Öncelikle turnuvanın formatına bakalım. Play-off turunda, OFC (Okyanusya Futbol Fed.) şampiyonu ile turnuvanın ev sahibi olan ülkenin lig şampiyonu maç yapıyor. Sonraki turda play-off galibi ile CAF (Afrika), CONCACAF (Kuzey-Orta Amerika, Karayipler), AFC (Asya) Şampiyonlar Ligi galipleri eşleşerek eleme maçı oynuyorlar. Yarı finalde ise kazananlar, UEFA Şampiyonlar Ligi ve Copa Libertadores galipleriyle eşleşiyor. CONMEBOL Copa Libertadores ve UEFA Şampiyonlar Ligi'nden gelen takımlar zaten oldukça avantajlı başlıyorlar, iki maçta kupaya erişme imkanları oluyor.
Turnuvanın yapıldığı ülkeler ise 2000 yılındaki Brezilya hariç hep Japonya, Fas ve Birleşik Arap Emirlikleri olmuş. Bu son üç ülkenin hiçbirisi malesef bir futbol ülkesi değil. Ben futbol ülkesi kavramına inanan biriyim, 2014 Brezilya Dünya Kupası'nın oldukça keyifli ve akıllarda kalacak şekilde geçmesinin doğrudan bununla ilgisi olduğunu düşünüyorum. Seyircilerin yarattığı atmosfer bile tek başına sahadaki oyuna etki ediyor. İnsanlar bu yüzden (siyasal ve yerel sebepler bir yana) Rusya ve Katar'da yapılacak olan iki gelecek Dünya Kupası'na şimdiden ön yargıyla yaklaşıyor.
Maçların ligler devam ediyorken oynanması bir başka sorun. BAE ve Fas'ta oynandığı zamanlar saat farkı Avrupa için sorun olmuyordu ancak Japonya'da oynandığı zaman maçlar gün ortasına denk geliyor. Saat farkı mevzusu diğer kıtalar için de sorun yarattığından eleştirmek çok doğru değil aslında. Esas problem liglerin devam ediyor oluşu. İnsanlar hafta içi oynanan yarı final maçlarını işte, okulda olduklarından vs. izleyemiyor. Hafta sonu oynanacak üçüncülük ve final maçları ise büyük liglerdeki fikstürlerle çakışmıyor fakat oynanan maçlar insana bir şey vaad etmiyor. Öğlen iki saatini bu maçı izlemeye ayırmak yerine işini gücünü halledip öğleden sonra ve akşam kendi takımını ya da başka bir ligdeki keyif vaadeden bir maçı izlemek daha cazip geliyor.
Bir önceki paragrafta şimdi bahsedeceğim soruna değindim aslında. Kulüpler bazında Avrupa ile dünya futbolunun kalanı arasında NBA ile dünya basketbolunun kalanı arasındakine yakın bir fark var. 12 turnuvanın 8 tanesini UEFA temsilcileri kazanmış. 4 tanesini ise CONMEBOL ekipleri. Son 8 turnuvanın 7 tanesinde UEFA şampiyonluğu var. Bu durum "sürprize kapalılık" algısı yerleştirdiği için de insanların her sene oynanan bu turnuvayı takip etmekle uğraşmadığını düşünüyorum.
Özellikle Avrupa'dan gelen kulüpler için bu turnuvanın angarya olarak görüldüğü algısı bende yer etmiş durumda. Ne kadar doğru bunu bilemem fakat La Liga'da harika bir form yakalamış Real Madrid'e bu hafta Valencia deplasmanına mı gitmek isterdiniz bu turnuvaya mı diye seçenek verseler, Valencia'yı tercih edeceklerine inanıyorum. As oyuncularla çıkmış olsalar dahi Club America karşısındaki "eh çıktık oynuyoruz işte" havası hissediliyordu ki buna rağmen rakiplerinin zayıflığı sayesinde 2-0 kazandılar.
2012'de kupayı Chelsea'yi yenerek alan Corinthians 8 yıllık zinciri bozan tek takım. |
Yine bende yarattığı bir diğer algıya değinmek istiyorum. Subjektif bir konu. Bu turnuvadan buram buram "pazarlama" kokuları geliyor. Elbette her turnuva en çok izleyiciye ulaşmak istiyor, daha çok gelir elde etmek istiyor fakat bu turnuva bende bir olmamışlık bir yapaylık hissi yaratıyor. PES oynarken arkadaşlarınızla yaptığınız bir KONAMI CUP ile bunun arasında atmosfer olarak ben fark göremiyorum. Hatta KONAMI CUP samimiyetiyle bir tık daha önde.
Bu seneye özel olarak video hakem uygulamasının bu turnuvada test edilmesi ve uygulandığı iki seferden birinin fiyasko olması da turnuva için iyi olmadı. Kashima Antlers-Atletico Nacional maçındaki penaltı kararı video hakemin işe yaradığını fakat çok ağır kaldığını, oyunu ciddi biçimde durdurduğunu gösterdi. Real Madrid-Club America maçında ise hakemin golden sonra "durun bir durun" diye sevinci bölmesi, garip el hareketleriyle önce golü iptal ettiğini zannettirip sonra ortaya koşması futbol zevkine sıkılan bir kurşun oldu. Bu uygulama böyle olacaksa haksız yenen gollere, hatalı ofsaytlara razıyım.
"Ee sayın Ögeday Karabulut. Bu kadar eleştirdin, yazdın ettin var mı çözüm önerin?" diye soracak olursanız:
- Öncelikle katılmaya hak kazanan kulüpteki kadro değişimi, hatta küme düşme gibi dezavantajları bir kenara bırakarak bu turnuvanın da en az 3 yıl arayla yapılması gerekiyor. Evet, belki Asya Şampiyonu olan kulüp futbolcuları üç dört sene sonra taş kemiriyor olacak, belki Real Madrid'de Perez delirip takımı baştan aşağı yeniden kuracak ancak şunu düşünün: 2016-2020 arası federasyon şampiyonları, finalistleri vs. (misal Avrupa Ligi şampiyonu) hepsi bir araya gelip ufak bir turnuva oynayacak. "Aaa o bu hafta mıydı lan?" diye bakıp geçilecek bir turnuva yerine insanların bir nebze daha heyecanla bekleyeceği bir etkinlik olacaktır.
- Turnuvanın mümkün olduğunca lig arası bir noktaya denk getirilip kimsenin fikstürünün içine edilmemesi. Bu oldukça zor olacaktır ama FIFA bu, istese yapar. Zaten ben yapabilsem burada eleştirmek yerine Zürih'te sıcak çikolatamı yudumlarken Infantino'yla "Başkan sıcak top soğuk top var mı harbiden? Söz aramızda kalacak." muhabbeti yapıyor olurdum.
- Ev sahibi ülkenin değişimi. Japonya, Fas ve BAE ekseninden çıkması herkes için en hayırlısı olacaktır. Bunu uzatmaya gerek duymuyorum.
Şimdilik aklıma gelen üç değişiklik bunlar. CONMEBOL ve UEFA dışındaki federasyon takımlarına maçtan önce handikap vermek gibi daha uçuk fikirler de aklımın bir köşesinden geçmiyor değil.
Bu yılki final maçı Real Madrid-Kashima Antlers pazar günü bizim saatimizle 13:30'da başlayacak, TRT Spor'dan yayınlanacak. Ben iflah olmaz bir futbol aşığıyım ne bulsam izlerim diyorsanız üçüncülük maçı olan Club America-Atletico Nacional maçı da pazar sabahı saat 10'da başlayacak, o da TRT Spor'dan izlenebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder