Zor durumdaki teknik adam,
takımının Alexis Sanchez’in çabalarına rağmen Bayern karşısında rahatsız edici
bir hızla çöktüğünü gördü ve son artık çok daha yakın görünüyor.
Arsenal
oyuncuları Münih’teki tramvatik ikinci yarıda odaklarını zar zor kazanıp
kaybederken; doymuş ev sahibi taraftarlarının kükremeleri, haykırışları ve
çağlamaları dışında başka bir şeyin sesini duymak da mümkündü. Ayrılıklar,
elvedalar, değişen trenler ve biraz uzaktan gelen veda alkışları.
Bu Şampiyonlar Ligi son 16 maçı, ilk on beş dakikasında kendi ekseninde çılgınca bir uçtan diğer uca sallandı. Arsenal 1-0 mağlup durumdayken, Alexis Sanchez tarafından sergilenen heyecan verici derecede sinirli ve yüksek enerjili bir santrfor performansıyla maça geri ortak oldu. Sanchez bir anlığına bu tanıdık görüntü karşısında son zamanlarda oluşan Wenger memnuniyetsizliğinin vücut bulmuş hali oldu, bunu kabul etmeyecek bir adam olarak. Sanchez iyi bir gol attı, ilerde liderlik etti, Mats Hummels’i korkuttu ve genel olarak akıntıya engel oldu.
Ancak yine de bir
saat geçtiğinde Sanchez takım arkadaşlarının geri çekilmesiyle bıkmış bir halde
sahada gezen bir izleyiciye dönüşmüştü. Sonuçta Bayern ezici 5-1lik galibiyetin
son golünü kutlarken Sanchez kenar çizgide çömelmiş, tamamiyle harap olmuş ve
endişe verici derecede uzakta bir adam görüntüsü çiziyordu.
Elbette böylesine
endişe verici bir hızda çökmeyle gelen yenilgiden sonra Arsene Wenger’in istifasını
vermesini önerenler olacak. Nesneler/sistemler yıkılır. Dünya entropiye
tandanslıdır. Ancak genelde bu kadar hızlı olmaz.
Şimdi kulağa
garip gelse de Arsenal ilk yarı bittiğinde 1-1lik skorun daha iyi oynayan
tarafı olarak alkışlanıyordu. İkinci yarıda ise basitçe çözüldüler. Wenger maç
öncesi basın toplantısında kendi geleceğini konuşmak için “uygun zaman”
olmadığını öylemişti. Yani Arsene, artık öyle, yine de öfkeli bir şekilde
değil. Yüzleşelim, Şubat’ta Bayern ile oynamak gayet sağlıklı bir mevki.
Arsenal’ın hali hazırda sahip oldukları Wenger’in eseri: iyi bir taraftar
grubu, iyi bir stadyum, elitler arasında bir yer, fazla olmasa da birkaç
mükemmel oyuncu.
Ve yine skora
rağmen kulağa garip gelebilir ancak Arsenal bazı bölümlerde ya da en azından
bir bölümde iyi oynadı. Gerçi başlangıç çok kötüydü. Dokuz dakika geçmişken
Arjen Robben çok güzel ancak aynı zamanda şaşkınlık ve sinirle kafanıza
vuracağınız bir gol attı. Bayern geriden başlayarak topu dokuz oyuncu ile
zikzak yaparak her zaman bulunduğu sağ kanatta olan ve her zamanki Robben işlerini
yapan Robben’e ulaştırdı. Bir noktada o kadar Robben işi bir şey yaptı ki
eskimişti, klişeydi çok fazla Robben’di, Robben aşırı dozuydu. Haydi ama! Ceza
sahasına doğru kat ederek yana kayma. Sol ayağa geçirme. Evet biliyoruz bunu.
Emin ol ki birisi gelip burayı kapatıp bu ... (sanırım burada küfür var) durduracak.
A-aa!
Robben, soluna ve
ceza sahasına kat etme olan içgüdüsü yüzünden tahminen gece on kere yataktan
düşen adam, baskı yemek yerine boşluğa oynadı. Neredeyse David Ospina’nın sağ
üst tarafına mükemmel bir sol ayak falso vuruşu göndermeden önce yaptığına
inanamayan bir omuz silkme yapacak kadar vakti vardı. Kendi çapında Arsenal
anlarının en Arsenal olanıydı. Bu Arsenal’ın özetiydi: son 16 eşleşmesinde bir
golle geri düşmek o kadar tanıdıktı ki uzay-zaman akışındaki acayip bir Vine
döngüsüne benziyordu, başka bir evrende Arjen Robben’in sürekli içeri kat edip ve
kaleye şut çektiği, Arsene Wenger’in ise taç çizgisinde burnunu kaşıyıp
şaşkınca baktığı bir anın yaptığı parazit gibiydi.
Elbette bu basit
bir Arsenal öyküsü değildi. Bayern çok iyiydi. Mükemmel Thiago Alcantara iki kez
gol attı ve bütün gece onu izlemek çok keyifliydi; her zaman pas verip hareket
etmeyi başaran ve alan bulabilen sevimli, çevik, ufak tehdit *alternatif: haylaz çocuk
.
Ancak o zaman
bile Bayern’in şok edici oyun gücüyle, garip bir şekilde güçsüz görünen Arsenal
takımı arasında kıyaslama yapmak cazipti. Bayern skor 4-1 iken Thomas Müller’i
beşinci golü atması için oyuna aldı; Mesut Özil, 2011den beri oynanan on bir son
16 eşleşme maçında hiç golü ya da asisti olmayan isim, 90 dakika oynadı ancak 20
pas yaparak zorlukla hissedilebilir bir varlık gösterdi.
Arsenal geçen yaz
96, evvelki yaz ise 101 milyon pound harcadı. Maaş bütçeleri Bayern’den azıcık
daha az, net değerleri de aynı şekilde, dünyanın en değerli beşinci kulübü,
dördüncü kulübüyle oynuyor. Yine de bu harikulade şekilde aydınlatılmış dev
donut şeklindeki stadyumdaki maçta bazı anlarda bütün galaksi şampiyonlarına
karşı oynayan acemiler gibi göründüler. Veya en iyi ihtimalle, aynı yerde çok
uzun süredir oturan bir elit takım gibi.
Wenger’in kurduğu
bu stabil temelleri kurabilecek başka bir teknik direktörün olmadığını
tartışmanın neredeyse imkansız olduğu gibi, bunun gibi anlarda da Wenger’in bu
kulübü daha yüksek bir seviyeye nasıl taşıyacabileceğini tartışmak da neredeyse
imkansız görünüyor. Her zamanki gibi soru basitçe: kim ve ne zaman? Radikal
değişim nadiren iyi bir fikirdir. Conte tarzı yüksek baskılı bir disiplincinin,
Simone tarzı bir manyağın halihazırdaki kadronun başına geçmesi felakete yol
açabilir. Daha tanıdık bir Genç Arsene tarzı teknik adam hiçbir değişiklik yaratmayabilir.
Ayrılıklar, çıkış
müzikleri, vedalar. Bir şey kesin. Hepsi Münih’te daha da yaklaştı.
Bu yazının orijinali 16 Şubat 2017 tarihinde
Barney Ronay tarafından TheGuardian.com’da yayınlanmıştır.
Bu çeviri artemiofranchi.org dışında kaynak
gösterilse dahi izin alınmadan yayınlanamaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder