Geçen sene yapılan yarışı izlememiştim ve yapılan yorumları okuduğumda Bakü'nün sevilmediğini ve sıkıcı yarışlara gebe olduğu konusunda fikir birliğine varıldığını görmüştüm. Bu sene ise "ALIN LAN" diyerek bir sezon boyunca görülecek dramayı bize tek yarışta yaşattı Bakü.
Ben hala eski kafalı olarak Monako'nun tek cadde pist olması gerektiğini düşünüyorum. Singapur ve Bakü geçişe Monako'dan daha uygun olsalar da takvimdeki tek cadde pist olmak Monako'yu daha özel kılar.
Bakü'nün en büyük sıkıntısı Monako'dan daha geniş yollara sahip olmasına rağmen, kaza yapan bir araca Monako'daki kadar hızlı müdahale edilememesi. Hem sıralama turlarında hem de yarış içinde uzun süreler yarış dışı kalan araçların, dökülen parçaların yoldan kaldırılması için çok bekledik. Yıllar içinde bu sorunu çözerlerse üst paragrafı afiyetle yerim.
Gelelim yarışa. O kadar olaylı bir yarış oldu ki kısa görüntülerle yazılacak gibi değil. Hatta bir şekilde bu yazıya yarışı izlemeden denk geldiyseniz önce tamamını izleyebilmeniz için link vereceğim (blogun başına iş gelmesin diye Twitter aktarmalı veriyorum). O kadar vaktim yok derseniz de hemen aşağıdaki özet görüntülere davet ediyorum.
Yarışın en çok tartışılan mevzusu Vettel-Hamilton'a en son değineceğim.
-Günün en başarılı ismi kendisine hala şüpheyle bakmaya devam etsem de Lance Stroll'dü. Geçen yarış ilk puanlarını alan Kanadalı genç bu yarışta da hatasız bir sürüşle üçüncülükle ilk podyumunu görmüş oldu. Son düzlükte canavar gibi Mercedes'iyle gelen Bottas'a karşı savunma yapabilir miydi bilmiyorum ancak dramatik bir son oldu.
-İkinci isim ise İspanya'dan sonra yine vatandaşı Raikkonen'e vurup "Bana hep aynı adam çarpıyor a**** koyayım" tepkisini duymamızı sağlasa da Bottas'tı. Evet güvenlik araçları ve kırmızı bayrak çok işine yaradı ama daha en başta bir tur geriye düşmüşken sonuna kadar pes etmeyip ikinciliği yakalamak muhteşem bir iş.
-Aslında Daniel Ricciardo yarışı kazanmışken bu iki ismin daha fazla ön plana çıkması biraz şanssızlık işte. Biri çaylak pilot diğeri büyük geri dönüş yaptı. Normalde sıfır hatayla, tek atakla iki kişiyi geçerek galibiyet alan ismin güne damga vurması gerekiyor.
-Bir ara Magnussen, Haas ile podyum kovalıyordu. Yarış heyecanı, sürprizler filan dedik de o kadar da ölmedik arkadaş.
-Adamım Max Verstappen ise kötü talihinden kurtulamadı ve yine bir araç arızasıyla yarışı tamamlayamadı. Ricciardo'nun galibiyeti Red Bull'un günü kurtarmasına yetti ancak Verstappen'e yaşattıkları sorunlar McLaren boyutuna ulaştı. Belki de önümüzdeki 10-15 yıla damga vuracak bir sürücünün bir senesini yiyorlar. Bu yarışta da ilerleyen dakikalardaki kaoslarda gözler kendisini aradı.
-Durum o kadar içler acısı ki toplam tamamlanan tur sayısında McLaren, Red Bull'u geçmiş durumda.
-Red Bull'un alt takımı Toro Rosso da Kvyat'a düzgün bir araç sağlayamayıp süründürüyor. Rus pilot da bu sezon sürekli arızalarla boğuşmaktan performans gösteremedi.
-Günün en kötüsü ise Hulkenberg. Puanlar alabilecek durumdayken çok acemice bir hatayla duvara çarpıp yarış dışı kaldı ve Palmer da erkenden arıza sebebiyle yarış dışı kalmışken Renault'nun bütün umutlarını çöpe attı. Renault'nun Palmer'dan ne umudu vardı ki derseniz ona da "ya belki önündeki herkes kaza yapardı da puan alırdı"dan başka bir şey diyemem.
-Force India sürücüleri de podyum kovalayacakken birbirlerine dalarak bizlere 2000lerdeki saçma Ralf Schumacher-Juan Pablo Montoya kazalarını hatırlattılar. Takım direktörü olsam kendimi yakmadan önce benzini elimden zor alırlardı. Ocon yine en azından bir altıncılık aldı.
-Perez ile Raikkonen önce yarış dışı kaldılar daha sonra kırmızı bayrak gelince apar topar yetiştirildiler. Kırmızı bayrak varken piste çıkıp tur attılar sonra yine yarış dışı kaldılar. Üstüne yarıştan sonra, kırmızı bayrak kurallarını çiğnedikleri için ceza yediler. Ne olduğunu kimse anlamadı. Geriye Raikkonen'in bağırış çağırışları kaldı.
-Fernando Alonso bu sezonki ilk puanlarını almayı başardı. Bakü'nün mahşeri uzun düzlüğü kendisi için yarış boyunca ızdırap oldu.
-Gelelim esas kavgaya. Güvenlik aracı varken Vettel'in Hamilton'ın yanına gelip tos atması. İlk izlediğimde Hamilton'ın kasıtlı bir fren yaptığını düşünmüştüm, ekrana FOM'un getirdiği grafiklerde de fren gözüküyordu. Buna bakarak Hamilton'ın da Vettel kadar olmasa da bir ceza alması gerektiğini düşünüyordum. Ancak yarıştan sonra FIA telemetri verilerine göre Hamilton'ın fren yapmadığını, sabit bir hızla gittiğini açıkladı. Hala yarışı durma noktasına gelecek kadar yavaşlatmasının bir izleyen olarak hoş olmadığını düşünüyorum ancak kural dışı bir şey yapmadı.
-Vettel ise şampiyonluk yarışında kendisini desteklememe rağmen çok büyük bir hata yaptı. Kendisi bu olayda yüzde yüz kusurlu. Hamilton suçlu olsun ya da olmasın sinirlerine hakim olamayıp gidip bilerek ya da bilmeyerek (bunu bilemiyoruz) rakibine tos vurması diskalifiyeden önceki en ağır cezayı getirdi. 10 saniye dur/kalk cezası pite giriş çıkış dahil 30 saniyeyi buluyor ve bu sürede herhangi bir pit işlemi yapılmasına izin verilmiyor. FIA, daha önceki olayları da göz önüne alarak Vettel konusunda daha ağır bir yaptırım uygulayıp uygulamamakla ilgili olarak 3 Temmuz'da toplanacak.
-Vettel sinirlenip rakibine çarpan ilk yarışçı değil. Bunu Hamilton'ı yarış dışı bırakmak için yapmadığı açık. Schumacher ve Senna'nın yaptıklarıyla kıyaslamak bence çok makul değil ki Schumacher'in 1994'teki kazasını da bilinçli yapıp yapmadığı konusunda hala fikir birliği yok. 1997'de ise bütün sezondan diskalifiye olmuştu. Vettel için neredeyse "podyumdan sallandırılsın" derecesine gelen istekler çok manasız kalıyor.
-Esasında bütün sorun Hamilton'ın kafa koruyucusunun çıkması yüzünden oldu. Eğer öyle saçma bir sorun yüzünden pite gelmek zorunda kalmasa yarışı yürüye yürüye kazanacak, Vettel karşısında da avantaj sağlayacaktı. Ancak hem pite girip hem de cezasını çeken Vettel'in gerisinde kalınca "haksızlık" duygusu oluştu.
-Bottas ve Mercedes iyi ki Hamilton'ın "geri gelip Vettel'i yavaşlatabilir mi?" çağrısına olumsuz dönüş yaptı. Harika bir bitişten mahrum kalacaktık.
-Daha önce dediğim gibi bu sporda birinden gerçek manada nefret etmek bence zor. Hamilton'a karşı olan duygularımı en fazla "şiddetli hoşnutsuzluk" olarak belirtebilirim. Yarış radyosunda şikayet ederken çıkardığı o kıl sesi her duyduğumda sövüp saysam da kendisinin şampiyonluk yarışında hak etmediği şekilde geride kalmasını istemem.
-Camia biraz ikiye ayrılmış durumda. Bir kısım "tutku, heyecan, son damlaya kadar savaş diyorsunuz ama ufak bir toslamaya cinayet muamelesi yapıyorsunuz" derken karşı taraf da "bu kurallar süs olsun diye konulmadı, güvenlik aracı var ya da yok yaptığı kabul edilemez derecede riskli bir hareket" diyor. Ben ilk taraftayım. Bunu yapan Hamilton da olsa aynı şekilde düşüneceğimi umuyorum.
-Bir de Vandoorne gibi her şeyden ümidini kesmiş şekilde "iyi ya olaylar filan çıksın işte reklam oluyor insanlar izliyor" diye konuşanlar var. Adamın kariyeri kötü araç yüzünden uçurumdan aşağı gidecek yazık olacak.
-Bakü yarış komiseri Paul Gujahr "Hamilton'a bir zarar gelmediği ve şampiyonluk yarışını ciddi derecede etkilemek istemediğimiz için Vettel'e siyah bayrak (diskalifiye) göstermedik" açıklamasını yapmış. Elbette bu da akıllara "aynı hareketi Palmer, Vandoorne'a yapsa herhangi bir iddiaları olmadığı için diskalifiye mi olacak?" sorusunu getiriyor.
-Şimdilik aklıma yazacak başka bir yorum gelmiyor. Avusturya GP'den sonra görüşmek üzere. İyi günler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder