Bu yazının orijinali TheGuardian.com adresinde yayınlanmıştır.
Taktik savaş bir
futbol maçının gidişatını gösterir ancak maçın sonucu ufak anlarda yaşananlara
bağlıdır. Chelsea’nin Manchester City’e karşı aldığı 3-1lik zafer bunun
mükemmel bir örneğiydi. Eğer ilk bir saatin muhteşem oyuncusu Kevin De Bruyne,
Manchester City’i 2-0 öne geçirecek olan o golü atsaydı bu yazı Pep Guardiola’nın
Antonio Conte’nin 3-4-3ünü nasıl çözdüğüyle ilgili olacaktı. Ancak De Bruyne
bir şekilde direği nişanladı ve devamında Chelsea’nin geriden gelip maçı alması
Guardiola’nın sisteminin sorgulanması anlamına geldi. Gerçek ise bu kadar basit
değil.
Bu; baştan sonra
heyecan dolu, enerjik, son derece taktiksel ve komiklik derecesinde açık bir
maçtı. Guardiola’nın diziliş seçimi, her zaman olduğu gibi, ilk 11ler
açıklandığında dahi tahmin edilemezdi ancak biraz 3-2-4-1in gelişinin
habercisiydi. Guardiola geride üçe karşı üç kişiyle gidecekti, Leroy Sane ve
Jesus Navas’a Chelsea’nin beklerini takip etme konusunda büyük iş düşecekti. Bu
da ortada bu maçta iki büyük taktiksel özelliği olduğu anlamına geliyordu: İlk
olarak bekler devreden çıkıp savunma görevlerini boşlayacaklardı; ikinci olarak
City, Chelsea hücumlarında üçe üç kalacak ve Chelsea rahatça bunu aşabilecekti.
Kanat-beklerin
durumu ilk yarıda gayet ortadaydı. Yakın zamanlarda gösterdiği birkaç
performansa rağmen Victor Moses oynadığı pozisyonda rahat değildi ve savunma
anlamındaki zayıflıkları, David Silva onun üstünden Sane’ye mükemmel bir top
aşırttığında bakakalmasıyla ortaya çıktı. Sane pozisyonu değerlendiremedi. Öbür
yandan hücum odaklı Sane, savunmadayken Moses’ı takip etme konusunda ciddi
problemler yaşadı.
Ters kanatta,
Jesus Navas bazen Marco Alonso tarafından itilerek kendini sağ bekte buldu.
Bazı anlarda İspanyol meslektaşını takip etmek için kolayca hevesleniyordu ki
Chelsea’nin ilk ciddi gol fırsatında da bu oldu. Eden Hazard topla birlikte
hızla Navas’In arkasında bıraktığı boşluğa girip Claudio Bravo’yu geçse de
sürpriz bir şekilde dar açıdan şut çekmemeyi tercih etti.
Bu arada Alonso Sane,
Navas ya da Moses’ın daha doğal bir kanat-bek oyuncusu olduğundan savunma
görevlerini yerine iyi getirdi, Navas’ı sıkıca marke etti. Öte yandan Hazard’ın
savunma konusundaki ilgisizliği kanatta boş alan yarattı böylece De Bruyne o
boşluğa girerek tekrar tekrar yere yakın sert ortalar kesti. Alonso bocalamaya
başladı ve sonunda City’i öne geçiren gol Navas’ın ortasında geldi. Gary Cahill
tarafından başarısız bir şekilde kendi ağlarına gönderilmiş bir gol.
Navas ayrıca De
Bruyne’ün kaçırdığı kritik gol pozisyonunda da ortayı yaptı ve City topa sahip
olma konusunda maçı domine ederken Chelsea dümene geçti ve City’nin gerideki
adam eksikliğinden faydalanmaya başladı. Guardiola, Silva ve De Bruyne’ü
Chelsea’yi orta sahada boğarak City’nin topa sahip olması için kullanırken,
Hazard ve 50. dakikada Pedro’nun yerine giren Willian hızlıca gerideki City
üçlüsüne doğru öne çıktı. Eğer Chelsea topu hızla hücuma gönderebilirse,
hücumcuların gole gitmeden önce geçmesi gereken sadece bir adam vardı. İkinci
yarı boyunca tekrar tekrar yaşanan şey tam anlamıyla buydu.
Chelsea’nin bütün
golleri bilhassa direktti. İlk golde Cesc Fabregas kendi sahasında bir kısa pas
aldı, daha topu kontrol etmeden iki kere kısaca Costa’ya bakıp yerini kontrol
etti, sonra forvetin göğsüne doğru uzun bir nokta pas attı. Costa yalnızca
Nicolas Otamendi’yi yenerek topu Claudio Bravo’nun yanından ağlara yapıştırdı.
3-4-3 sisteminde ilk maçına çıkan Cesc Fabregas’tan mükemmel bir oyun geldi,
sakatlanan Nemanja Matic’in yerine oynayan İspanyol daha geniş çaplı bir pas
imkanı sundu ki direkt futbol için mükemmel bir özellikti.
İkinci gol
tamamen farklıydı, ileri üçlüyü kullanan klasik bir kontratak: Hazard topu
defanstan ileri taşıdı, Costa yakına gelerek top aldı ve ileri doğru hızla
çıkan Willian’ın koşuyoluna mükemmel şekilde oynadı. Ama yine de bir Chelsea
oyuncusunun rakibini geçmesi yetti. Costa orta yuvarlakta Otamendi’yi döndürerek
onu tekrar alt etti.
Üçüncü gol duraklamalarda
geldi. Guardiola, forvet Kelechi Iheanacho’yu stoper John Stones’un yerine
sokarak kumar oynadıktan sonra. Ama yine de, tekrardan, tamamen basit bir goldü
ve bir Chelsea hücumcusunun bir City defans oyuncusunu yenmesi vardı. Hazard’ın
Aleksandar Kolarov’u geçerek şık bir şekilde gol atması devre yarısından
sonraki sıradışı kontratak performasını taçlandırdı.
Sonuç olarak
Chelsea’nin galibiyeti rahat alınmış gibiydi. Ancak Conte’nin Guardiola’yı alt
etmesinden daha çok; büyüleciyi, karmaşık, Premier Lig’in daha önce benzerini
üretmediği bir taktik savaştı: 3-4-3e karşılık 3-2-4-1. Taktiksel anlamda,
yazın Guardiola ve Conte’nin gelişi Premier Lig’i yeni bir seviyeye taşıdı.
Bu çeviri artemiofranchi.org
dışında kaynak gösterilse dahi izin alınmadan yayınlanamaz.
1 yorum:
selamlar sitede çok güzel çeviriler var. takipteyim :)
Yorum Gönder