3 Mart 2011 tarihinde FIA Başkanı Jean Todt tarafından Paris’teki bir İtalyan restoranında peçeteye karalanarak ortaya çıkan Formula E serisi, 6. sezonuna başlamaya hazırlanıyor. 2014-15’te ilk kez yarış severlerle buluşan seri, 2018-19’da 2. jenerasyon araçları ve bu sezon gride katılan ünlü pilotlarıyla yeni bir deneyim vadediyor. Geleceğin teknolojisini şimdiden zorlamaya başlayan bu serinin neden izlenmesi ve neden izlenmemesi gerektiğini sizlere kendi fikirlerimle anlatmaya çalışacağım.
Öncelikle geride kalan 4 sezonun kısaca özetini geçelim. İlk
yarıştan itibaren denk geldikçe izlesem de hiçbir sezonu baştan sona takip
etmediğim için sezonlara bu yazıyı okuyacak insanlar kadar hakimim. Bu yüzden
bilgi kaynağımız Wikipedia’nın yardımına başvurdum.
2014’TEN BUGÜNE
2014-15 sezonunda bütün takımlar Spark Racing Technology tarafından üretilmiş Spark-Renault SRT 01E model araçla yarışıyordu. Aracın gövdesini Dallara, elektrik motorunu McLaren (McLaren P1 Supercar ile aynı
motor), batarya sistemini Williams
Advanced Engineering ve beşli vites sistemini de Hewland üretmişti. Michelin
de lastik sağlayıcısı olarak seriye katılmıştı. Jantlar 18 inç boyunda, F1’in de 2021 regülasyonlarıyla bu
boyuta geçeceğini belirtelim. Bu Formula
E için hem bütçeden kazanç hem de
kolaylık olsa da Formula 1’de
tamamen normal araçlara lastik pazarlamak için yapıldığını düşünüyorum.
İlk sezonunda 10 farklı şehirde yapılan 11 yarış sonunda
-Londra’da 2 yarış yapıldı- Nelson
Piquet Jr. şampiyon olurken takımlar şampiyonu da Alain Prost’un başında olduğu e.dams
Renault oldu.
2015-16’da bu kez 9 şehirde 10 yarış yapıldı. Londra’daki
son yarışta Sebastian Buemi en hızlı turu atan sürücüye
verilen 2 bonus puanı alarak Lucas di
Grasi’yi geçti ve şampiyon oldu, takımlarda da kazanan yine e.dams Renault’tu. Ayrıca bu sezondan
itibaren takımlara kendi powertrainlerini(güç
aktarım mekanizması) geliştirme izni verildi. Elektrik motoru, inverter (DC
akımı AC’ye çeviren cihaz), vites kutusu ve soğutma sistemi takımlar tarafından
geliştirilebilirken araç şasi ve bataryaları tek tip olarak kaldı.
Serinin üçüncü sezonunda işini şansa bırakmayan Lucas di Grasi, Sebastian Buemi’nin 24 puan önünde şampiyonluğa ulaştı. Takımlarda e.dams Renault hakimiyeti yine
değişmedi. 2017-18 sezonunda ise bu hakimiyete son veren takım Audi Sport ABT Schaeffler oldu. Son
yarışta iki puanla Techeetah’ı geçen
Audi Sport takım şampiyonu olsa da
sürücüler şampiyonu Techeetah pilotu
Jean-Eric Vergne oldu.
Bu kısa özet sonrasında bir de kurallara bakalım.
Jean Eric-Vergne |
KURALLAR
Seride puanlar Formula
1’deki gibi 25-18-15-12-10-8-6-4-2-1 şeklinde veriliyor. Ayrıca yarışı ilk
10 içinde bitirenlerden en hızlı turu atana 1, pole pozisyonunu kazanana ise 3
puan veriliyor.
Eğer yarışın yapıldığı şehir buna imkan sunuyorsa, yarıştan
önceki gün Shakedown adı verilen
turlar atılıyor. Buna antrenman turu diyemeyiz çünkü araçların tam gücü olan
200kW yerine 110kW kullanmalarına izin veriliyor. Bu turların amacı araçtaki
olası sorunları saptamak ve FIA yetkililerinin pisti teftiş etmelerine olanak
sunmak. Antrenman Turları ise 45
dakikalık bir seansı takip eden yarım saatlik iki seanstan oluşuyor. Eğer
şehirde double-header yani çift
yarış yapılacaksa sadece 45 dakikaya izin veriliyor. Bu turlarda 200kW güç
kullanmak serbest.
Sıralama Turları
yarıştan önce yapılıyor. Kurayla gruplara ayrılan pilotlar öncelikle 6
dakikalık süre içinde en iyi zamanları elde etmeye çalışıyorlar. Daha sonra her
grubun en hızlı pilotu bir araya gelerek Super
Pole shoot-out isimli rounda geçiyorlar. Hepsinin tek bir tur şansı oluyor.
E-Prix yani yarış
gününde formasyon turu atılmıyor. Çünkü lastiklerin ve frenlerin ısıtılması
gibi dertler bu seride yok. Yarışın kalanı bildiğimiz gibi. Tek fark, yarışta
180kW güç kullanılabilmesi. 190kW da yalnızca FANBOOST kullanmaya hak kazanan pilotlara geçici bir süreliğine
veriliyor.
FANBOOST nedir?
Yarış haftasında sosyal medyadan en çok desteği gören 3 pilota yarış içinde
belli bölümlerde kullanabilecekleri 10kWlık ekstra güç verilmesi
şarlatanlığıdır. Şarlatanlık diyorum çünkü seriyi izlemeye diğer serilerden
gelen insanlar haklı olarak bunu power-up gibi görüyorlar. Ayrıca popülerlik
ölçer olduğu için adaletsiz bir dağıtıma sahip. FAKAT bu abartıldığı kadar bir
etki sağlamıyor. Üstüne üstlük bu 10kW ekstra güç yine aracın kendi
bataryasından harcandığı için yarışın sonuna kadar bataryasını korumaya çalışan
pilota dezavantaj da yaratabiliyor. Sonuç olarak elimizde kağıt üstünde kalmış,
Formula 1’deki Günün Sürücüsü’nden
(DOTD) daha adaletsiz bir oylamaya sahip (oylama hafta başında başlayıp yarışın
ilk dakikalarında bitiyor) bir etkileşim
tuzağı.
5. SEZONDAKİ 5 DEĞİŞİKLİK (Aslında 3)
İlk olarak en büyük değişiklik araç. Gen 2 yani 2. jenerasyon araç hem güç hem de kapasite olarak Gen 1’den iyiyken hem de görüntü olarak
bence kat kat daha güzel görünüyor. 250kW güce sahip olan aracın 0-100km
hızlanması 2.8 sn sürüyor ve 280 km/sa hıza ulaşabiliyor. Ayrıca çift depolama
ünitesine sahip olduğu için artık yarışlarda pitstop yaparak araç değiştirme
mevzusu tarihe karışacak.
Pitstop demişken, Formula E’de araçta tamir edilmesi gereken
bir hasar, patlak lastik vs. olmadıkça pitstop yapılmıyor. Bundan önce yarışlarda
pilotlar tek araçla yarışı bitiremediklerinden pite gelerek diğer araçlarına geçiş
yapıyorlardı, artık bu da olmayacak. Lojistik anlamda da seriyi ciddi anlamda
rahatlatacak bir gelişme oldu.
İkinci önemli değişiklik artık yarışlarda belirli bir tur
sayısı olmayacak. DTM takip
edenlerin bileceği şekilde zaman kısıtı +
1 tur sistemine geçiş yapılıyor. Yarışlar 45 dakika sürecek, 45 dakikanın
sonunda da 1 son tur daha atılacak. Emin değilim ama bu sanırım yayıncıların
yarışları podyumla beraber 1 saatlik süreye sığdırmak istemelerinden kaynaklanıyor.
Aslında bu zaman limiti Formula 1’de
2 saat olarak mevcut ancak arka arkaya kırmızı bayraklar gelmediği sürece bu sınıra
yaklaşmadan yarışlar tur sayısı olarak tamamlanıyor.
Üçüncü olarak FANBOOST’a
ek olarak elverişli pistlerde belirlenen yan yollar olacak. Bu yan yollardan
geçen sürücülere yarıştaki 200kW gücü aşarak 225kW güç kullanma hakkı
verilecek. Bu hakların sürücü başına kaç tane olacağı, yarışlarda ne zaman
kullanılacağı gibi mevzulara her yarışta FIA yetkilileri karar verecekmiş. Yarış
oyunlarındaki hızlandırıcı yollar gibi bir konsept düşünülmüş. Güç kullanma
hakkı kazanan araçların haloları ışıl ışıl yanacakmış bir de. Bu işin izleyiciye
yansımasına az sonra değineceğim.
Dördüncü ve beşinci değişiklikler olarak yeni şehir pistleri,
yeni takımlar ve sürücüler lanse edilmiş. Bunlara yenilik demek ne kadar doğru
bilmiyorum çünkü bunlar her sezon yaşanan değişiklikler zaten. Takım ve
sürücülerden ayrıca bahsedeceğim.
O zaman önce sübjektif yorumlarımla gömme faslına geçelim.
Gen 2 kesinlikle daha seksi görünüyor. |
FORMULA E İZLEMEMEK
İÇİN 5 SEBEP
1# Formula 1’e kıyasla çok yavaş araçlar.
Bu sezonki yeniliklerle birlikte bu fark biraz daha kapanacak olsa da
televizyonda izlerken bile bu farkı ciddi şekilde hissediyorsunuz. Üstelik
şehir içi pistlerde dar alanlarda yapılan yarışlarla bu fark gölgelenmeye
çalışılıyor. Monako’da bile Formula 1 rotasını kullanamayan bir seriden
bahsediyoruz. Tekrar belirteceğim, bu sezon hızlar en azından DTM’e yaklaşacak, bu yüzden gerçek bir
problem olmayabilir.
Bir de benim için gerçekten hiç sorun olmayan bir motor
gürültüsü mevzusu var. Kulaklarımla ilgili bir sağlık sorunu sebebiyle yüksek
ses çıkartan motorların olmaması beni hiç rahatsız etmiyor. Fakat birçok kişi
için neredeyse sessiz çalışan bu araçlar hız duygusunu da iyice yok ediyor.
Belirtmeden geçemeyeceğim, araçların çıkardığı sesin elektrik süpürgesine
benzediği de bir gerçek.
2# Yarış
ciddiyetini alıp götüren uygulamalar. FANBOOST
yeterince tartışmalı değilmiş gibi yeni gelen bu güç bonusu veren ışıklı yollar
geldi. Bir de tekrar gösterimlerde müzik çalınması gibi manasız bir uygulama
var. Bütün bunlar bir araya gelince atmosferin yarıştan çok Wipeout, Trackmania, Crash Team
Racing(Mario Kart’a basardı
kıymeti bilinmedi), Re-volt gibi
oyunlara benzemesine yol açıyor. Özellikle yeni nesli işin içine katmak, izleyiciyle
etkileşime girmek için yapıyor olabilirler. Şahsi fikrim ise farklı yöntemler
bulmaları gerektiği yönünde.
3# Sokak pistleriyle
kısıtlı kalması. Araçlar geliştikçe daha ilerde Silverstone, Monza, Spa gibi klasik pistlerde izleme
şansımızın olacağına inanıyorum. Ne var ki sürekli şehir içi dar yolları izlemek
bir süre sonra sıkıcı olabiliyor. Formula
1’de Monako’nun büyüsünü
kaybetme sebeplerinden bir tanesi de yine bu sokak pistleri. Eskiden bir tek Monako vardı, şimdi 2020’de Vietnam ile beraber 5-6 tane sokak
pisti olacak. Formula E’ye dönecek
olursak bu konu biraz bıçak sırtı aslında çünkü bunun olumlu yanları da var
onları da yazacağım. Klasik pist arıyorsanız bu seri size göre değil bunu
söyleyeyim.
4# Ciddi bir
rekabet olmaması, sürücülerin zaman zaman çekip gitmeleri. 4 sezon, özellikle
yeni başlayan bir seri için ezeli rekabetlerin oluşması için yetersiz bir süre
buna hak veriyorum. Yine de insan sağlıklı seviyede gerginlik barındıran yani Hamiltoncılar şerefsizdir, Vettelciler ölsün tarzı çığrından çıkan
F1 ortamı gibi olmayan bir rekabet
arıyoruz. Çünkü ortada bir hikaye varsa bir şeylere bağlanıp izlemek daha kolay
olur ve keyif verir.
Şimdi kötü konuşacağım: Ulan bırakın ezeli rekabeti, 2 sezon
önce kimdi hatırlamıyorum birisi şampiyonluk yarışları sırasında “baba benim DTM’e sözüm vardı ya” diye çekip gitti
lan. Bayağı şampiyonluğu sallamadı, sözleşmem var dedi gitti. Sürücünün şampiyonluğu
kâle almadığı seriyi seyirci neden ciddiye alıp izlesin?
5# Sinir bozucu
olabilen sosyal medya admini. Haklı olarak böyle sebep mi olur diyebilirsiniz
ama gerçekten sinir bozuyor. Sürekli bir “biz ne kadar hipsterız ağbi ya çevrecilik
ya biz var ya biz oooo F1 şu kadar benzin yakıyor” diye kafa ütüleyen ve fare-dağ
ilişkisindeki fare rolünü üstlenerek F1’e laf çakmaya çalışan paylaşımlar insana
öeh tepkisi verdiriyor. Üniversitede sürekli bir şov amaçlı aktivistlik peşinde
olup kafanızı ütüleyen, gerçek aktivistlere bile yaka silktiren tipler olur ya
aha onlardan biri var arada hesabı ona veriyorlar.
Olumsuzlukları yazdıktan sonra olumlu sebepleri de belirtelim.
FORMULA E İZLEMEK İÇİN 5 SEBEP
1# Sokak
pistleri. Evet birkaç paragraf önce olumsuzluk olarak belirttiğim bu pistlerin olumlu
yönleri de var. Öncelikle serinin gürültüsüz araçlar sayesinde temiz asfalta
sahip herhangi bir şehirde yapılabilmesi harika bir özellik. Olacağından değil
de yarın bir gün İzmir’de düzenlenmek istense hemen Fuar alanına pit alanı ve
garajlar kurulur, biraz düzenlemeyle Alsancak’ta yarış yapılabilir hale gelir. İstanbul’da
Bostancı sahil yolunda yapılabilir vs. Bu
sayede pist konusunda “paramı ödedin az ödedin, yok senin seyircin yok”
kavgaları en az seviyede yaşanıyor. İnsanlar da “hamuuagoym trafiği felç
ettiler” diyenler dışında şehrin içinde yarış izleme keyfini kolayca yaşayabiliyor.
Dezavantajı da belediyelerin “kapattık arkadaşım yok yarış marış”
diyebilmeleri. 2016-17 sezonunda son 3 yarış kısa sürede iki ayaklıya
döndürülmüştü çünkü yanılmıyorsam iki şehirde problem çıkmıştı.
2# Heyecanlı
yarışlar. Araçlar yavaş olsa da en azından F1’de
birkaç sezondur iyice rahatsızlık vermeye başlayan ilk üç takım ve 7 cüceler durumu
yaşanmıyor. Şasiler aynı olduğundan ve aerodinamik geliştirmelere izin
verilmediğinden parası olan takımların fark atmalarının önüne geçilmiş durumda.
Araç içindeki geliştirmelerde ufak tefek farklar olsa da üç aşağı beş yukarı
bütün araçlar yakın seviyede. Böylece pilotaj becerileri daha fazla öne çıkıyor
ve daha sık ikili hatta üçlü mücadeleler izleyebiliyoruz. Yarışlarda batarya
yönetimi önemli bir husus olduğundan zaman zaman bunu becerenlerle
beceremeyenler arasında çok fark olabiliyor yani 1. ile 20. arasında sadece 10
saniye oluyor diyemem.
Sokak pistlerinin dar ve keskin virajlı olmaları da yarışta
her an bir cayırtı kopmasına olanak sağlıyor. Şöyle örnek vereyim, geçtiğimiz
sezon Fırat Selçuk ile izlediğimiz
bir yarışta tam bu konudan bahsederken son viraja üçüncü giren pilot konumunu
korumaya çalışırken duvara vurup çizgiyi sürüklenerek birkaç sıra geride geçti.
Bir de bataryasını düzgün kullanamayıp son düzlükte can çekişerek vapura
yetişmeye çalışan insanlara dönenler var. Her an aksiyona açık bir seri olması 45
dakikanızı ayırmanız için gayet yeterli.
3# Serideki
pilotlar. Formula E’ye emeklilik
yaşayacak pilotların geldiği yer olarak bakılsa da bence bunda kötü bir şey yok.
Fiziksel olarak F1 araçları kadar
zorlayıcı olmayan Formula E
araçları, yetenek ve tecrübe olarak hala önemli yere sahip pilotların toplanma
yeri haline gelmeye başladı. Yalnızca F1 değil, DTM-GT-INDYCAR gibi serilerden
de pilotlar geliyor.
F1’deki koltuk
sayısının azlığını ve politik/mali sebeplerle yaşanan yer savaşlarını
düşünürsek yetenekli ama şans bulamamış sürücüler için de ideal bir yer. Bunun
en yeni ve önemli örneği Stoffel
Vandoorne. Pascal Wehrlein da yine
F1'de yer bulamayıp bu seriye gelmişti. DTM
şampiyonu Gary Paffett de Vandoorne’un takım arkadaşı olarak
seride yer alıyor. Dikkatleri seriye çeken bir diğer isim ise son 3 yılda iki kere emekli olup(bu da ayrı başarı) bu sezonu boşta geçiren Felipe Massa.
Seride hala 1 boş koltuk var, Esteban Ocon için 1 sezon boşta kalmak yerine burası iyi bir tercih
olabilirdi ancak kendisi F1’de yarışmayacaksam hiçbir yerde yarışmam dedi. Sezonun
ilk yarışına doğru pilotları ve takımları tanıtabilmek için ayrı bir yazı
yazmayı düşünüyorum (yazmadı).
4# F1 başlayana
kadar ve bazı yarış haftalarında boşluk dolduruyor. 15 Aralık’ta Suudi Arabistan’da başlayacak olan sezon -nedense 1 ay ara
veriyor- 12 Ocak’ta Fas’taki yarışla
devam ediyor. 25 Kasım’da veda edip 17 Mart’ta karşılayacağımız F1’e kadar 4 E-Prix var. Kabaca bakınca
F1’in olmadığı bazı haftalarda yarış
olması bir yana, birçok yarış cumartesi günleri yapılacağından F1 öncesi yarış açlığı hissedenler için
iyi gelecektir.
5# Yayın
konusunda kolaylık sağlaması. Bu maddeden çok emin olmamakla birlikte bu sezon
birkaç yarışı canlı olarak Youtube kanalından izlediğimi hatırlıyorum. Eurosport bazı yarışları canlı olarak
yayınlıyor ancak sezon içinde fikstür kalabalık hale gelince bant yayına
dönülüyor. Tekrar ediyorum, bu maddeden emin değilim ama F1 ile kıyaslarsam Youtube’dan
bir şekilde VPN ile bile olsa izlenebilmesi büyük bir kolaylık.
Felipe Massa seriye yeni araçla birlikte katıldı. |
Formula E’ye kısaca ve elimden geldiği kadarıyla değindim. Sezonun başlamasına daha uzun bir süre var. Bu sürede Formula E Youtube kanalındaki videolara göz atarak seri hakkında daha iyi fikirlere sahip olabilirsiniz.
Formula 1 ile
ilgili içerik çıkartmak konusunda çok başarısız kaldığımın farkındayım. Her
yarışı takip etsem de yazmak içimden gelmedi. Sezon bitince sürücüleri
değerlendireceğim bir yazı yazacağım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder