğer iki ileri orta saha oyuncusuyla birlikte çizgi oluşturmak için geriye geliyor ve Milan neredeyse 4-1-4-1 dizilişini alıyor. Orta sahalardan biri ya da ikisi birden Bacca’yla birlikte rakibe baskı uygulamak için ileri çıkıyor. Locatelli ve savunmanın presin aşılarak rakiple karşı karşıya kalmaması için Suso ve Niang’ın ikisinin de savunma sorumluluklarını görmezden gelmemesi çok önemli. Bu iyi oturmuş bir sistem.



Milan’ın oyun kurma aşamasında Montella’nın yaratıcı tarafına dair ilginç bir gözlem yapılabilir. Yukarıdaki bu resimde üç kişilik orta saha beyaz çizgilerle birleştirilmiş durumda. Mario Pasalic normalde bir bekin olacağını düşündüğünüz pozisyonu almış durumda. Dar alanda iyi top sürebilen orta saha oyuncusu, Milan’ın geriden oyuna çıkabilmesi için önemli bir şans sunuyor. Aynı zamanda De Sciglio’yu geri çekilmeye zorlayarak sol hücum oyuncusu Niang’ın ortaya yaklaşıp Bacca’yı desteklemesine olanak sağlıyor. Bu Milan’ın orta saha oyuncularını oyuna katabilmek için iki kanatta da uyguladığı bir taktik.

Bu geçen yılın Milan’ı değil ve Montella takımı doğru yönde yeniden inşa etmek istediğini devamlı söylüyor. Umutlarını yıldız oyunculara bağlamıyor, onun yerine Avrupa’ya katılmaya çalışırken bir yandan da takım kurmaya çalışıyor. Şimdiye kadar işler iyi gidiyor, Montella’nın favori hücum üçlüsü Suso, Niang ve Bacca toplamda 13 gol atarken orta saha üçlüsü Locatelli, Bonaventura ve Kucka 5 gol attı. Golleri paylaştıkları gibi savunma sorumluluklarını da paylaşıyorlar. Bu sezon halihazırda Juventus’u yenmiş durumdalar ve şu an (26 Kasım 2016) itibariyle Serie A’nın üçüncü sırasında bulunuyorlar. Juventus’un 7 puan gerisinde ve ikinci sıradaki Roma’nın averajla hemen arkasında. Montella’nın yeni görünüşlü Milan’ı gelecek sezon Avrupa’da olabilir.

Bu yazının orijinali footballwhispers.com adresinde yayınlanmıştır.


Bu çeviri artemiofranchi.org dışında herhangi bir yerde, kaynak gösterilse dahi izinsiz yayınlanamaz.

Arsene Wenger'in Genç Oyuncular Hakkındaki Endişeleri


Arsene Wenger, genç futbolcuların günümüzde yaşadığı baskılar ile bugünkü futbol çevresinin ve eğitim şeklinin* gençleri hazırlamak için ideal olmadığı konusunda bir tartışma başlattı.

*Orijinal yazıda geçen “hothousing” kavramının doğrudan Türkçe karşılığı yok, bir konu hakkında öğrenciye aşırı bilgi yüklemeye dayanan bir eğitim türü olarak geçiyor, kısaca bilgi yüklemesi diyebiliriz.

“Günümüzde genç takımlarda uygulanan modern eğitim hakkında çok soru var,” diyen Wenger “Oyuncuları çok mu erken uzmanlaştırıyoruz? Onlara erkenden çok fazla antrenörlük yapıp yeterli özgürlüğü vermiyor muyuz? Onları diğer sporlardan çok mu erken izole ediyoruz? Futbolcular diğer sporları erken yaşta deneyip orada kazandıkları yetenekleri futbola aktarmamalılar mı? Onları normal bir sosyal yaşamdan çok mu erken izole ediyoruz?”

“Başarı oranlarını bildiğimiz takdirde; onlar için 16 yaşında normal bir okula gidip okul sonrası antrenmanlara katılmaları, bütün gün sadece profesyonel futbol hayatına tabi tutmamızdan daha iyi olmaz mı?”

“Fransa’da genç futbolcuların %12’sinin hayatını ilk dört ligde futboldan kazandığını biliyoruz. Bu geri kalan %88’in her gününü profesyonel futbolcu gibi yaşasa da geleceği olmadığı anlamına geliyor.”

“Diğer bir soru da ebeveynleri nasıl yönettiğimiz çünkü çok fazla beklentileri var ve çocuklar üstünde çok baskı oluşturuyorlar. Çocuklar çok ufak yaşta başarılı olmaları için baskı altına alınıyorlar ve her sabah başarısız olma korkusuyla uyanıyorlar.”

Wenger kendi çocukluğu ile bugünkü genç bir futbolcunun hayatını kıyaslıyor ve zıtlığa dikkat çekiyor. Babası ona çocukken her gün okulda gününü nasıl geçirdiğini sorarken, günümüzde gelecek vaadeden bir futbolcunun babasının “İyi antrenman yaptın mı? Antrenörün ne dedi?” gibi sorular sorduğunu söylüyor.

“Benim için futbol oynadığımız zamanlar mutluluk demekti – haydi eğlenelim. Futbolu can sıkıntısının zıttı olarak kabul ederek oyuna karşı bir tutku geliştirdim. Bugün ise baskı futbolun üstünde ve içinde. Hem de gençliğin ilk aşamalarından itibaren. Bugün çocuklar futbola dokuz, on, onbir, oniki yaşlarında başlıyorlar. Bu durum birçok soru yaratıyor ve cevabın bende olduğunu söyleyemem. Fakat ben normal hayatınızı ne kadar fazla yaşarsanız o kadar iyi olduğunu düşünüyorum.”

Wenger her zaman genç oyunculara şans verilmesini savunan biri oldu ve hiçbir zaman gerekli yetenekle olgunluğa sahip olduğuna inandığı oyunculara seviye atlatmaktan çekinmedi. Monaco’daki genç Thierry Henry ya da Arsenal’de ergenliğini geçiren Cesc Fabregas bunun kanıtları. Ancak Wenger futbolun günümüzde çok erkenden çok fazla baskı yaratan bir ortama dönüştüğünden endişe duyuyor.

Liverpool yakın zamanda genç profesyonel oyuncuları için bir maaş sınırı belirlediğini, 17 yaşındaki oyuncuları için en yüksek maaşın yıllık 40.000 pound olacağını açıkladı. Bunun amacı genç oyunculara daha normal bir yaşam sunmak olsa da en göze çarpan oyuncuların hala öğreneceği çok şey ve edinecekleri çok tecrübe var. Geleceğin en aranan oyuncusu olabilmek için rekabet çok çetin geçerken, büyük resme baktığımızda stresten uzak kalırken normal hayattan uzak kalmamak genç oyuncular için kuraldan çok istisna olarak kalıyor.

Wenger genç futbolcuların gelişimi ve onlara sağlanan fırsatlarla ilgili daha kapsamlı bir tartışmanın yapılması gerektiğine inanıyor. “Bütün sistem sorgulanmalı.” diyen Wenger “En iyi oyuncuların en büyük kulüplere gitmesini sağlayan bir sistem organize ettiler ama oyuncular bu en büyük kulüplerde futbol oynama şansını her zaman bulamıyorlar.” diyor.


Bu yazının orijinal hali The Guardian’da yayınlanmıştır.

Bu çeviri, artemiofranchi.org dışında herhangi bir yerde kaynak gösterilse dahi izinsiz yayınlanamaz.

  ©Artemio Franchi. Template by Dicas Blogger.

TOPO